Sinematek
Yıllar öncesinde Ankara’da Cinnah Caddesi ile Farabi'nin köşesinde bir sinematek video kulübü vardı.
Evimde bugüne kadar 100 kaliteli film izlemişsem bunun, abartmıyorum, 80 tanesini bu kulüpten kiralamışımdır.
O günlerde yaşadığım evin de tam karşısındaydı. Karşıya geçip o kulüpten bir Fellini, bir Francis Ford Coppola, bir Orson Welles, bir Woody Allen videosunu işini iyi bilen dükkan sahibiyle içerikli sohbetten sonra kiralayıp eve dönmek benim için lüksün tanımıydı.
Hayatım lüks ile doluydu o günlerde. Bir diğeri de mutlu bir caddeden yürüyerek işime gidebilmekti. O gün çalıştığım gazete Cinnah’ın tam başında Kuğulu Park'ın karşısındaydı.
Severek çalıştığım bir işyerine, sevdiğim, çocukluğumun geçtiği bir şehirde, mutlu bir caddeden yürüyerek gitmek lüksünü yaşamın mutluluğunu biraz üzülerek hatırlıyorum şimdi.
Boğuşmak zorunda olduğumuz sorunlar nedeniyle, muhatap olduğumuz nefret söylemleri sayesinde küçük şeylerin bize nasıl lüksü yaşatabileceğini unutur hale geldik. Mutlu sokakların sayısı da azalıyor gün geçtikçe.
Allah'tan henüz anılarımızı elimizden alma yöntemi bulunamadı. Çalışıyorlar ama başaramadılar, onlara tutunup yaşıyoruz işte böyle.
BU NOSTALJİ YAZISI DEĞİL
Amacım nostalji yazsı yazmak değil.
Aslında NETFLIX üzerine yazmak istiyorum.
Bir içerik dağıtcısı olarak iş modelini kurmuş olan NETFLIX bugün kendisine içerik veren şirketlerin yeni bir rekabeti ile uğraşmak zorunda kalacak. Bugüne kadar yapmış oldukları dizi ve filmleri seyirciye dağıtması için ona vermekte olan şirketlerin çoğu kendileri de NETFLIX'in başarısı ile rekabet etmek için ona benzer içerik dağıtıcısı siteler kuruyorlar ve kendi ürünlerini artılk NETFLIX'ee vermek istemiyorlar.
NETFLIX zaten özgün üretim yolunda çok büyük adımlar atmıştı bundan sonra bunun daha da büyümek zorunda kalacağı görülüyor. Onlar içerik vermezlerse NETFLIX daha bol daha kaliteli içeriği kendisi üretmek zorunda kalacak.
Ve içerik dünyasında biz seyircilere çok iyi gelecek bir rekabet dönemi başlayacak.
Sinematek günlerinden bugüne nasıl geldiğime gelince...
BLOCKBUSTER
Cinnah Caddesi'ndeki o dükkandaki mutluluğumu ben daha sonra görevli gittiğim Washington’da aramış ve Blockbuster Video kiralama şirketinin dükkanında bulmuştum bunu.
NETFLIX'in kökenleri de bu blockbuster video kiralama şirketine kadar gider.
O günlerde dükkana gidip bizzat seçmeyecek kadar tembel olanlara yani bugünkü kuşağın hayat tarzı habercilerine NETFLIX posta ile kiralanan videoları yollardı. Youtube filan yoktu o zamanlar daha.
Sonra Blockbuster ile yapılan uzun görüşmeler sonucunda Blockbuster Video'yu yollama işini devraldı ve NETFLIX de içerik üretim işine daha fazla yoğunlaştı.
Sonra 'dot com' patlaması oldu. Ve NETFLIX bu iş modelinin geleceğinin olmadığını gördü ve yeni teknolojiye göre bugünkü işini kurdu.
O blockbuster dükkanında sinematek dükkanında olduğu gibi kaliteli filmler pek yoktu ama filmleri tek tek ele alıp incelemek bir kitap dükkanında yaşanan ve eşi bulunmayan mutluluğa benzer bir mutluluk veriyordu bana.
Bugünün yeni rekabetçi ortamında daha kaliteli, daha güzel dizi ve filmleri oturduğumuz yerden bulup seyredeceğiz.
Ama emin olun mutlu bir sokağım olsa orada da bir dükkan olsa ben çok daha mutlu olacaktım. Seçim imkanlarım çok artmasına rağmen bu beni daha mutlu etmiyor. Açık büfe lokantalarda da tercih imkanı çok olmasına rağmen çok tatmin olamıyorum.
Az ile yetinip mutlu olabilmiş bir kuşaktan olmakla ilgisi olabilir bunun.
Çoğa alışmış şimdi ki kuşakların mutlu olabildiğini de hiç sanmıyorum.
Siyah beyaz tek kanallı televizyon günlerinde bugünkünden çok daha tatmin edici programlar olabiliyordu.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce