Yeni 'deli denge' dünyasında casuslar savaşı kaçınılmaz
CASUSLAR dünyasının ciddi biçimde karışacağı ve bazı sert karşılıklı girişimlerin olacağı, Putin’in yeni nükleer silahını tanıttığı konuşmasını yaptığı gün belli olmuştu.
Trump yönetimi bir süredir Amerika’nın tüm nükleer silah sistemini yeniliyor, çok daha etkili hale getirme çalışması yürütüyor.
Putin aslında o konuşmasında, “Sizin restinizi görüyorum. Sizde varsa bizde daha iyisi var” diyordu.
Dünya bu konuşmayla birden 1950 koşullarına geri dönmüştü.
Rusya ile Amerika arasında yine bir MAD dengesi kurulmuştu.
MAD, gündelik kullanımda “deli” anlamına gelir, ama aynı zamanda “Mutually Assured Destruction” (karşılıklı kesin yok olma) cümlesinin kısaltılmışıdır.
MAD dünyasında (deli denge dünyası) süper güçlerin her biri, eğer bir nükleer savaş başlatacak olursa kendisinin de yok olacağını bildiğinden buna girişmez.
MAD dünyasında nükleer silahlar kullanılmaz, karşılıklı tehdit olarak elde tutulurlar ve süper güç rekabeti sıcak savaşlarla değil soğuk savaşla yürütülür.
Bu global denge kurulunca, ilk darbeyi yiyen de casuslar olur.
Çünkü devletler birbirlerine karşı güçlerini casuslar üzerinden göstermeye başlarlar.
Bu dünyada aniden kirli oyunlar, suikastlar, sınır dışı edilmeler, ikili ajanların yakalanmaları hadiseleri yaşanmaya başlar.
SÜPER CASUSLAR ZİRVESİ
Yani anlayacağınız, günümüz dünyasında Amerika’nın casus oldukları iddiasıyla Rusları sınır dışı eden ülkeler kervanına etkili biçimde katılması aslında sürpriz değil.
Bu beklenen ve olması gereken bir şeydi, ancak Trump yönetiminin bunu yapmasını tuhaf kılan bazı yönler tabii ki var.
İki ay kadar önce Washington’da bir süper casuslar zirvesi olmuştu.
CIA Başkanı Pompeo’nun bizzat koordine ettiği bir operasyonla Rus istihbaratının 3 zirvedeki ismi, yani KGB’nin devamı olan SVR’nin başı Sergey Narişkin, iç istihbarat örgütü FSB’nin başı Aleksander Bortnikov ve askeri istihbaratın başı, ülkeye girmeleri yasak olduğu halde Washington’a gelip CIA Başkanı ile saatler süren görüşmeler yapmışlardı.
O toplantıda, son yaşanan olayların meydana gelmemesi için karşılıklı bir anlaşma sağlandığını bu işleri bilen kaynaklar ifade ediyorlar.
Ondan sonra başka şeyler de oldu. Trump, tüm danışmanlarının “Sakın ha telefon etme” demesine rağmen bir hafta kadar önce Putin’i arayıp seçilmesinden dolayı tebrik etti.
“Bu gelişmeler yaşanırken Amerika neden 60 casusu sınırdışı etme yoluna gitti?” diye sorabiliriz.
“Suriye’de sorunlar yaşarken İngiltere’yle dayanışmasını göstermek zorunda hissetmiştir kendini” dersek bu mantıki bir açıklama olur.
ÖZEL SAVCI FAKTÖRÜ
Ama unutmamamız gereken bir başka şey daha var. Yönetimin Rusya’yla bağlantılarını soruşturan özel savcı Mueller, yönetim üzerinde baskısını iyice artırmış durumda.
Trump’ın bu konuya bakan avukatı, bilinmeyen nedenlerle istifa etti. Mueller’in savcıları, incelemek için Trump’ın özel iş belgelerini de talep ediyorlar.
Bu konu Amerikan yönetimi üzerinde sürekli baskı oluşturuyor.
Trump tam bu ortamda 60 Rus’u sınırdışı ederek özel savcıya karşı bir şov yapıp “Bak sen ‘Bağlantılar var’ diyorsun, ben ise onları sınırdışı ediyorum” demiş olabilir.
Washington’da bazı çevrelerde bu ciddi biçimde konuşuluyor, bunu da bilmemiz gerekiyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce