Yemek pornografisi
Yemek programlarını kaçırmadan tutkuyla seyrederim. Mr. Gurme günlerimden bu yana yemek yazılarını, kitaplarını dikkatle okurum.
Bu nedenle Monocle dergisinin ‘Yiyecek içecek’ özel sayısından öğrendiğim global düzeyde fırtınalar estiren Japon dizisini benim neden önce kendiliğimden keşfedemediğime doğrusu şaşırdım ve üzüldüm.
Üzüldüm çünkü bu tür yiyecek programlarını kendiliğimden keşfedip seyretme yeteneğim olduğunu sanıyordum.
Bu defalık atlamış oldum, ne yapalım. Ama Monocle dergisinin öğrettiği dizinin de tüm bölümlerini şu anda seyredip bitirmiş durumdayım.
***
Global düzeyde fırtınalar yaratan bu dizi ‘Kodoku no gurme’ (Solitary Gourmet-Yalnız Gurme) adını taşıyor.
Dizinin her bir bölümü yarım saat sürüyor.
Son derece basit bir senaryosu var.
Her bölümde nerdeyse hep aynı şeyler oluyor .
Başrolde kendi ithal ettiği malları pazarlamak için Japonya'nın çeşitli şehirlerine iş seyahatleri yapan bir orta yaşlı erkek var.
Hemen her bölüm şehrin tren istasyonundan başlıyor. İş için gelen adam şehri dolaşmaya istasyonundan başlıyor.
İlk 15 dakika tamamlanmadan adam birden çok acıkmış olduğunu hissediyor ve uygun bir lokanta arayışına girişiyor. Dizinin asıl konusunun bu olduğu düşünülürse dizinin ilk 15 dakikadan sonra başladığı bile söylenebilir.
***
Ailesi, sevgilisi olmayan yalnız, yani sorumlulukları fazla olmayan bir adamın şehirde başka hiç bir şeyi düşünmeden tutkuyla lokanta araması insana özgürlük duyguları veriyor. Kendinizi onun yerinde düşündüğünüzde sanki kendinizin güzel bir lokanta aramakta olduğunuzu düşünüp özgürleşmiş gibi hissedebiliyorsunuz.
Goro Inogashiva hemen her şeyi yiyebilen iştahı da hayli fazla olan bir insan. O gün midesinden gelen sinyallere göre (Bunu iç konuşmayla midesine lokanta aramaya başlamadan önce hep soruyor zaten) uygun lokantayı bulduğunda mönüden hayli geniş yelpaze içinde ısmarlıyor. Ve yemekleri yemeye başlayınca tabaklar tertemiz hale gelinceye kadar siz özellikle yakın çekimlerle onun yiyişini seyrediyorsunuz.
***
Yemek yiyen insanı seyretmek üzerine kurulmuş olan bir kültür de var. Özellikle Japonya ve Güney Kore’de yaygın bu kültür.
Kore’de profesyonel yemek yiyicilere 'mukbeng' adı veriliyor. Aralarında sadece yemek yedikleri Youtube kanalları için program başına 10 bin dolar kazananları bile var.
Japon televizyonunda yemek yemenin ana tema olduğu diziler de bulunuyor.
Japon Youtube kanallarında yemek yiyen kadınların seyredilebildiği kanallar pek rağbette.
***
Bu kültürde yemek yiyenin zayıf olmasına özel önem veriliyor. Bu tür videolar yapan dizilerde oynayan hiç bir yemek yiyicinin şişman olduğunu görmedim ben. İzleyici bu yemek fantezisinde (pornografisinde) yiyenin fazla yediği halde kilo almadığına da inanmak istiyor olabilir.
Benim yeni keşfettiğim dizide başroldeki adam bu kritere tamamen uymakta. Hem boyu hayli uzun hem de zayıf. Yani yemek yiyeni seyredenler için ideal vücut ölçülerine sahip.
Bu nedenle onun çeşitli restoranları gezip yemek yediği dizi Japonya’da çok tutmuş durumda. Japonya’dan da yayılıp global izleyici kitlesi oluştu dizinin. Ben arayıp bulabildiğime göre siz de dizinin tümünü İngilizce alt yazılı olarak izleyebilirsiniz.
Bulursanız göreceksiniz ki dizi tuhaf biçimde bir bağımlılık da yapabiliyor insanda.
Lokanta aramanın ve yiyeni seyretmenin insana keyif verebildiği zaten biliniyor. Bu nedenle iyi yemek programlarında yemek yiyen insan yakın çekiminin önemi büyüktür.
Bu dizi hem lokanta arama bölümünde hem mönüden yemek seçildiği bölümde insanın içine seçme özgürlüğü duyguları veriyor. Yemek yenildiği anda da hazza ortak oluyorsunuz.
***
Japon yemek kültürüne zaten hayranım. Bunun nasıl olabileceğini bilmiyorum ama bir gün eğer yapabilirsem Japonya'ya gidip lokanta deneyimi yaşamayı gerçekten arzuluyorum.
Bu nedenle iyi seçimin nasıl yapılması gerektiği konusunda bu diziden öğrendiğim çok şey oldu.
Bir defa Japon lokantalarını illa da pahalı olması gerektiği düşüncesi tamamen yanlış. Bir önyargıdan ibaret olması gerekiyor bunun. Çünkü dizideki gerçek lokantalarda yenen o kadar bol ve kaliteli yemeğe 14 dolardan fazla verildiği hiç olmadı. Genelde hesaplar 8 ila 10 dolar arasında kaldı hep.
Anladığım kadarıyla bol ve kaliteli yemeği ucuz yiyebilmek için genellikle ailelerin işletmekte olduğu küçük lokantaları seçmeniz gerekiyor. Bunlar da galiba özellikle Japon şehirlerinin tren istasyonları çevresinde bulunabiliyor.
***
Dizide lokantalar gerçek yemekler de öyle ancak dizi çekilirken asıl sahibinin yerine rolü oynayan sanatçı bulunuyor, içerdeki müşteriler de oyuncu. Yemek yiyeni merkeze almak için seçilmiş olabilir bu çekim yöntemi. Dizinin esas gövdesi, yemeğin bitmesi ile bittikten sonra aynı lokantaya bir de yemek yazarı gelip esas sahibinin esas çalışanlarının olduğu ortamda da yemek yiyor, bunu her dizinin sonunda hep görüyorsunuz.
Satıcı kravatlı biçimde yemeğini yerken etrafıyla fazla diyalog kurmuyor. O kadar soslu yemek yedi kravatına tek bir damla bile dökmedi tüm bölümlerde adam. Sadece yemekler hakkındaki düşüncelerini iç konuşması vasıtasıyla öğreniyorsunuz.
Çok fazla yediği yemekler sonunda bile acaba başka yemekleri de denese miydim diye düşünülebiliyor.
***
Seçerek istediği kadar (özelikle şişmanlamadan) yiyebilmenin insanı özgürleştirici bir haz olduğu kesin.
Kökenleri eski bir Manga’da olan bu Japon dizisi hem bu duyguyu tattırıyor insana hem de yemeklere bakınca hazzı da hissedebiliyorsunuz.
Felsefi olmak gerekiyorsa insanın mutlu olabilmesi için yalnız olması gerekir diye bir tavrının olduğu da söylenebilir dizinin. Buna herkesin katılması gerekmiyor ama en azından üzerinde tartışılabilecek bir öneri olduğu da kesin bunun. Dizinin müziği bile 'Yalnız Kal’ adlı bir şarkı.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce