Sıcak Bölge'den panik notları-19
Son yazımda söylediğim gibi Rana benden bir sorusuna hızlı cevap beklediğinde, hele bunu gözlerine bakarak yapmamı söylerse, irade dışı girdiğim panik atağı nedeniyle vücudumum çeşitli fonksiyonları kilitleniyor.
Son günlerde bu durumdan en çok etkilenen ağzım oluyor nedense. Tam da Rana benden cevap beklerken konuşma yeteneğimi -onun tarafından yetersiz olarak algılanacağım korusuyla olmalı bu- tamamen kaybediyorum.
En son benden korkularım listesini kendisine tek tek anlatmamı, maddeleri sıralamamı istemişti. Konuşma yeteneğim panik nedeniyle yine kilitlendi ona bir kağıda "Söz veriyorum bunu en kısa zamanda yazacağım" diye yazdım.
Endişem ağzımdan sonra ellerimin de bir şekilde panikten kilitleneceği ve bu sözümü de yerine getiremediğim takdirde başıma neler gelebileceğini düşünün siz…
Şimdilik bu durum olmadı henüz ama yazı ilerlerken neler olur buna şu anda bir garanti veremiyorum...
Bugün korkularım listesini herkesle paylaşacağım. Hatırlayın bu liste orijinal olarak 10 maddeden oluşuyordu. Ancak bir hafta kadar önce karım "Artık kesin bu evden gidiyorsun" dediğinde 11’inci madde de eklenmişti.
Ben de bari son eklenen bu maddeden başlayıp korkularım listesini artık bugün yazayım dedim. İşte buyrun:
KORKULARIM LİSTESİ:
Korkum no 11:
Rana’ın son derce kararlı ifade ettiği gibi eğer yakında evden çıkmak zorunda kalacaksam bu anında evsizlerin dünyasına giriş yapacağım anlamına geliyor. Beceriksiz ve sakar olduğumdan ve dışarıdan bakana bu son derece vahim bir hastalık gibi göründüğünden ya polis ya da sosyal görevliler tarafından zorla evsizler barınağına konulacağım anlamına geliyor. Ben birden fazla yeni tanıdığım insan aynı çatı altında olursa uyumakta zorlanırım. Sadece tek bir insana da, eğer o insan yeni tanıştığım güzel bir kadın olduğu takdirde, tahammül edebilirim o da hemen uymamak şartıyla. Ayrıca -siz isterseniz bana önyargılı deyin- 100’lerce evsizin bir arada barındırıldığı o ortamın hiç de hoş kokmayacağına da eminim. Sadece tek bir evsizin bile tren istasyonun tümüne koku saçabildiğini bildiğimden bunların 100 adetten fazlasının havaya neler yapabileceğini tahmin edebiliyorum.
Haydi havayı bırakalım ve diyelim ki bir mucize oldu ve ben zorla da olsa barınağa sonunda girebildim. Yaşadıkları koşullar nedeniyle bağışıklık düzeyleri sıfıra ya da eksiye inmiş o insanlar arasında koronovirüsün hayli yaygın olduğunu düşünüyorum. İşte bunun için ben evsizler barınaklarını bir süredir koronovirüs kolonileri olarak nitelendiriyorum. Korkum hayatımın sonunun evden atıldığım için bir koronivirüs kolonisinde sona ereceği ve hayatımın sonunda bir evsizin bana rahatlık vermeye çalışacağı...
*
Korkum no 10:
Bu maddedki korkum yine evsizler ile ilgili bi şey. Bunu biraz anlamsız bulanlar olacaktır ama ne olduğunu tam anlatınca umarım bana hak verenleriniz de çıkacaktır.
Uzun yıllar önce New York’ta öğrenciyken bir gün Central Park’a -yasalara aldırmayıp amaçsız sokağa şöyle bir dolanmak için çıkan Türkler gibi- amaçsız bir şekilde gitmiştim. Bir adamın boynunda nedense piton yılanı bulunmaktaydı. Bunu bizlerin de şefkatle sevmemizi bekliyordu. Yabancıların beni sevmesini istediğimden pitonun biraz sonra beni tamamen yutarak miesinde o anda olması gereken develerin, ineklerin, köpeklerin yanına yavaşça göndereceğini düşünsem de adamın istediği gibi yılanın başını hafifçe ama çok hafif ve nazik biçimde sevdim.
Etrafta marihuana içmekte olan insanların yaydığı yoğun kokudan kafam iyi olsa gerek yılanın bana dönüp gülümsediğini de düşündüm. Tam da o arada yanımdan bir adamın bana bir şişe uzatığını fark ettim. Adam evsizdi ve dişleri de yoktu. Kendi içtiği şişeyi bana uzatıyordu. "Bu nedir" diye sordum, ispirtodan ürettiği içki olduğunu söyledi ve bir fırt almamı istedi. Bundan tek bir yudum almamın bile içindeki sıvının annında tüm vücudumu baştan aşağıya delip anında dışarıya akacağını bu olmasa da adamın ağzının değdiği bir şişeye ağzımı değdirdiğim takdirde bunun anında dünyada emsali görülmemiş bir veba salgını başlatacağını ve bunun kaynağı olarak evsiz ile benim gösterileceğimizi düşünmüştüm.
Buna rağmen bir fırt içtim şişeden. Bunu herhangi bir içki ikramını katiyen reddetmeme adetime veya gençlik nedeniyle mantıksız olmama veya o gün bile had safhada deli olmama bağlyabilisiniz ve haksız da olmazsınız. Şişeye ağzımı dokundurmama rağmen bana bir şey olmadı. Bunca yıldır oradan bana geçen türlü virüsler direkt beynime yerleşmiş olabilir ve delirmem de buna bağlı olabilir.
Şimdiki korkum da şu; evden zorunlu çıkıp evsizler barınağına ya da başka adıyla koronovirüs kolonisine düşmem durumunda bana kendı ısırmış oldukları yiyecekleri veye içmekte olduklaı şişeden ikramlar edecek yeni evsiz arkadaşlarımı yine rededemeyeceğim ve böylece dünyada korınoviüse veya başka br belaya en hızlı yakalanan insan rekorunu kıracağımdır.
*
Korkum no 9:
94 yaşına gelmesine rağmen, bugüne kadar bir gün bile sağlıklı bir şey yapmadığı halde, hayatında sadece tek bir kez doktora giden ve onda da 17 yaşındaki genç gibi sağlıklı ilan edilen babamın sırını öğrenmek için Amerikan devletinin beni kaçırıp ondaki geni bulmak için üzerimde deneyler yapmaya başlamasından korkuyorum. Bu deneylerin Robin Cook’un Coma kitabında olduğu gibi bir kaçırılanların tavandan sarkıtılmış iplerle havada asılı tutulurken yapılacağını düşünüyorum. İstediği takdirde beni oradan çıkarabilecek Rana’nın ziyarete getirildiğinde beni tanımamazlıktan geleceğine de eminim, bu da korkumu attırıyor.
*
Korkum no 8:
Bizim üç adet Pomenerian cinsi köpeğimiz var. Fatoş ve Minika yanımızdalar Basri ise İstanbul’da arkadaşım ile birlikte artık.
Minika çeşitli sinir krizleri geçiriyor. Kriz geçimesi için çok sevinmesi, çok üzülmesi, çok kızması yetebiliyor yani sürekli sinir krizleri geçirmekte. Sinir krizi gelince defalarca hapşırıyor.
Bu maddedeki korkum da bununla ilgili eğer dedikleri doğruysa virüs hayvanardan da bulaşıyorsa korkum Minika suratıma hapşırınca virüsü, hayatta başka sanki sağlam kaynak yokmuş gibi, bir Pomerenian’dan kaptığımı doktora açıklamak zorunda kalmam.
*
Korkum no 7:
Bahçeye bakarak evde otururken aniden inen siyah bir helikopterden beyaz Hazmat (hazardous material) kıyafetli insanların inip beni üretilen tüm aşıların üzerimde denenmesi için bilinmeyen bir yere götürmeleri.
*
Korkum no 6:
Türkiye’ye bir gün eğer dönebilirsem 14 günlük karantina veya tedavi süresinden sonra taburcu olduğumda olacaklardan korkuyorum. Çünkü gördüğüm kadarıyla eğer hasta 65 yaş ve üstüyse çıkarken tutulan ritm ile göbek atılması adeti var. İşte benim bunu yapabilmem mümkün değil dolayısıyla neden olabileceğim hayal kırıklığından korkuyorum.
*
Korkum no 5:
Babam birkaç ay sonra 94 yaşına girdiği gün koronovirüse karşı kendiliğinden bağışıklık gelişrtirmesi ihtimalinden de korkuyorum. Çünkü bunun zaten hoş durumda olmayan tıp alemi içinde ciddi bir kimlik krizi yaratıp onları zayıflatacağından ürküyorum.
*
Korkum no 4:
Dışarı çıkma vakti geldiğinde dünyada bir tek benim içeride kalacağımdan korkuyorum. Çünkü peynirli makarna yemek adetim nedeniyle çok yakında en azından 300 kiloya varacağımı ve kapıdan sığarak dışarıya çıkabilmemin imkansız olacağını biliyorum. Düşünsenize dünyada bir tek ben dışarıya çıkamyacağım ve üsteklik ayrıca diyete de girmem gerekecek.
*
Korkum no 3:
Rana’nın bu yönde hiçbir provokasyon olmamasına, benim katiyen böyle bir talebim bulunmamasına ve ortada bunun için benim görebildiğim tek bir gerekçe olmasa da online satın aldığı son derece keskin baltayı ve onunla birlikte ısmarladığı bileme aletini devreye soktuktan sona baltayı benim üzerimde deneyeceğinden de korkuyorum. Böyle bir şeyden de neden korkuyorsun ki diye soracak olanlarınız olursa bunun olabileceğini bana büyük bir keyifle kendisi söyledi demekle yetineceğim.
*
Korkum no 2:
Korkularımın listesinin bu maddesini bu dünyamıza virüsü hediye etmiş Çinlilerin yemek yerken kullandığı çubuklardan bir tanesini ağzıma alıp bilgisayarın tuşlarına onunla basarak yazıyorum. Çünkü korktuğum başıma geldi ve ağzımdn sonra ellerim de işlevini panik atağı nedebyle yitirdi. Şimdi bunun kalıcı bir durum olmsından da korkuyorum.
*
Korkum no 1:
(Ağzımdaki çubukla yazmayı sürdürüyorum) İçki stoğumun tükenmesi ve bunun hiçbir zaman yenilenmemesi. Aslında bu korkum daha önce 10’uncu madedeydi. Ama Rana bunun çok yakında olacağını söylediğinden şimdi birinci madde oldu bu. Halbuki diğer korku ataklarımın daha hafif geçmesini sağlıyordu bu artık olmayacak. Bu yüzden bir numara bu.
Bu arada ağızda çubukla yazı yazmanın konuşma işlevi artık olmasa bile ağzı çok yorduğunu da söylemeliyim.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce