Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Birbiri ardına gelen felaketler, kazalar, deprem olmadan bile yıkılan binalar.

"İnme" denildiği halde inen uçaklar.

Olan hiçbir şey doğal felaket değil, kaza hiç değil.

Ortada vasatın hâkimiyetinin yarattığı bir sosyal terör ortamı var.

*

Türkiye’de son yıllarda düşük düzey ortalamaya sahip olan ortama uygun davranıp yaşamak bir başarı kriteri gibi algılanmaya başlandı.

Oysa başarının kriteri sadece Türkiye’de değil tüm dünyada vasatın dışına çıkıp düşünebilen insanlara özgü bir şey olmalı.

Her türlü meslekte liyakatin kriteri vasatı tutturmak olunca bilim de sosyal düzen de geriler.

Açıkça söylemek gerekirse siyasetçiler bazen vasatın hakimiyetinden hoşlanabilirler çünkü o tür insanlardan oluşan topluluklara laf söylemek onları yönlendirmek çok daha kolay olabilir. Bu yüzden AK Parti de CHP de vasatın hakimiyetinin olduğu partilere dönüşmüş durumdalar.

Hayatta başarılı olma, takdir görme kriterleri aşağıya çekildiğinden Türkiye'de birkaç istisna dışında üniversite de kalmadı. Yine birkaç istisna dışında bilim insanımız da vasatı tutturmakla yetiniyor çünkü bunu tutturduğu takdirde başarılı sayılacağını da hissediyor.

Hala daha üniversite diye adlandırılabilecek İTÜ, ODTÜ, Hacettepe, Koç Üniversitesi gibi örneklere bakın onlar sosyal çürüme ortamından tam etkilenmedilerse bunu bünyelerindeki vasatın dışına çıkmaktan korkmayan az sayıda kalmış bilim insanlarına borçlular. Ama onların da daha ne kadar dayanacağı belli değil onlar da vasatın tahakkümüne teslim olmak zorunda kalabilirler.

Bütün bu siyasi/sosyal/kültürel ortam tüm meslek dallarında bir çürümeye çağdaş kriterlerin gerisinde kalmaya yol açacaktı, bu kaçınılmazdı.

Bunu yıllardır söylüyor, yazıyoruz ama en azından ben bunun için hala daha zamana sahip olduğumuzu düşünüyordum.

Ama o sürecin başlaması uzakta değilmiş bugünden yaşamaya başladık bunu maalesef.

Yaşadığımız son olaylarda insani hatalardan bahsediliyor ya ortada bir insani hata filan yok. Hepsinde insanlar doğru olarak bildiklerini, vasat hocalar tarafından kendilerine benzetilmek için anlatılan "Doğru budur" diye bildiklerine göre yaşayıp çalışmaya uğraşıyorlar.

Eğer Türkiye ortama uygun vasatın dışına çıkıp düşünmeye başlarsa potansiyeli gerçekten de büyük bir ülkedir

Bunu yaparsa ülkemizde şansına yaşar gibi yapmak yerine hayatı ve ülkemizi ele alıp ona dev adımlar attırma ihtimalimiz hala daha var.

Bunun için vasatın dışında laf söyleyecek siyasi liderlere ihtiyaç var.

Siyasetçi, siyaset vasatına sarılmış, onun kollarında ayakta uyur gibi yaşayan insanlara bunun doğal olmadığını ve silkelenip kendilerine gelmelerini söylemek zorundadır.

Bugünkü durum bir felakettir. Hangi meslek dalını ele alırsanız alın Türkiye adım adım global kriterlerin arkasına düşmek yolundadır. Hala daha bazı dallarda direnme varsa bu sadece o meslek dalında bireysel inisiyatifiyle risk alıp vasatın dışına çıkıp düşünebilen insanlar sayesindedir.

Eğitim sistemimizle, siyasetimizle, kültürümüzle vasatı kabul etmeyen, bununla yetinmeyen insanların sayısını arttırıp onlara saygı duymayı gerçekleştirmeliyiz.

Vasatın nerdeyse kutsallaştırıldığı bu ülkede vasatın aslında bir ayıp olduğunu bunun dışına çıkmak için yaşanmayan bir hayatın da fazla bir anlamı olmadığını bilelim.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar