Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bu pazar olmasa bile bir gün olur inşallah

New York Times’ın yiyecek-içecek editörü Sam Sifton düzenli aralıklarla yenilen aile yemeklerinin toplumları sağlıklı yapacağı düşüncesiyle ‘See you on sunday’ (Pazar günü görüşürüz) adını verdiği bir hareket başlatmıştı. Kitabını da yazdı bunun alt başlığı da ’Aileler ve arkadaşlar için yemek kitabı.'

Kitabın da, sosyal hareketin de zamanlaması açısından salgın günleri gayet tabii ki hiç iyi olmadı. Tüm uzmanlar daha genç insanların büyüklerinin yanına fazla gitmemelerini çünkü taşıyıcı olabileceklerinden, yaşlı insanları tehlikeye atabileceklerini söylerken anne ve babanızın evine eşiniz ile birlikte çocukları da alarak aile yemeğine şu aralar gitmeniz doğru olmayabilir. Anne ve babanızın tehlikeye aldırış etmeden dayanamayıp torunlarına sarılıp öpeceklerine de emin olun. Ama bugünler de önünde sonunda geçeceğinden aslında bizim kültürel kodlarımızda bulunan bu güzel adeti herkesin iyi hatırlaması ve bunu daha güzel daha sıcak biçimde ilerde nasıl yaşarız diye düşünüp planlar da yapmalıyız.

Babam da ben de asosyaliz. İkimiz de birbirimizi görmek için bundan tavizler veriyoruz tabii ki. Ben de o da daha gençken annem henüz hayattayken Sam Sifton’un dediği gibi her pazar yemekte annemlerde buluşurduk.

Açıkça söyleyeyim özlüyorum o günleri

O pazar günlerinin ritüellerini çok severdim. Annem müthiş bir şefti aynı zamanda. Olağanüstü yemekler yapardı. Babam gayet tabii ki içkiden sorumluydu. Ben o konuda yardımcısıydım, aynı zamanda ailece film seyredeceksek o akşam, eğer televizyonda keyfimize uyan bir dizi veya film yoksa ben o zamanlar Farabi Sokak ile Cinnah Caddesi'nin köşesinde bulunan ve sinematek gibi çalışan video dükkanından bir kaç film kiralar ve tercihi onlara bırakırdım. Babam içinde bol cinayet olan filmleri tercih ederdi. İzlerken yaratıcı cinayet biçimleri hakkında notlar da alırdı. Yemeklerimizi masa etrafında değil televizyonun bulunduğu odada önlerimize birer sehpa açarak yerdik. Servis görevi annem dışında bizlerdeydi çünkü o yemek yaptıktan sonra yorulmuş olabileceğinden onu daha fazla yormak istemezdik. O gece sigara böreği ve kuru köfte varsa dünyalar benim olurdu. Kuru köfteyi yemekten önce annemin kızmasına, beni azarlamasına rağmen aşırır ve mutfakta yerdim. yemeğe geçmeden önce babamla bir kokteyl de alırdık. Annem sağlığına çok dikkatliydi ve ne sigara kullanır ne de içki içerdi. Babamda bunların hepsi vardı hala daha var. Allah uzun ömür versin o 93 yaşında adetlerinden taviz vermeden yalnız başına yaşıyor. Annemi ise yıllar önce kaybettik. Özellikle büyük bir ustalıkla hazırladığı kadayıflarını çok özlüyorum onun.

Hamit Turgut
Hamit Turgut

Babamı tabii çok merak ediyorum

Babam 93 yaşında olmasına rağmen yalnız evinde yaşamayı tercih ediyor. Yıllar önce yaşadığı düşme kazası sonucunda bacağını da kırdığından bu yana hareket zorluğu da çekiyor ama yine de alıştığı yaşamdan taviz vermek istemiyor. Buna da saygı duyuyorum. Artık genç olmadığımdan onu bugünlerde bile rahatlıkla ziyaret ederdim ve birlikte eski günlerde olduğu gibi yemek yer bir şeyler içerdik diye düşünüyorum. O beni özledi ben de onu. Uzun zamandır görüşemiyoruz. Torununu daha çok merak ediyor doğal olarak. Bugün konuştuğumuzda artık dışardan hazır yemek getirtmediğini de söyledi. Kendisi yemek yapmaya başlamış. Örneğin bugün kıymalı bamya yapmaya hazırlanıyordu.

Acaba delirecek mi?

Evim müthiş korumalı diyor babam telefonda bana. O nasıl oluyor deyince de. Kendisinin bir yıldır evden çıkmadığını kimsenin onu ziyarete de gelmediğini söyledi. Ziyaretçi gelmediğinden şikayetçi değil aksine çok memnun bundan. İnsanlık hakkında pek hoş fikirleri de yok. Okuduğu filozoflardan anlamış olmalısınız bunu.

Acaba adam buna nasıl dayanıyor olabilir diye düşüneceksiniz biliyorum. Piposunu yakıp devamlı kitap okuyor. Schopenhauer ve Nietzsche üzerine uzmanlığı da vardır. Gençlerin çıkardığı tüm felsefe ve edebiyat dergilerini de düzenli takip eder. O dergilerin yayın yönetmenleriyle de arada bir konuşuyor. Okuma, düşünme üzerine kurulmuş anlamlı bir hayat onunki.

Aslında bir deliren adam raporum var

Dediğim gibi babam delirmedi ama benim bir delirmiş insan raporum yine de var.

Şu anda aynı şehirde olmamıza rağmen uzun zamandır görmediğim Oray Eğin’in artık tamamen delirmiş olduğunu söylemeliyim, aslında o da babam gibi çok okuyor ama bütün bu okumaları sonunda 70 yıl gecikmeyle komünist olmuş durumda. Global düzeyde kapitalizmin sonunun geldiğini ve daha adil bir düzen kurulacağını düşünüyor. Bu da benim için onun tamamen çıldırmış olduğunun kanıtı. Çıldırmadan önce de pek normal değildi zaten şimdi tamamen öteki tarafa geçmiş durumda.

Tavuk suyuna çorba

Bugün neden tavuk suyuna çorba ayarında bir yazı yazdığıma gelince aslında yaşımın (65) beni salgında riskli insan konumuna soktuğunu öğrendiğimden bu yana bu tür tavuk suyu çorba etkili düşüncelere dalıp gidiyorum. Bugün bir tanesini, sizin de böyle şeylere ihtiyaç olduğunuzu düşündüğümden paylaştım duygularımı. Aslında tek kaygım bu ortama gurbette yakalanmış olmamızdandır. Ailemle birlikte Türkiye’de bulunmayı burada olmaya bin defa tercih ederdim. Arkadaşlarımızla, ailemizle komşularımızla birlikte bu badireyi de atlatacağımıza inancım tamdır. İleride bir pazar günü görüşmek üzere inşallah.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar