Pişti oynadıktan sonra sinemaya gidelim
Bu köşedeki son yazımın başlığı ’Türkiye’nin yeni ve cüretkar bir fikir arıyor’du. O yazımı noktaladıktan sonra olağanüstü bir duygu boşalması hissettim. Galiba içim çok doluymuş da hissetmiyormuşum veya hissetmiyormuş gibi yapıyormuşum. Yazıyı bitirdikten sonra ruhumda bir boşluk hissetmeye başlamıştım. Ülkeden uzaktayken insanı en yıpratan şey galiba ülke hakkında sizin gibi düşünmekte olan insanlarla bir kahve içip dertleşmek imkanından uzak kalmanız olmalı.
Galiba bu özlemim nedeniyle Bedri Baykam’ın ‘Masumiyete Amerika’da rastlamak’ başlıklı yazısını okuyunca sanki ülkedeymişim de arkadaşlarımla sohbet ediyormuşum gibi hissettim.
Bedri Baykam ile aynı yaştayız, görüyorum ki o da benim gibi ülkenin bu durumu nedeniyle yorulmuş ve kamplara ayrılmamızı bitirmemiz gerektiğini söyleyen yazımı bitirdikten sonra onun da aynı konuda neredeyse aynı duygularla bir yazı yazmış olması beni çok sevindirdi.
*
Bedri Baykam kısa bir gezi için geldiği ABD’de bir kitapçıda Orhan Pamuk’un ‘The Innocence of Things’ (Şeylerin Masumiyeti) kitabını görünce almış ve çok da sevmiş sonra da bu bahsettiğim yazısıyla duygularını Türkiye’yi anlamaya kanalize etmiş.
Daha uzun alıntı yapıyorum biraz sonra ama yazısı şöyle bitiyor:
"Özel hayat ayrımları, kıskançlıkları, fil hafızalı kinlerce oynanan Rus ruletleri, tarihi nedenlere dayalı nefret yayanlar, o da yetmezse ticari kavgaların yol ayrımları her yerde hepimizin karşısına çıkıyor. 'Yetti gari!' Sen komünist misin? Ben Kemalist miyim? O da ateist veya kapitalist veya Kürt mü? Bu bizim birbirimizle pişti oynamamıza, bir sinemaya gitmemize, uygarca tartışmamıza mâni olmamalı."
Sadece bununla yetinmeyin yazının tümün mutlaka okumalısınız.
Şimdi eğer Türkiye yeni ve cüretkar bir fikir arıyor diye yazı yazdıktan sonra diyeceğin bu mu yani diye sorabilirsiniz.
"Cüretkar fikrin insanların pişti oynayıp sonra da sinemaya mı gitmemeleri mi" diye dalga da geçebilirsiniz tabii.
Ama evet Türkiye bugünkü haline farklı düşüncelerdeki insanların uygarca konuşmaması ve birbirlerini anlamaya çalışmaktan vazgeçmeleri nedeniyle düştü,
Bu yüzden ‘öteki’ ile pişti oynayıp sinemaya gitsek bile o zaman yapısal sorunlarımızdan kurtulmanın temeli sağlam atılabilir.
Aslında bunun anahtarın kurucumuz Atatürk bize vermiştir yapacağımız tek şey bir süredir kilitli halde tuttuğumuz ruhlarımızın kapılarını bu anahtar ile sonuna kadar ‘ötekilere’ açıp bir araya gelmekten ibarettir.
Bunu dedikten sonra Bedri Baykam’ın yazısıyla baş başa bırakayım sizi:
*
"Masumiyet Müzesi kitabını da sevdim. Sonuçta bugün de bu yeni renkli kitaba sahip olmaktan mutluyum. Türkiye’nin kendi bitmez dertlerinin bizi daha fazla kin dolu kamplara ayırmasından zevk almıyorum. Belki yaşım artık 62’ye geldiği için mi? Kaliteli sanat, edebiyat ve kitap dünyasına olan değişmez tutkum nedeniyle mi? Bu “Kovboy-Kızılderili” kapışmasından yorulduğum için mi? Bilemem. Zaten Pamuk, hoşuna gitse de gitmese de, doğrudan Kemalist bir burjuvazinin ürünü. Benim de fikirlerimi hiçbir güç değiştiremez. Ama bu cennet cehennem sınır ayrımlarından gına geldi artık!
Fotoğraflı ve Müze’nin yansıması olan Şeylerin Masumiyeti, işte böyle bir kitap olarak elime yapıştı. Keyifle eve taşıdım, karıştırıyorum. Çevrem kamplara bölünmüş insanlarla dolu. Yalnız siyasi, dini, etnik konular değil, spor da aynen böyle. 'Vay, onunla mı konuştun? Bununla mı yemek yedin? Vay! Avrupa maçında şu takımımı mı alkışladın? O zaman sen hainsin! Sen düşmanımızsın' Siyasi partiler, solun içi, sosyalist sol, her yer bu kızgınlıklar, bu keskinlikler ve uzlaşmaz sayılan yol ayrımlarının timsah dolu derelerle dolu. Bunlar yetmezse, özel hayat ayrımları, kıskançlıkları, fil hafızalı kinlerce oynanan Rus ruletleri, tarihi nedenlere dayalı nefret yayanlar, o da yetmezse ticari kavgaların yol ayrımları her yerde hepimizin karşısına çıkıyor. 'Yetti gari!' Sen komünist misin? Ben Kemalist miyim? O da ateist veya kapitalist veya Kürt mü? Bu bizim birbirimizle pişti oynamamıza, bir sinemaya gitmemize, uygarca tartışmamıza mâni olmamalı…"
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce