Olur mu böyle olur mu Yılmaz (Özdil) kardeşim
Ekrem İmamoğlu’nun büyük ihtimalle kariyer bitiren siyasi gaf olarak dünya siyasi literatürüne geçecek kış tatili fotoğraflarını görünce aklıma şu cümleler belirli bir sırada olmadan geldi:
- ‘Devlet adamı olmak başka müteahhit olmak başka bir iş. Devlet adamlığı farklı bir çap meselesi...'
- ‘Acaba bu adamın yanında ona sözünü geçirebilen, olgun, düşünceli bir danışmanı yok mu ki?'
- 'Adam acaba sadece ailesine yönelik empati yapma becerisine mi sahip?
- 'Kendisinin neden seçildiği ve neden umut bağlandığı konusunda hiç bir fikri yokmuş gibi davranıyor. Belki de siyasi intihara yönelik bir eğilimi de var olabilir.'
Burada yazmam uygun olmayan ve kendi ailem içinde kalacak bazı şeyleri de yüksek sesle söyledim ama bunlar sadece kendisinden bir şeyler ummaya çalıştığım bir insana yönelik duyduğum öfkenin ürünü şeylerdi.
Şimdi ülkede var olan siyasi durumdan bir çıkış olabilir belki diye ona her şeye rağmen tutunmaya çalışan kesim, büyük ihtimalle duyduğu gerçek öfkeyi her şeye rağmen bastırmaya çalışıp, yaratılan siyasi felaketten de bir çıkış aramaya çalışacaklardı mutlaka.
İlk işareti Ertuğrul Özkök çaktı. Zamanlama felaketine rağmen ailesi ile birlikte kayak tatili yapan bir siyasetçiden, buna dayanarak modern insan profili çıkarmaya çalışan yazıyı yazdı. O yazı belki de kendi yaşadığı travmayı atlatmasına yönelik bir oto-psikanaliz yazısıydı, böyle olmalıydı çünkü başka bir anlamı yoktu.
Modern olmaya sadece hayat tarzı yetmez. Ertuğrul Abi uzun yıllardır bu basit gerçeği hiç anlamıyor gibi düşünüyor ve yazıyor.
Hayat tarzının uygun olması tabii ki gerekir modern sayılmak için ama aynı zamanda düşünceli, bilgili, birikimli davranmayı da bilmek lazım. Öyle görünüyor ki siyasi hayatının zirvesi İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan ayrıldığında bitecek olan Ekrem İmamoğlu sadece hayat tarzından ibaret bir modern, çünkü diğer vasıflar onda yok.
Bu yazıyı daha önce yazacaktım ama Ekrem İmamoğlu’nun kendi hakkında yarattığı siyasi facia hakkında Yılmaz Özdil kardeşimin neler söyleyeceğini veya yazıp yamayacağını beklemek istemiştim.
Müthiş bir yazar olduğunu düşündüğüm Yılmaz Özdil ‘asrın liderimiz’ diye başladığı yazılarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağzına geleni okkalı bir şekilde devamlı yazıyor. Öyle ki Türkiye, "Sizde demokrasi yok" diyen ülkelere sadece Yılmaz’ın yazılarından oluşan bir dosya hazırlayıp gönderse o eleştiriyi yapanlar "Özür dileriz sizde Batı standartlarını aşan bir demokrasi varmış. Biz hata yapmışız" bile diyebilirler.
Yılmaz Özdil’in her şeye rağmen Ekrem İmamoğlu’ndan bir umut yaratmaya çalışan, bunun için kendilerini dolduran kesimlerin duygularına tercüman olduğu söylenebilir. En azından o kesimin en çok sevdiği, okuduğu yazar Yılmaz'dır mutlaka.
Bu yüzden konu hakkında o ne diyecek diye merakla bekliyordum.
En sonunda beklediğim yazıyı cuma gün yazdı. ‘Kayak Tatili’ başlıklı yazıda 'Ekrem fenomeni'ni seçtiren duygu dalgasını ilk önce anlatmış ve 'Ekrem fenomeni' hakkında lafı söylemeye sıra gelince "Hiç yakışmadı" demekle yetinmiş.
İşte bu olmadı Yılmaz Özdil. Sen ki Erdoğan veya AK Partililer söz konusu olunca elini hiç tutmayan, o eli kimsenin tutmaya kalkışmadığı bir insansın. Diyeceğini de ağır da olsa güzel söyleme yeteneğin var.
İyi ki varsın ama laf söylemek sırası 'Ekrem fenomeni'ne gelince sadece "Hiç yakışmadı" demekle mi bitireceksin işi yani.
Bunu aslında söylemek istemiyorum ama Yılmazcım bu da sana hiç yakışmadı. Fenomene de son söyleyeceğim bundan sonra her şey senin için kötü olacak. (Ailenizle mutlu, sağlıklı yaşam diliyorum benim dediğim siyasi bir şey tabii ki)
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce