Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

16 yazıdır anlatmaktayım bizim evin içi bir tuhaf, özellikle benim açımdan durum böyle.

Bu seriye başladığım ilk yazıdan itibaren bunları anlatıyorum. Zaten normal olarak adlandırılan dönemde bile beynim pek sağlıklı çalışmıyordu.

Zorunlu inziva işleri bu durumumu daha vahim noktaya taşımış olabilir.

Gerçi buna ben sadece ‘olabilir’ diyorum ama evdeki benim dışımdaki herkes benim bu durumda olduğundan kesin emin durumdalar.

Ve üstelik ellerine geçen her fırsatta bana bunu çeşitli şekillerde hatırlatıyorlar da. Bu hayatta ne kadar şanslıyım değil mi?

*

Ben artık buna alıştım ve üstelik bu şekilde yaşamanın benim normalim olduğunu bile düşünüyorum.

Yani başka evli erkekleri ya intihara ya da daha mantıklı olanlarını cinayete itebilecek koşullar altında yaşamak bana normal bile gelebiliyor.

Ortada başka hiçbir delil olmasa dahi -ki kesinlikle var -sadece bu yaşamımı normal görmem bile benim tamamen kaçırmış olduğumun kesin kanıtı olmalı bence.

*

Sonuç itibariyle bu var olan koşullar nedeniyle kapalı kapılar ardındaki hayatımız son derece tuhaf geçiyor. Online bir şov yapıp sadece evin içindeki rutin yaşamımı bir reality şov olarak düzenli yayınlasam bunun Kim Kardeşyan’ın reality şovundan bile fazla popüler olacağı kesin.

*

Ben kendi yaşamımın tuhaflığını Kim Kardeşyan’inkine benzetsem de Rana benim daha çok Ozzy Ozbourne’u andırdığım iddiasında.

Ozzy ile ilgili bildiklerimi kafamdan bir geçirince hayatımda ilk ve belki de son olarak Rana’yı benim hakkımda dedikleri konusunda haklı buldum.

20’li yaşlarımda -belki buna inanmakta zorlanacaksınız ama evet benim bile genç olduğum günler vardı eskiden- Ozzy Ozbourne’un bir konserine gitmiştim. Onun konserine bilinçli tercihle ruh sağlığı dengeli olan bir insanın gitmesi ender görülen bir şeydi o zaman bile. Diyelim ki konsere girdiğinizde ruh sağlığınız dengedeydi, konserden çıktığınızda bunun böyle olmayacağına kesin emin olabilirsiniz.

Bunu nasıl anlatsam bilmiyorum ki, Ozzy pek sıradan bir insan değildi. Sıradan kesin olmadığı gibi tamamen çıldırmış olması bile mümkündü. Eğer şov için yapmıyorsa sahnedeki davranışlarına bakan herhangi bir insan onun şovu biter bitmez alınıp direkt tımarhaneye kapatılmasına itiraz etmezdi kesinlikle.

*

Ozzy Ozbourne
Ozzy Ozbourne

Bunlar tamam da Ozzy bugünlerde koronovirüs salgının çıkmasının genetik temellerini de o gün atmış olabilir.

Bu virüs hayvanlardan geçti deniliyor ya.

O günü hatırladığım kadarıyla Ozzy Ozbourne konserinde aniden sahnedeki çantasından bir şey aldı eline.

Biz seyircilerin görebildiği kadarıyla o şey maalesef kımıldamaktaydı yani canlıydı. Ne olduğunu pek anlayamadım seyircilerden fare diyenleri vardı, yarasa olduğunu söyleyen de vardı seyirciler arasında.

Bu konuya özelikle o gün çıldırmışlığının zirvesine ulaşmış olması gereken Ozzy tabii ki bir açıklık getirmedi ama elindeki şeyin kafasını aniden ısırıp kopardı ve seyircinin üzerine tükürdü. Bu hareketi seyirciden büyük onay ve alkış aldı. Seyirci bu durumda olunca şovu yapanın da istediği gibi çıldırması da normaldi aslında. O gün Ozyy’nin ısırıp kafasını kopardığı şey eğer bir yarasa idiyse dünyada koronovirüsün genetik temelleri işte o konserde, o anda atılmış olmalı

İşin özeti Rana benim ruh hali olarak bu adama benzediğimi düşünüyor. Haklı da olabilir bir diyeceğim yok buna.

*

Evin içindeki durumlar tuhaf da dışarda durum çok mu farklı dersiniz.

Salgın nedeniyle olan Amerika’ya özgü tuhaflıklardan bahsetmiyorum. Salgına rağmen hayat bir şekilde akmayı sürdürmeye inatla çalışıyor. Benim dediğim tuhaflıklar da işte normal denilen alanda ortaya çıkıyor.

Biraz da korkudan da olmalı insanların manevi ihtiyaçları bu dönemde artarak büyüyor.

Geçenlerde bir TV kanalındaki haberde bir kilisenin arabayla girilen bir günah çıkarma servisi vermekte olduğunu gördüm.

Hani canınız hamburger çektiğinde arabayla mikrofona siparişinizi verip biraz ilerde açılan camdan paketinizi almanız gibi bir şeydi arabayla günah çıkarma servisi.

Ancak burada gelenler günahlarını bir mikrofona değil sıraları gelince iki metre ötede açıkta oturmakta olan bir papaza söylüyorlardı.

Papaz doğal olarak kendisine günahını anlatan her insandan virüs kapmamak için iki metre uzakta oturuyordu. Bu nedenle gelen her insan günahını bağırarak anlatmak zorundaydı ona her şeyi net duyurabilmek için.

Papaz biraz yaşlı da olduğundan işitme problemleri de yaşamaktaydı galiba çünkü günah çıkarmaya gelenlerin bayağı bağırmaları gerekiyordu.

Sonuçta ortaya hayli tuhaf denilebilecek bir görüntü çıkmıştı. Örneğin adam nedense oraya gelmiş ve karısını kendinden 30 yaş bir kızla aldattığını bağırarak anlatıyordu.

Eğer adamın karısı onu günah çıkarma servisine kadar kocasını kendi arabasıyla takip ettiyse on araba arkada dahi duruyor olsa da o anda her şeyi duymaması imkansızdı. Dini ritüeller hakkında uzmanlığım olmasa da bildiğim kadarıyla günah çıkarmanın papaz ile günahını söyleyen arasında özel ve kısık sesle yapılması gerekir. Bu koşullar altında günah çıkarmanın hayli absürt ve topluma şeffaflığı nedeniyle had safhada tehlikelere açık olduğunu da söylemeliyim.

Uzmanlığım olmasa dahi bu konuda da illa fikrimi söylemeliyim.

Yazarlığın işte bir avantajı da bu, kimsenin bu yönde bir talebi olmasa da hatta bunu okumak istemese dahi yazabiliyorsunuz işte bu yüzden hemen her yazar ya deliliğin sınırında ya da benim gibileri bu sınırı çoktan aşmış durumdalar.

Bu açıktaki günah çıkarma servisini gördüğümde ben insanın günah işlemeden yaşamasının imkansız olduğunu ve işlenen her günahın da açıklanmasının manasız olması gerektiğini düşündüm.

Örneğin 60 yaşındaki bir adam kendinden 30 yaş bir kadınla karşılıklı anlaşma üzerine bir ilişkiye girdiyse bunun neden ila da günah diye adlandırılması gerekmekte. Hatta bunun onu hiç ilgilendirmemesi gereken bir papaza illa da neden anlatılması gerektiği bana açık değil

Ben bu ülkeden olsaydım ve bu şartlar altında bile günah çıkarmaya niyetim olsaydı bunu katiyen bu şartlarda yapmazdım. Çünkü ben bir günah çıkarmaya başladığım takdirde o sırada arkada beklemekte olan arabalara sıranın hiç gelmemesi ihtimali büyüktü. Çünkü günahlarımın listesi hayli uzun. Hatırladığım kadarıyla durum böyle, ha tabii ki bir de hatırlamadığım günahlarım da var. Onları da Rana yazar elime liste olarak verir herhalde. Bütün bunları dinlemek zorunda kalacak bir papazın da benim yüzümden insanlıktan umudunu tamamen kesip dinden çıkıp anında ateist olmayı tercih etmesi de kesin gibi geliyor bana.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar