Özkök, oluşturduğu snobist maskesini sadece tek bir yazıda fırlatıp çıkarıverdi
Ertuğrul Özkök benim bildiğim 50 yıldır halkın içine fazla girmemeye azami dikkat ederek yaşadı.
Bana sorsaydı "Halkla görüşeyim mi?" diye ben de ona "Sakın ha! Bir defa elini verirsen kolun gider, bir daha iflah olmazsın" der ve onu uyarırdım.
Durumu şöyle izah edeyim. Onu İstanbul’da sokakta görseniz "Bu herhalde Londra’da Lordlar Kamarası'na gitmek için yürürken yolunu şaşırıp İstanbul'a gelmiş bir asilzade olmalı" filan dersiniz. Eda öyle tavırlar da aynen öyle.. Hem de yakıştırıyor bunu kendisine içini dolduracak bilgisi, kültürü de var.
Bir defasında denizin yanındaki yazlık evindeydik o İstanbul'a gidecekti. Siz ,biz yani normal insanlar ne yapar bu durumda evine bir taksi çağırır ve havalimanına gider değil mi? Onun ne yaptığını anlatınca adamın farkını da anlayacaksınız.
Evinin yanına bir deniz uçağı indi o elinde şarap bardağıyla uçağa bindi ve İstanbul'a uçtu.
O günlerce halkı sadece İstanbul semalarında inişe hazırlanan uçağının içinden, gökyüzünden görürdü. Bu da ona yetiyordu.
Yıllar içinde onu halkla tanıştırma yolunda bir tek benim başarısız bir girişimim oldu.
‘Mr. Gurme’ yazılarını yazdığım yıllarda benim halk olarak tanıdığım insanların kalabalık olarak toplandığı Nevizade’de bir meyhanede yemeğe onu davet ettim. İlk önce rakı içmeyeceğini söyleyerek reddetmeye çalıştı. Ben ısrar edince kendi şarabını getirirse taviz verebileceğini söyledi.
Biz biraz erken gittik yemeğe. Rakılarımıza başladık. Normal olarak gürültülü olan alan bir anda sessizliğe büründü. Çünkü herkes kapıdan girmekte olan ve elinde yabancı şarap şişesiyle yaklaşan asilzadeye bakıyordu.
Herkese biraz fazla gelmişti onun tavrı ve havası. Tanışmak yerine sonunda onu belki linç ederler diye yemeği uzatmadan kısa kestim
Şimdi bu tarzda bir adam geçtiğimiz pazar günü ‘Yaradılışta bir de gay ve üçlü aşk hikâyesi varmış’ başlıklı bir yazı yazdı Ve yıllardır oluşturmaya ciddi biçimde uğraştığı snob maskeyi bir çırpıda çıkarıp fırlatıverdi.
Yazının ana konusuna bir itirazım katiyen yok çünkü yaratılışta bir de gay hikayesi olmasaydı doğrusu şaşırırdım çünkü onlar artık her yerdeler.
Ancak bu hikayeyi anlatırken sevgili abim aynı zamanda kendi yaratılış hikâyesini de anlatmış.
Kendi dediğine göre onun ecdadı maymuna benzeyen bir yaratık olan Enkidu’ymuş.
Gılgamış’a şikayet etmişler onu. Gılgamış da onun ününü duymuş ve onu insanlara zevk vermek konusunda uzman bir fahişe olan Şamşat’a götürmelerini söylemiş.
Zaten götürmeselerdi bile, o eğer Özkök’ün atasıysa o kendiliğinden muhakkak bulurdu o Şamşat’ı..
Bulurdu çünkü yine yazıdaki itirafından memelilerden hoşlanıyor ve kriteri de ayakta durmalarından ibaret.
Sonra Şamşat, Enkidu’yu bir süre eğitmiş ve sonra bira içirip, sosyalleştirmiş, kıllarını temizlemiş ve elbise giydirmiş.
Hikayenin bu bölümünde bira yerine şarap koyun alın size Ertuğrul Özkök’ün yaratılış hikayesi.
Ama onun asıl snob maskesini çıkartıp attıran konu yazının sonuna doğru geldi.
Yine itirafına göre Adana Onbaşılar’da yemek yemiş.
Kafası da iyiymiş. Acaba rakı içebildi mi bilmem ama Adana kebap ile yabancı şarap içtiyse bu daha büyük bir skandal onun için. Orada kebap yemediyse de bu ayrı bir utanç meselesi olur.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce