Sıcak Bölge'den panik notları-75 (Bazen yaşamak bile cesaret sergilemektedir)
Ana başlığın altındaki başlıktaki cümle filozof Seneca’ya ait.
Hem yaşamakta olduğumuz bugünlere çok uygun, hem de bu deneyimlerimiz bizi ‘güzel yaşamın anlamının ne olduğu’ konusunda felsefi düşünmeye mecburen ittiğinden, kendi yaşamımız hakkında bilge ve düşünceli kararlar alma zorunda kalacağımızdan yazıya Seneca’dan bu cümle alt başlığıyla başlamayı uygun gördüm .
Tabii herkesin oturup felsefi metinleri okuyup bazı kararlar verdikten sonra kendi davranışları hakkında düşünceli ve bilge davranmaya başlamalarını beklemek pek gerçekçi değil.
Ama insanlar üzerine fazla düşünmeseler de gündelik yaşamlarındaki tavırlarıyla aslında kendileri bunun farkında olmasalar da farklı felsefi ekollerden oluyorlar, bu bilinçli tercihle olmasa da hayatın içinde yaşanan bir şey.
*
Hayatlarımız alt üst oldu, morallerimiz bozuldu, yalnızlık, çaresizlik duyguları ve birçok endişe hayatlarımıza egemen oldu kaçınılmaz olarak.
Alt başlıkta Seneca’dan alıntıyla dediğim gibi bazen ‘yaşamak bile cesaret sergilemektir’.
Bu cesareti herkes kendisine göre sergiliyor. İnsan yaşamaktan kolaylıkla vazgeçemeyeceğine, şartlar değişse bile hayatta kalma dürtüsüyle değişimlere bir şekilde adapte olacağına göre en azından yeni yaşamlarımız ve tepkilerimiz üzerine düşünmeyi başarabilmeliyiz.
*
Gördüğüm kadarıyla yaşamakta olduğumuz travmalara hayatlarımızın alt üst olmasına iki belirgin birbirinden farklı tepki veriliyor genelde. Bu farklı tepkiler aslında ‘Güzel yaşamın anlamı nedir’ sorusuna felsefede verilen iki farklı ekolün cevabını da temsil ediyor.
Yani aslında insanlar bunun pek farkında olmasalar da, bugün Türkiye’de ve dünyada hayata dair birçok konuda iki farklı felsefi ekolden bir tanesine dahil olup diğeriyle de çatışıyorlar gündelik yaşam içinde.
*
Demek istediğimi iki farklı örnek vererek açıklamalıyım.
Hepimiz uzun süre evde kaldıktan, gönüllü inzivalar yaşadıktan sonra adına normalleşme veya açılım denilen bir sürecin içinde bulduk kendimizi.
Görünen o ki iki durum da hayli travmatik olmalı çünkü insanların 'yeni normal' denilen şeye tepkileri hayli farklı olabiliyor.
Dediğim gibi temelde felsefi olan farklı tepkiler görülüyor gündelik yaşam içinde:
1- Üzerinde en çok konuşulanı ve doğal olarak haberlerde en fazla gösterileni evde kapalı kalmalarına hayata abartılı coşkuyla sarılarak tepki verenlerden oluşuyor. Bu grubun hayata bağlılıklarını gösterme biçimleri ‘saldırgan eğlenme’ diye tanımlayabileceğimiz, çevreye, koşullara, kamu sağlığına pek dikkat etmeyen biçimde olabiliyor. Bu grup sosyal mesafe ve maske takma kurallarını da coşkuları içinde sıkça unutabiliyorlar.
2- Bu ikinci grup ise azınlık olabilirler ama elimde bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışma olmadığından sayıları hakkında net bir şey söyleyemiyorum. Bu grup ise evdeki inziva dönemlerini fırsata çevirip bunu sonradan tepki verilecek bir şey gibi değil aksine o hayat tarzının normal dönemlerde de kısmen devam ettirilmesi gereken bir tarz olarak benimseme eğilimindeler. Hayatın üzerinde düşünmek, okuma-yazmanın ve çıkardıkları sonuçları başkalarıyla paylaşıp tartışma üzerine kurulu yaşamlar bunlar. Bu grup yaşadığı farklı deneyimlerden bilgi üretmenin hayatlarını anlamlı ve güzel kılacağına inanıyorlar.
*
Bir diğer gruplaşma örneği de gelecekte nasıl tüketeceğimiz konusunda oluşuyor.
1- Bir grup sıkıntıdan, ruha basmışlıktan önümüzdeki günlerde daha fazla tüketmek, abartılı alışverişler yapmakla çıkabileceğini, eğer buna imkanı varsa, düşünüyor. Bu sıkıntılara karşı anlaşılabilir bir psikolojik tepki olabilir.
2- Bir de artık daha basit, daha az, sağlıklı ve temel malları tüketerek yaşamanın daha doğru olduğunu düşünen grup da var. Bunlar kendi pişirecekleri yemeklere balkonda, hatta çatı katlarında oluşturdukları meyve-sebze dikme alanları ile malzeme bulmayı bile düşünüyorlar. Yemeklerini kendileri pişirecekleri gibi giyecekleri kıyafetleri de kendilerinin dikmenin daha uygun olduğunu düşünen bu grup ayrıca salgınların, küresel ısınma ve radikal iklim değişimleri ile bağlantılı olduğu kanısında ve eni tüketim alışkanlıklarının buna da bir çare olacağı kararını vermişler ve yeni yaşam tarzlarının kendilerine mutluluk vermenin yanı sıra dünyamızı da kurtaracağını düşünüyorlar
Benim gördüğüm ülkemizde bu iki gruptan insanlar da var. Şu an hangisinin çoğunluğu oluşturduğunu tahmin etmek o kadar da zor değil. Aslında çoğunluğun birinci gruplarda olması normal de çünkü dünyada da durum böyle.
*
Dikkat ederseniz hangi grubun haklı olduğu konusunda bir fikir bildirmemeye dikkat etim. Ama gönlümün hangisinden yana olduğu bariz olmalı. İki örnekte de ikinci gruptan olmaya aktif biçimde çalışıyorum. Bu biraz zorunlulukla da ilgili çünkü öyle görünüyor ki eskiden olan harcama imkanları bir daha hiç olmayacak.
*
Bu dönemde Stoacı felsefe üzerine kitaplar okunmasını tavsiye ediyorum. Çünkü çok daha zor hale gelmiş olan hayatlarımızı bu felsefe daha katlanabilir hale getirebilir ve hatta bu ortamda dahi mutlu olma yollarını bize açabilir.
*
Bunu kimseye "Bu daha doğrudur" diye söylemiyorum ama yeni dünyamızda ben şöyle yaşamaya gayret edeceğim:
1- Bazen sadece yaşamanın bile cesaret sergileme olduğu temel ilkesine bağlı kalacağım...
2- Ilımlı, hiç bir konuda abartıya kaçmayan ve aşırılığın her türlüsünden uzak duran bir hayat tarzını benimseyeceğim...
3- Hayatın karmaşık ve krizli durumlarını mantıklı, düşünceli, bilinçli ve daima sakin kalmaya çalışan bir tarzla yönetmeye çalışacağım. Yönetemediğim durumlar da olursa bunu yine sakin bir şekilde kabul edeceğim, yaşama cesaretimi sürdürmeye çalışacağım...
4- Benim bu hayat tarzıma katılmayan hatta buna karşı olan insanlara anlayışla, adil ve onları da anlamaya çalışarak davranacağım...
*
Bu ilkeleri sadece yeni normalimde değil ondan sonra gelecek dönemde de hayatım ne kadar sürecekse o dönemde de hep geçerli kılmaya çalışacağım.
*
Uzun zamandır bir roman yazmayı deneme düşüncem vardı. Yeni dönem sadece okumaya değil aynı zamanda yazmaya da en uygun dönem, romanımı yazmayı denemeye de Türkiye'ye döner dönmez başlayacağım.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce