Tillerson'un gezi programına dikkat
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un bu gezisi sadece Türkiye’yle konuşmak için planlanmadı. Hatta onun gündeminde Türkiye’yle ilgili sorunların listenin en başında yer aldığını bile söylemek doğru değil.
Aslında ABD Dışişleri’nin bu temasları, bölgeye yakın gelecekte getirilecek yeni düzenin ekonomik temellerini atmayı amaçlıyor. Meselenin bu boyutunu yarın detaylı yazacağım; çünkü Türkiye’nin de, eğer oyunu iyi oynarsa büyük yararlar sağlayabileceği bir ekonomik yeni düzen getirilmeye çalışılıyor bölgeye.
KRAL’IN TÜRKİYE MESAJLARI
Tillerson, Ankara’da tabii ki Münbiç ve Fırat’ın doğusunu da kaçınılmaz olarak konuşacak. Fakat bu konuları da o büyük yeni modele uygun tartışmaya çalışacak.
Dediğim gibi bütün bunları yarın tüm detaylarıyla açacağım, ama bugün Tillerson’un Türkiye’ye nereden geldiğine iyi bakmamız, bunun anlamını iyi idrak etmemiz gerektiğini anlatmam gerekiyor.
Tillerson birkaç noktadan oluşan bölge gezisinin ilk aşamasında Ürdün’ün başkenti Amman’a gitti. Ankara’ya da oradan geçecek.
Bu gezi programının altında ince diplomatik hesaplar yatıyor.
İkili ilişkilerimizde Ürdün Kralı her ne kadar gülümseyen yüzünü gösterse de o Washington’da Türkiye ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın düşmanı bir lider olarak biliniyor.
Bu da durup dururken varılmış bir yargı değil.
Başkentte çalışmaya başladığım bir yıl öncesinden bu yana ben daima Ürdün Kralı Abdullah’ın Washington’daki her temasında gerek Beyaz Saray’a gerek yönetimin diğer birimlerine, “Bölgede yaşanan her sorunun sorumlusu Türkiye ve Erdoğan’dır” mesajını verdiğini yazmıştım.
O zaman başkanlığının ilk günlerinde olan Trump da bu mesajdan çok hoşlanmış olmalı ki Kral Abdullah o günlerde Washington’a en sık davet edilen lider olmuştu.
RANİA DA DEVREDE
Ürdün’den gelen mesajlar sadece Kral Abdullah ile kalmadı. Bunun yanında karısı Rania’da Washington ve New York’ta özellikle medya çevrelerinde etkin kadın arkadaşlarına açtığı telefonlarda yine Türkiye aleyhine mesajlar iletti.
Ürdün sadece lafta Türkiye’yi kötülemekle kalmadı, aynı zamanda kendisini bölgede Türkiye’nin gücüne alternatif olacak ülke olarak konumlayacak tüm adımları da attı.
Ürdün’ün Genel İstihbarat Departmanı (GİD) Suriye’de insana dayalı en güçlü istihbarat örgütlerinden biri.
Bunun yanında GİD’in Amman’daki merkezini CIA ve Pentagon da merkez olarak kullanıyor. Bölgeye yönelik istihbarat planları bu merkezde yapılıyor. İsrail’le de koordinasyonu buradaki Amerikan personeli yapıyor.
İNCİRLİK’E ALTERNATİF Mİ?
Bunun yanında Ürdün, ülkenin merkezinde Mufavvak Salti denilen bölgede büyük bir askeri üs kuruyor. Bunun genişletilmesi için Pentagon’dan 300 milyon dolar daha alındı.
ABD her yıl Ürdün’e verdiği 1 milyar 250 milyon dolarlık yardımı son imzalanan mutabakat zaptı (memorandum of understanding) ile 1.5 milyar dolara çıkardı.
Bunların yanı sıra Suriye sınırına çok yakın bir insansız hava uçağı kumanda merkezi (H-4) kuruluyor. Böylece Amerika’nın bölgedeki hava operasyonlarının da hayati önemde olacağı belirtiliyor.
İsrail sınırında İran’la sertleşme işaretleri gelişirken sınırın hemen yanıbaşındaki Ürdün’ün Amerika için hayati önemi olduğu şüphesiz, ama bunun ABD’nin Türkiye’yle olan ilişkilerini nasıl etkileyeceği henüz net değil.
Bunu belki Amman’dan Ankara’ya gelecek Tillerson’un ağzından öğreneceğiz bugünlerde.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce