Tatilden dönenlere gelecek haftaya dair bir haberim var
Birçok haber saati sunucunun "Daha güzel ve mutlu bir Türkiye’de yeniden buluşma dileğiyle" lafıyla bitebiliyor.
Bu genelde sinir bozucu bir laf ama Türkiye gibi güzel ve mutlu olanı aktif biçimde reddetmekte olan bir ülkede insanı öfkelendiriyor da.
Yani ne olacak arada geçen 24 saatte ki, acaba o kısa sürede yıllardır bir türlü gelemeyen insan hakları ve fikir özgürlüğü konularında bir büyük atılım mı yapılacak, yoksa o kadarcık zamanda birden muasır medeniyetlerin üstüne mi çıkacağız da gelecek haber programı başladığına mutlu olabilelim veya bir hayırsever çıkıp benim brikmiş borçlarımı mı kapayacak veya dahası Amerika S-400'leri kafaya takmaktan kendiliğinden vaz mı geçecek ki o arada biz mutluluğu bulabilelim sunucunun dediği gibi.
Tabii ki bunları hiçbiri olmuyor ve olmayacak ve biz 24 saat sonra yeni bir haber bülteninde buluştuğumuzda daha da mutsuz biçimde başlayacağız sürece. Bu kesinken bizlere daha mutlu ve güzel Türkiye’de buluşma dileğiyle hoşça kal denilmesi acaba sadisttik bir keyif midir onlar için.
Bizler bu ülkede daha güzel ve mutlu bir Türkiye’ye bir türlü kavuşamama konusunda bir tür kader mahkumu gibiyiz.
***
Bu nedenle durum genelde böyleyken benim tatilden dönenlere gelecek hafta le ilgili söyleyeceklerimin de çok güzellikler içeren, mutluluklar getiren bir şeyler içermesi gayet tabii ki mümkün değil.
Yani orijinal bir şey söylemeyeceğim kesin.
Ancak tatil sonrası yeni haftayı özellikle kötü yapacak başka şeyler de var.
Tatilde kısa süren mutluluklar ve sakinlikler yaşamış okuyucuların kendilerini yeni haftaya özellikle hazırlamaları gerekiyor.
***
Yeni başlayan haftada YSK’nın HSK’ya yeni bir başvuruda bulunması bekleniyormuş.
Kendi başlarına bile yüksek düzeyde mutsuzluk yaratma kapasitesi olan iki kurumun bir de bir araya geldiklerinde neleri başarabileceklerini varın siz tahmin edin.
İkisi birlikte hareket edeceğinden ben bu hafta içinde mutsuzluğun ve güzel olmayanın zirve yapacağını tahmin ediyorum.
Bunun seçimden önceki son hafta içinde olması beklenirdi ama anlaşılan mutsuzluk ortamının bir hafta erken başlatılmasına karar verilmiş olmalı ki YSK yine HSK ile bağlantı kuruyor.
Konunun ne olduğunu bilmiyorum öğrenmek de istemiyorum çünkü konu ne olursa olun bu ikisi bir arya geldiğinde mutsuzluk olacağı neredeyse kesin gibi.
***
Bu hafta içinde olacağı kesin olan bir başka şey daha var.
Bu hafta içinde Fatih Portakal’ın nihayet canlı yayında, kafayı tamamen yiyeceğine şahit olacağız.
Onun delirme süreci hepimizin gözü önünde YSK’nın 250 sayfalık raporunun yayınlandığı anda resmen başladı. Fatih Portakal anlamadığım bir nedenden dolayı o rapor ve ertesinde olanlar konusunda mantıki ve rasyonel bir açıklama getirilebileceğine inanmış durumda ve buna ısrarla gayret de gösteriyor.
Bu gayret sonunda hepimizin gözleri önünde maalesef çıldırmanın eşiğine bile geldi.
***
Halbuki Fatih bilmiyor ki o rapor Çinlilerin eski I CHING tekniğiyle yazılmış olabilir. Bazı eski Çin metinlerini başından okursanız farklı, sondan başa doğru okursanız ise çok daha farklı anlamlar çıkıyordu. Metni orta sayfalarından rastgele açıp okuduğunuzda anlam tekrar değişiyordu. O 250 sayfa raporun bu teknikle yazılmış olduğuna eminim ben.
HSK üyeleri bu kadar becerikli değil derseniz ben de derin devlet içinde bir I Ching uzmanı muhakkak vardır derim. Çünkü bizim devlette konu bela olduğu takdirde her türlü uzman rahatlıkla bulunabilir.
***
YSK, HSK’ya başvurusunu bugün de (pazartesi) yarın da yapabilir. Bugün yapmazsa size tavsiyem Portakal’ın sunduğu haberi bugün kaydedin. Delirmeden önceki son program başlığıyla Youtube'da yayınlarsanız izlenme rekorları kıracaktır.
Çünkü salı veya çarşamba canlı yayında aklını yitireceği kesin ve belki de programı bitmeden onu canlı yayından alıp tımarhaneye bile götürebilirler. Yayıncı arkadaşlara tavsiyem bu olduğu takdirde olay yaşanırken "They are going to take me away aha, aha, aha" diye giden ve bir delinin alınmayı beklerken söylediği sözlerden oluşan şarkıyı çalmalarıdır dramatik etkiyi arttırmaları için.
***
Basın aleminde bütün bunlar olurken benim durumumu sorarsanız keyfim çok yerinde. Bu benim kafayı çoktan sıyırmış olduğum gerçeğiyle de bağlantılı olabilir ama aynı zamanda bu ülkenin bir nihilist için mükemmel bir yaşam ortamı sunduğu gerçeği de var.
Nihilist her şeyi, her değeri ve dayatılan gerçekleri reddettiğinden Türkiye bizim için çok güzel ve ideal bir ülke.
Hele 23 Haziran’da bir aksama yaşanması durumunda benim için asıl o zaman her şey daha güzel olacak.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce