Sıcak Bölge'den panik notları-25
Dün yazıma "Bence Amerika’nın ‘Maymunlar Cehennemi’ filmlerinde anlatılan dünyaya dönüşmesine ramak kaldı" diye başlamış ve toplumdaki bazı insanların bu olağanüstü koşullarda bile, ortalık virüsle kavruluyor olmasına rağmen manikürcülerin, dövme ve masaj salonlarının açılmasını filan dert edebilip bu konuda isyanlar yaşamasının toplumda hızlanan geriye doğru evrimin bir göstergesi olduğunu ve bu geriye doğru giden evrimin sonunda Maymunlar Cehennemi'ne benzeyen bir ortama varılacağını anlatmıştım.
*
Gerçi bugünlerin geleceği Şubat ayının sonuna doğru belliydi. Ben o zamanlar insanoğlunun geriye evrimi sürecini tespit etmiş ama bunu yazmak için biraz daha etrafa bakıp örnekleri arttırayım diye beklemiştim.
Bir zorunlu evlere kapanma sürecinin yaklaşmakta olduğunu hissettiğimden son defa bir alışverişe çıkalım demiştim.
Bir stadyum kadar büyük olduğundan kalabalık ve bulaşma riski az olduğunu düşündüğümüz süpermarkette gördüklerim toplumun geriye doğru evriminin çoktan başlamış olduğunu gösteriyordu aslında.
Rana ile ben süpermarkette organik meyve ve sebze peşindeydik.
Bu gayet tabii ki benim bir tercihim değildi. Bana kalsa sadece mikro fırında hazırlanacak peynirli makarnayı tercih ederdim. O günlerde bunları yiyecek olarak gündeme getirmem bile Rana’nın bana beslenme adetlerim açısından sanki bir mandaymışım gibi davranmasına yol açabiliyordu.
O gün Rana’nın aradığı organik sebze ve meyveden bolca bulabildik. Çünkü geriye doğru evirilmeye başlamış toplumun insanları bunlarla hiç ilgilenmiyorlardı.
Süpermarketin tuvalet kağıdı ve cips satılmakta olan bölümleri nerdeyse talan edilmiş gibiydi.
Olağanüstü koşullarda bile hayat öncelikleri patates cipsi ve tuvalet kâğıdından ibaret olan bir toplum hakkında bir çok inceleme yazısı yazılmalı bence.
Bilim insanlarının bu konuya müdahalesine acil ihtiyaç var, çünkü konu bana kaldığında sadece işin mizahını yapıyorum ve Maymunlar Cehennemi koşullarının gelmekte olduğunu filan yazmakla yetiniyorum.
Olağanüstü koşullar için hayat öncelikleri cipsten ve tuvalet kapısından oluşan insanların büyük çoğunluğu oluşturduğu bir toplumun geriye doğru evrim sürecini tamamlamadan bile Şubat ayındaki durumunun da pek hoş olmadığını söylemem lazım.
Merak da etmeyin süreç yakında tamamlanmak üzere çünkü bu ortamda dövme ve masaj salonu, manikürcü isteyebilenlerin çoğalabilmesi de bunun bir göstergesi.
*
O gün süpermarketteyken oluşmakta olan yeni toplumun prototip insanını incelemek açısından elime güzel bir fırsat da geçmişti.
Biz sebze ve meyve bakarken yanımızdan cips bölümüne doğru heyecanla yürümekte olan bir adam geçti. Daha önde olan karısına "HONEY" diye sesleniyor ve alabildiği kadar cips almasını söylüyordu.
Adamların sevgililerine ‘honey’ diye hitap etmeleri bende bizde sevgililerine 'Aaaaşşşkııım’ diye seslenenlerin yarattığı duyguyu yaratır hep. Bunları duyduğumda toplumların geriye doğru evriminin aslında lokal değil global bir sorun da olduğunu düşünürüm.
*
Bu koşullarda öncelikli düşünebildiği acil ihtiyaçlarının cips ve tuvalet kağıdından ibaret olan bir insanın aynı zamanda hem oral retantif hem de anal retatntif de olması gerekiyor.
Bu da tuhaf bir gelişme çünkü insan normal olarak eğer bir şeyin retantifi olacaksa bu ya oral ya da anal olmalı, ikisinin birden aynı zamanda olabilmesi bence az görülen ve son derecede tehlikeli olması gereken bir şey. Geriye evrimi nedeniyle yaklaşmakta olan yeni toplumun aslında pek de hoş bir yer olmayacağının da göstergesi bu.
*
Neyse o gün geçti ve bizler kapandık evlere. Karımla karşı karşıya 2 metre 20 santim uzaklıkta oturup duruyoruz.
Süpermarkete son çıktığımızda belki acil ihtiyaç olur diye bir paket bile cips almama Rana "Sağlıklı yemek yesene" söylemiyle izin vermedi.
*
Peki vermesin bakalım ama bu yasak başıma olmadık işler de açtı geçenlerde.
Belki elimizde sağlığa iyi gelmeyen yani tabii ki olağanüstü lezzetli olan bir şeyler vardır belki diye mutfaktaki çekmeceyi talan etmeye başladım.
Bir de ne göreyim henüz açılmamış olan bir şişe beyaz peynir sosu da var.
Bu içinde beyaz peynir parçacıkları bulunan bir sarımsaklı yoğurt sosu. Tariften anlayın olağanüstü lezzetli de olması gerekiyor bunun.
Aslında fotosunu çekip size de göstermek niyetindeydim bunu. Ancak bir de baktım üzerinde 'Yunan usulü' yazmakta.
Bu Yunanlılar aslında Türk olan her ürünü sahiplenip pazarlamak gibi bir kötü adete de sahipler.
Türk kahvesine, 'Yunan kahvesi' diyorlar cacığa da 'caciki'. Utanmasalar Hıristiyan olmalarına rağmen İmam Bayıldı'yı da sahiplenip buna da 'İmambayıldıki' diyecekler.
*
Neyse yemek konusunda virüs işi bittikten sonra Yunanlılarla hesaplaşırım ama sosu görmem bende büyük bir cips krizi oluşturdu. Amerika’da var olan tüm cips stoku yeni geriye doğru evirilmekte olan toplum insanlarının eline geçmiş olmalıydı. Biz bulamıyorduk artık cipsi.
Ben de o andan hafiften ne yazık ki o tür insanlara benzemeye başladığımın farkındaydım
Ve bu geçici olmasını umduğum geriye doğru evrimimin gereğini de yaptım.
Ortada cips filan olmadığı için sos şişesini açtım ve sostan biraz içtim.
Rana bu yaptığımı gördü ama neler söylediklerini açıkça yazmayı pek istemiyorum.
Sadece bu yaptığımın insana özgü bir şey olmadığını ve evden ayrılmam zamanı gelince benim ileride bir ahırda yaşamaya başlamamın daha uygun olacağını söylediğini duydum sanıyorum.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce