Umarım İmamoğlu tek bir oy farkı ile kaybetmez
23 Haziran’da sonuçlar alındığında İmamoğlu’nun tek bir oy farkı ile kaybettiği anlaşılırsa bunun bende yaratacağı travmayı nasıl atlatacağım belli değil.
Hayır, bu olduğu takdirde itirazlar olacağından ve korkulu rüyam hatta bir keresinde yatağımın başında durmakta olan walker'ı kendisi sandığım Ali İhsan Yavuz tekrar ekranlarda görülmeye başlayacağından bile değil bu korkum. Ali İhsan Yavuz’u üst üste iki basın toplantısında daha görmenin beni şiddetli ve belki de hiç atlatamayacağım varoluşsal bir krize sokacağını biliyorum ama bu defaki korkum çok daha başka bir konudan kaynaklanıyor.
***
Ayın 16’sında yani daha yapılmadan yılın olayı haline getirilmiş ve pazara kadar Fatih Portakal’ın elinden bir ‘kaza’ çıkmadığı takdirde, yani o güne kadar yaşarsa İsmail Küçükkaya’nın yöneteceği tartışma günü ülkeden ayrılıyorum ve Washington-New York hattına dönüyorum.
Burada hiçbir şey hakkında yazılar yazdığıma bakmayın ben gizlice ABD yönetiminde ne olup bittiğini çok yakından izliyorum. Elimde gizli ve hassas bilgiler var ve bunları kimseye anlatmamanın ve yazmamamın bana verdiği nihilisttik hazzı yaşıyorum. Orada da takibim sürecek ama sizlere çaktırmayacağım.
Tartışma başladığında havada olacağım. Tahmin ediyorum ki Newfoundland civarında olurum o saatte.
Havaalanında oy verilmediğinden oy da vermeyeceğim tabii ki.
İşte bu nedenle sadece tek oy farkı ile kaybedilirse bunun üstüme yıkacağı sorumluluk yüksek olabilir. Gerçi hiçbir şeye fazla aldırmamak felsefem nedeniyle, benim bu tür üzüntülerim maksimum iki dakika civarında sürüyor. Sonra meseleyi tamamen unutabilirim.
***
Gerçi benim oy vermememin CHP’ye sonsuz yararı da olabilir.
Uğursuz muyum yoksa cenabet miyim bilmiyorum ama benim bugüne kadar oy verdiğim hiç bir parti seçimi kazanamadı.
Aslında oy vermek istediğim parti veya kişilere mührümü basamamış da olmam ihtimali yüksek.
***
Bende yüksek düzeyde şaşılık vardır. Yüksek derken abartmıyorum şaşılığımın boyutu 340 derece filan. Bu yüzden direkt önüme bakarken ben arkamda olanları da görürüm. Bugüne kadar sadece bu yüzden kendileri ile son derce güzel sohbet ettiğim birçok insan onlara saygısızlık yaptığım gerekçesiyle, onlara sırtımı dönmüş halde konuştuğumdan, candan sohbetim biter bitmez benimle ilişkisini kesti.
Karımla evlenebilmiş olmamı da şaşılığıma borçlu olabilirim. Onunla izdivaç ettiğimiz, sohbetlerimizin koyu olduğu dönemde ona sırtım dönük konuştuğumdan o bir kez bile benim yüzümü görmedi, ne kadar çirkin olduğumu keşfedemeden "Evet" dedi bana. Evlendikten sonra ise iş içten geçmişti.
***
Evet gözlerimin durumu böyle. Empati yapın diye yazmıyorum bunları, empatiniz umurumda değil… Geçmişte nadir olarak oy vermeye gittiğimde mührü aldıktan sonra hiçbir zaman tuttuğum parti ve kişiye damgayı vuramadım. Şaşılığım nedeniyle farklı yere vuruldu mühür hep. Bu yüzen Erdoğan başkanlığını ve AK Parti'de iktidarını bana borçlu olabilir.
Herkesi bayrama gider gibi oy vermeye çağıran İmamoğlu benim oy vermememin aslında ne kadar da güzel bir şey olduğunu görüp bana teşekkür etmeli bence.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce