Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Nadir olsa da sakinlik ve huzur arayışım olduğunda Washington’da en çok tercih ettiğim mekan, Woodley Park’taki hayvanat bahçesi dışında, Beyaz Saray’ın tam önünde bulunan Lafayette Meydanı'dır.

Bu meydanda, küçük parktaki banklarda oturup uzaktan Beyaz Saray’ı seyretmeye bayılırım. Bu bana hep huzur vermiştir. Çünkü ortam Beyaz Saray’ın içinde yaşanılanların aksine son derce durağan ve sakindir.

Adeta bu ortam Trump’a zıt gidiyor gibidir. Çünkü o Amerika’da ve dünyada ne kadar fırtına yaratırsa yaratsın, ne kadar yıkıcı olursa olsun park ve Beyaz Saray’ın ön girişi o derece daha fazla sakin oluyor gibidir.

Burada güvenlik sigara içilmesine izin vermiyor ne yazık ki. Büyük ihtimalle 100 metre ötesinden sigara dumanının başkanlarına tehlike içermesinden cidden korkuyor olabilirler.

Ben de sadece kahve ile yetinip Washington hayallerimi Beyaz Saray’a parktan bakarken kurarım hep.

Lafayette Meydanı
Lafayette Meydanı

***

Geçenlerde yine böyle bir günde parkta otururken. Cep telefonum üst üste Türkiye’den gelen aramalar ile çalıp durdu.

Arayanlarda bir panik havası vardı. Öyle ki ben o anda Beyaz Saray’ın sakinliğine bakıyor olmasaydım anlatılanlardan dolayı direkt bir sığınağa filan gitmek isteyebilirdim çünkü arayanlar tam bir felaket senaryosu çiziyorlardı. Güya Trump ölmüş veya ölmek üzereydi, Moskova ve Washington nükleer füzeleri ateşlemeye geri sayım vermeye başlamışlardı bile yani beynimin tepesine bir nükleer bomba düşmesi de söz konusuydu.

***

Ben Türkiye’den bütün bunları dinlerken seyrettiğim manzara aynı şöyleydi. Beyaz Saray’da görevli olan kadınlı ve erkekli gruplar neşe içinde büyük ihtimalle çevredeki mekanlarda yemek veya kahve için sokağa çıkıyorlardı. Beyaz Saray’ın bahçesinde bahçıvanlar kendi rutinleri içindeydiler. Polisler çevreye gelen turistler ile sohbetteydiler, gizli servis elemanları kendi aralarında gruplaşmış şakalaşıyorlardı.

***

Anlayacağınız Başkan’ın ölmüş olduğu havası pek yoktu etrafta. Ölmüş olsaydı bile bu haberi Amerikan basınından önce Türklerin duymuş olması da hayli tuhaftı. "Acaba ben bir asparagas haber daha yazdım da beni yoksa ciddiye mi aldılar" diye bir an korktum bile. Ortam Türkiye'nin dediğine göre çok gergindi, ben de gelen telefonlara huzurumu bozdukları için lanet etmekle meşguldüm. Yani en gergin olan arayanlar nedeniyle bendim.

***

Sonra ne olup bitiğine bakmak için adı sosyal medya olan o çirkin yeri açıp gözlerime inanamadan okudum bir süre.

Size bir şey söyleyeyim mi orası sosyal medya filan değil bir nevi akıl hastanesi işlevi görüyor. Yalnız normal akıl hastanelerinde hastaları tedavi etmeye çalışırlar oysa sosyal medya tımarhanesine deli olarak giren zırdeli olarak çıkar, ortam o kadar berbat.

İnsan, medeniyetin temsilcisi olan gazetelerin öldüğü, öldürüldüğü bir dünyada bu ortamdan haber alabileceğini sanan ve bununla yetinebilen insanlara da acıyor.

***

Şunu da bilin Oxford’un sahte gerçeklik üzerine yazmış olduğu rapora göre 37 ülke arasında internette en fazla yalan yayan ülke Türkiye çıkmış.

Sorun sadece yalan haberlerde de değil. Bu haberler üzerine insanlar birbiriyle mesajlaşıp sahte gerçekliği sanki gerçekmiş gibi gerçekten algılamaya ve buna inanmaya da başlıyorlar. Bu mesajlarda kullanılan dil o kadar banal ve aşağılayıcı olabiliyor ki şu anda dünya ölçeğinde 100 binden fazla insan her gün bu medyada kullanılan dili yumuşatmaya uğraşıyorlarmış. Ama elimizdeki sonuçlara bakarsanız görevlerinde pek başarılı olabildikleri de söylenemez.

***

Ancak şunu da itiraf etmeliyim ki bu sahte gerçeklik ortamını yaratanlar oldukça yaratıcı da olabiliyorlar.

Size bahsettiğim yalanlar sadece Başkan Yardımcısı Mike Pence’in bir seyahatini iptal edip Washington’a dönmesi üzerine çıkarıldı. Adamcağız ishal olup evine dönse bunu bile başlayacak dünya savaşının işareti olarak görüp yorumlayabiliyorlar bunlar.

Yalan üretenler Başkan Trump’ın ölmüş halde fotoğrafını yayınladılar o gün. Bunu hazırlayanlar gerçekten de ölmenin nalları dikmek olduğunu düşünüyor olmalılar. Çünkü hazırlanan foto tam da nalları dikme lafına uygundu.

***

Benim karnım yalanlara tok olduğundan sosyal medyayı sadece o gün çıkmış olan yazımı paylaşmak için kullanıyorum bunun dışında orada yazılanlara, söylenenlere kulağım tıkalı.

Ancak kendi zihinsel sağlığımı korumam da yetmez bu sosyal medya ve sahte gerçekliğin Türkiye’ye ne kadar büyük zarar verdiğini ve de verebileceğini de görmeliyiz.

Ben hayatta hiç bir sorunun onu yasaklayarak çözülemediğini bildiğimden ve ilke olarak yasak kavramına karşı olduğumdan, sosyal medya yasaklansın demiyorum tabii ki ama bir ciddi denetim gerektiği de bir gerçek.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar