Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Gazetecinin kaynağı ile ilişkisi daima sorunludur.

Bir defa aralarında güven ortamının oturmasına kadar geçen sürede birbirlerini sürekli denemektedirler.

Gazetecinin kafasında "Acaba manipüle mi ediliyorum" kaynağın kafasında ise "Bakalım dediklerimi çarpıtacak mı, sıkıştığında benim ismimi açıklar mı" sorusu daima vardır. Yani güveni sağlamaya giden yolda temelde karşılıklı güvensizlikler vardır hep.

Birbirlerini karşılıklı deneye deneye sonunda güven ortamını oturttuklarında ise gazetecinin kafasında "Acaba bunları neden bana anlatıyor, nihai çıkarı nerede acaba" sorusu hep olacaktır ve olmalıdır da.

*

Yani gazeteci ile kaynağı arasındaki ilişki hiç bir zaman ideal olmaz. Kaynak ne kendini konumladığı gibidir ne de gazeteci öyledir. Anlayacağınız karşılıklı bir oyundur bu ilişki.

Janet Malcolm 'Gazeteci ve Katil' (Journalist and Murderer) adlı kitabının girişinde "Gazeteci yapmakta olduğu işin aslında ahlaken savunulacak yanı olmadığını bilir" diye başlar mesleğimizi sorgulamaya.

Aslında ne gazetecinin yaptığı ne de kaynağın yaptığı ahlaken tam savunulabilir değildir. Etik açısında problemlerle dolu bir zorunlu ilişkidir gazeteci ile kaynağı arasındaki bağlantı.

*

Tamamen bitirilmesi imkansız olan zorunlu bir bağlantıdır bu. Bu ilişki kurulmadığı takdirde belki de haber bulmak, özellikle Ankara’da imkansız hale gelecektir, sadece yorumdan ibaret bir gazete olamayacağına göre, sorunlu da olsa, etik problemler bulunsa da gazeteci ile kaynağı arasındaki bağlantı sürdürülecektir.

Gazeteci kaynağının temelde farklı çıkarları olduğunu ve aslında kendini manipüle ettiğini bile bile, kaynak da gazetecinin başka kaynaklarla kendisi aleyhine konuştuğunu bildiği ve gerektiği takdirde kendi aleyhine de adımlar atabileceğini bildiği halde ilişkilerini ‘daha büyük işler için’ sürdürmek zorundadırlar.

*

Bu haber kaynağı meselesi hakkında bir hatıramı anlatmalıyım.

Akşam Gazetesi'nde yayın yönetmeni olduğum yıllarda daha sonra FETÖ çetesi olduğu net biçimde ortaya çıkarılan kişiler, yine daha sonra net olarak ortaya çıkarılan askere yönelik komploları için hemen her gün gazetelere yalan belge sızdırmaktaydılar.

Bir sabah toplantısına girmeden önce Ankara büromuzdan bir haber geldi.

Akşam Gazetesi'ne de bir belge verilmişti. Dönemin genel kurmayı aleyhine olan bu belgeler üstelik muhabir arkadaşa genel kurmayın önünde üniformalı bir asker tarafından verilmişti.

Bir yandan hepimiz ortada bariz bir manipülasyon, oyun olduğunu düşünüyorduk öte yandan da muhabir arkadaşlar kaynağın verdikleri kullanılmazsa bir daha ondan yeni belge alınmasının imkansız olacağını düşünüyor ve endişelerini söylüyorlardı.

Herkes haklıydı aslında.

Yazı işleri toplantısında şöyle bir çözüm önerdim.

Sızdırılan bilgileri birinci sayfada kullanacaktık ama hemen altında bu bilgilerin elimize nasıl verildiğini de net anlatacaktık. Böylece okurumuz diğer gazetelerde de yer alması ihtimali büyük olan bu haberi bizim gazetede de görecek ama aynı zamanda da okuyucu haberin geçerliliği hakkında kendi değerlendirmesini onun bize verilişinin hikayesini okuduktan sonra yapacaktı.

*

Benim zaten gazeteciliğe ilk başladığım zamandan beri kaynaklarla ilişkim pek iyi olmamıştır. Ama bu anlattığım olaydan sonra kaynağa olan güven duygumu tamamen yitirmiştim. Son yaşanan olaydan sonra bunları yeniden hatırladım.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar