Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Emine Bulut’a yönelik vahşet sonrasında görünen o ki kolektif bilinçaltımızda bir yara oluştu. İyi ki de oluştu çünkü Türkiye gittikçe tırmanmakta olan bir lümpen barbarlığı salgınının pençesindedir.

Bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi toplumun çeşitli kesimlerinden içten tepkilerde geliyor. İyi ki de geliyorlar çünkü bu da olmasaydı sadece bazı bireyleri değil toplumun tümünü kaybetmiş olduğumuz ortaya çıkmış olacaktı.

Toplumun tümünü lümpen barbarlığının pençesine henüz kaybetmedik ama gidişat böyle sürerse, bir yerlerden başlanılıp bir şeyler yapılmazsa o tehlike de mevcut ne yazık ki.

*

Baştan söyleyeyim bu tür cinayetleri işleyenlere ağır tepki göstermek ve ağzımıza geleni, ne kadar haklı da olsalar, söylemenin pratik hiç bir yararı yoktur. Bunun pratik yararı olmadığı gibi zararının olması ihtimalli de var. Çünkü caniye ağzımıza geleni söylemek hatta onlara sövmek sadece bizim gibi düşünenlerin içini soğutmaya yarar. Oysa gün içimizi soğutma günü değil bunu sadece tepkiye dönüşüp bırakmadan bazı makul yolları diyaloğa açma günüdür.

*

Benim elimden sadece yazı yazmak gelebiliyor, bu hayatta başka işe de yaramıyorum. Bu yüzden lümpen barbarlığı salgınına karşı ne yapılmalı konusunda açılmasını umduğum diyaloğa bir katkı olsun diye yazıyorum bu yazıyı. Tek bir yazıda çözüm anahtarlarını net vereceğim iddiasında tabii ki değilim. Bu yazı sadece konu hakkında kendi içimde düşünme sürecimin başlangıç adımı. Konu basit çözümü olabilecek bir şey değil maalesef. Çözüm için bir süreç gerekecek bu da görülüyor ama bir yerden de acil olarak başlamak lazım.

*

İnsanı isyana, sert tepkiye teşvik eden bir durum söz konusu olduğundan sakin düşünmek ve makul olmak çabası da gerekiyor. Bir defa şunu görelim nüvesinde vahşet eğilimi, barbar lümpenliği bulunan erkekleri kolay tedavi edebilmek o kadar kolay değil.

Ancak bu tür eğilimleri normalleştiren, sanki bunlar normalmiş gibi algılanmasına yol açan kültürel bazı ortamlar da var. Ve bunlara müdahale edebilmek çok daha kolay ve bunlar elimizde olan imkanlar.

*

Belki biliyorsunuz ben bu aralar geçici olarak Amerika’da bulunuyorum. Saat farkı nedeniyle televizyon ana haberlerini burada öğle saatlerinde seyretme imkanım oluyor. Yazı işimin yoğun sürdüğü saatlerde aktif bir seyretme bu. Notlar alabiliyorum Türkiye’deki seyretmelerimden daha dikkatli olduğum bile söylenebilir.

Medya tecrübesi hayli bulunan bir insan olarak kötü haberin, vahşet haberlerinin çok sattığını ben de tabii ki bilmekteyim. Ama bizim televizyon kanallarımızda ana haberlerde veya onun öncesine özel ayırılmış bölümlerde sadece kötü haberlerden, ölümlü kazalardan vahşetlerden oluşan, haber benzeri şeyler çok yaygın. Bu tür haberler, bence bunlara zaten eğilimi bulunan, içlerinde lümpen öfkesini, barbarlığını bulunduranların kendi durumlarını sanki normalmiş gibi düşünmelerine yol açabilir ve bu insanlar her tülü kamusal alanda bu şekilde davranıp öfkelerini en kolay hedeften çıkarmanın, yani kadına saldırmanın, haberlerde olduğu gibi normal algılanabileceğini düşünmeye başlayabilirler.

Aynı anormali normalleştirici etkiyi bazı dizilerde de görüyorum. Erkekliği kaba davranışlarla özdeş tutan bazı 'kahramanlara' dayanan diziler de var. Hatta bunların bazılarında kadına şiddet bile normalleştirilmeye gidebiliyor.

Bu tür yayınlar bir an önce yayından kaldırılmalı ve bunlarda ısrar edenlere de ağır cezalar getirilmeli.

Cezadan söz açılmışken ayrıca kadına yönelik vahşete sadece teşebbüs, hatta planlama düzeyinde de kalsa caydırıcı hapis cezaları getirilmeli, bunlarda hafifletici unsur maddeleri kaldırılmalı ve cezanın verilmesi bir anlamda kaçınılmaz hale getirilmeli.

*

Şunu da bilelim bu olaylar Türkiye kadar yaygın olmasa da dünyadaki hemen her ülkede olabiliyor. Ancak bizde olanların farkı cinayeti işleyenin bir anda vahşi bir yaratığa dönüşecek kadar barbarlaşabilmesi, öfkesinin inanılmaz boyutta olabilmesi. İlişkilerde oluşabilecek öfkenin de basit bir çözümü maalesef bulunmuyor ama bizde olduğu gibi bu öfkenin muazzam boyuta dönüşmesinin nedenleri de düşünülmeli.

Konunun uzmanı değilim ama erkeğin bu öfke patlamalarında kendi cinsel dünyasında yaşanan fırtınaların da bir etkisi mutlaka olmalıdır diye düşünüyorum. O kendi cinsel dünyasına zaten duymakta olduğu öfke kadın ile yüz yüze geldiğinde muazzam barbarlığa bu yüzden dönüşebiliyor gibi geliyor bana. Kadına yönelik lümpen öfkesinin kolay tedavisi yok ama cinsel dünyalarımıza yönelik iç öfkemizin daha kolay tedavisi olması gerekiyor gibi geliyor bana.

*

Kendi gündelik, rutin yaşamlarında sorunlu olabileceği yolunda işaretler vermekte olan erkekler tespit edildiğinde yerel idareler ve devlet kadını ve toplumu o bireyden korumak için gereken tüm tedbirleri demokrasi kuralları içinde almalı.

Başta dediğim gibi çözüm için yeterli olabilecek düşünceler değil bunlar sadece bir başlangıç noktası. Diyaloglara ihtiyacı olduğu da belli.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar