Uğursuz ihtiyar
Her şeye anlamsız tepkiler vermeyi modern tavır olarak gören insanlara baştan söyleyeyim; heyecan yapmaya gerek yok. Bu yazı kendimle alakalı. Başlıktaki uğursuz kişi de benim ihtiyar olan da ben. Bana 'uğursuz ihtiyar' denilmesinden bu dünyada rahatsız olabilecek tek bir insan var o da babam. O 90 küsur yaşında olduğu halde kendini yaşlı olarak görmediğinden benim kendime yaşlı demem onu kızdırıyor. O gençlik yıllarından bu yana tüm insanlık alemini uğursuz bireylerden oluşan bir kalabalık olarak gördüğünden uğursuzlaşmanın yaşlanma ile alakalı olduğuna da inanmıyor.
*
Karıma sorsam "Ben uğursuz bir ihtiyar mıyım" diye o "Evet, aynı zamanda meymenetsizsin de" derdi mutlaka.
Onun için bugünkü yazımın başlığı herkes açısından ok olmalı.
*
Bunu kendime neden söylediğime gelince…
Geçtiğimiz ağustos ayında 64 yaşıma girdim. O günden itibaren hayatımda bazı aksamalar olmaya başladı.
Hayır vücutsal fonksiyonlarımdan bahsetmiyorum. Eğer onlardan bahsedecek olsaydım bunu "Bazı akşamalar" şeklinde değil "İnanılmaz problemler" diye anlatmam gerekecekti.
*
Bu defa bahsettiğim akşamalar bazı önem verdiğim, gündelik hayatımın içinde önemli yeri olan, bazı şeyleri artık zorunlu olarak kesmek durumunda kalmamdan bahsediyorum.
Örneğin bir süredir evliliği bir trajedi olarak anlatan ve evliliğin trajediye dönüşmesindeki tek sorumlunun erkek olduğunun anlatıldığı bir roman üzerinde çalışmaktaydım. Bu konuya bakarak bunun otobiyografik bir çalışma olduğunu düşünenleriniz olacaktır.
Her roman, romancının yaşanmış deneyimlerinden çıkardığı dersler üzerine kurulmalıdır bence. Ama bu romanda anlatılanların illa da somut gerçeklik olduğunu da göstermez. Romanım bir gün ortaya çıkarsa okuyucu bunu kendim hakkında olduğunu düşünecektir nasıl olsa, ben de o zaman buna itiraz da etmem.
Her gün az az yazarak çalışıyordum üzerinde romanımın, ama 64 yaşımı yaşamaya başladıktan itibaren tek satır bile yazamamaya başladım.
İnsanlık aleminin bu güne kadar görmemiş olduğu düzeyde muazzam bir yazarlık duvarına fena halde çarpmış durumdayım.
*
Bu arada yeri gelmişken söylemeliyim insanlık alemi hakkında babamla aynı hislere sahibim ben.
*
Eskiden böyle durumlar olduğunda gündelik beyin temizlemeleri yaptıktan sonra bir süreç içinde açardım kendimi. Ama artık bunu da yapamıyorum.
Çünkü ben beynimi ancak şöyle temizliye biliyorum: Gün nasıl geçerse geçsin akşamüstü olduğunda günün ilk içkisini alıp bir şeyler seyrettiğim takdirde sorunumu çözebiliyordum.
*
Baktık hepimiz kendi bilgisayarımızı alıp kendi keyfimize göre bir şeyler seyrediyoruz. Bunun üzerine evdeki ki televizyonu da iptal ettik. Sonra bir gece ben bilgisayarımı alıp köşeme yine çekildiğimde baktım artık hiç bir film ve dizi seyredemiyor hale düşmüş bilgisayarım.
Oğlum devamlı çalıştığından, karım ise beni mutlu edecek bir şey yapmayı prensip itibariyle ret ettiğinden kendi bilgisayarlılarını ödünç vermiyorlar bana.
*
Hayatımdaki tüm dengeler şu an bozulmuş durumda film ve dizi seyredemediğim için "Dengen ne zaman vardı ki" diye düşünecek olanları da kınıyorum bunu bilin. Boş boş oturduğumda intihar, cinayet düşünceleri geliyor hep aklıma. "Kitap okumayı dene" diyenleriniz varsa zaten bütün günüm okumayla geçtiğinden o saatte bir şeyler seyrederek dinlenmeye mecburum.
*
Zaten kendimi ihtiyar hissetmekteydim şimdi de bu başıma gelenler nedeniyle uğursuz olarak da görmeye başladım kendimi.
Kendimle ilgili düşüncelerim her gün daha da bir pozitif olmaya başladı anlayacağınız.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce