Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÖZGÜR Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Münbiç’te, Amerikan bayraklı araçlara ateş açtığı haberinden sonra Washington’daki ulusal güvenlik yazarlarıyla birlikte kriz yönetimi moduna girdik. Hele bölgede “Operation Inherent Resolve” adı altında bulunan Amerikan gücünün sözcüsü Albay Ryan Dillon’un yaşanan olaydan Türkiye’yi de sorumlu tutuyormuş gibi açıklama yapması, kriz modumuzda bir yükselmeye yol açtı. Pentagon kaynakları, ÖSO’yu kontrolü altında tutan Türkiye’ye kaygıların iletildiğini ve “Umarız bir daha bu tür istenmeyen olaylar yaşanmaz” mesajının verildiğini söylerken Dışişleri Bakanlığı sessizliğini korudu.

Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye desteğini sürdüren ABD, PKK’yla bağlantılı bu milisleri korumak için bir süredir bölgede Amerikan bayrağı açılmış Stryker araçlarıyla devriye geziyor. Bu Amerikan bayrağı açılmış araçlarda zaman zaman PKK militanlarının da taşındığı biliniyor.

ÖSO’dan bu araçlara bir taciz ateşi açıldığını belirten Amerikan kaynakları, ateşe karşılık verildikten sonra daha güvenli bölgeye çekildiklerini söylüyorlar. Aynı kaynaklar, ateş açılan bölgede sadece yerel ÖSO güçlerinin bulunduğunu, TSK’nın bulunmadığını da söylediler.

Bu kaynaklar, son derece karışık ve hassas durumda olan bölgede bu tür spontane karşılıklı ateş açılmasının normal olduğunu, asıl önemli olanın işlerin büyümeden durması gerektiğini söylüyorlar. Bu olayın temeline inmek için resmi kaynaklarda fazla yeni açılım yok. Onlar sadece ellerine konuşma metni verilmiş gibi hep şu aynı şeyi söylüyorlar:

RESMİ TAVIR

“ABD’nin YPG’ye vermekte olduğu destek sadece DEAŞ ile savaş bitinceye kadardır. Türkiye’ye bunu defalarca anlattık. Hatta Genelkurmay Başkanı’mız Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı ile bu konuyu en azından 15 kez konuştu. Fakat ne kadar anlattıysak da Türkiye itirazlarının düzeyini sürekli yükselterek sürdürüyor. Washington’da bu konuda Türkiye’nin hassasiyetleri biliniyor, ama DEAŞ’la mücadele önceliği olduğundan Washington farklı adımları şu an atamıyor.”

Bu konuda bize hep söylenen resmi görüş bu. Ama bunun ötesinde bölgede son derece tehlikeli boyuta ulaşma potansiyeli olan bir gerginliğin de bulunduğu kesin. Ben de Washington’da tanıdığım ulusal güvenlik yazarı arkadaşlarımdan rica ettim ve aralarında Pulitzer ödüllü gazetecilerin de bulunduğu bu arkadaşlarla son durumu konuşmak için buluştuk.

MESELENİN GERÇEĞİ

Şimdi uzun sohbetimizden çıkardığım sonuçları özetleyeceğim. Okurken bunların Amerika’nın resmi görüşü olmadığını, sadece şu anda Amerikan istihbarat ve ulusal güvenlik camiasından en doğru bilgileri alabilen gazetecilerin sözleri olduğunu unutmayın:

1- Bir süre önce Pentagon Sözcüsü Jeff Davis, “DEAŞ’tan başka tarafa saldıran olmasın diye Münbiç’e konuşlandık” diye bir açıklama yapmıştı. Bunun anlamı şu: DEAŞ ile çarpışan YPG’ye kimse saldırmasın diye, onları korumak için oradayız.

2- Bu yüzden ÖSO’dan açılan ateşe ateşle karşılık verilmesi şaşırtıcı ve beklenmedik bir gelişme değil. Bize göre ileride işlerin büyümesi ihtimali de var ve bu ABD-Türkiye ilişkisi açısından çok tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir.

3- Mattis, Türkiye’deyken “DEAŞ’la mücadele bittikten sonra YPG ile işbirliğimiz bitecek” demişti. Biz bunun olacağına inanmıyoruz. Yani DEAŞ sonrası bile Amerika’nın YPG’ye desteği sürecek.

4- Ayrıca Mattis, “YPG’ye verdiğimiz tüm silahlar DEAŞ tehlikesi bitince geri alınacak” demişti. Bize göre bunun olması da mümkün görünmüyor.

5- Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt oluşumu projesi var. Birimlerde “süzeren” devlet kavramı kullanılıyor bu oluşum için. Hatta Ruslarla da bu konu konuşuluyormuş. Afrin’de Rus gücünün bulunması da bununla bağlantılı olabilir.

6- Washington medya ve siyasi elitinin izlediği PBS haber kanalında, Kürtlerin Washington’da kamuoyu oluşturma çabalarının ne kadar üst düzeye ulaştığı açıkça görülüyor.

7- Suriye’de bir Kürt oluşumuna yönelik askeri çözüm opsiyonu zor gibi görünüyor. Bizim gazeteciler olarak tavsiyemiz, Türkiye’nin kendi haklı kaygılarını anlatmak için çok ciddi bir kamuoyu oluşturmaya girişmesi ve diplomasinin gücüne ağırlık vermesidir.

8- Bu yol da zor gibi; çünkü Ankara’ya hâlâ elçi atanamadı ve Washington’daki kavga nedeniyle buradaki elçilik de baskı altında.

(Not: Beyin fırtınasında Türkiye’nin izleyebileceği bir strateji fikri de oluştu. Bunu da yarın ayrıntılı yazacağım.)

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar