Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Beyaz ırkçılık Amerika’da böylesine tırmanırken, polisin siyahları ezmesi yaygınlaşırken benim korkum siyahların öçlerini yine sokakta almaya girişmeleridir.

Bunun ne anlama geleceğini ben bizzat sokakta 1970’li yıllarda New York’ta yaşadığımdan o korkunç günlerin bir daha geri gelmesini katiyen istemem.

Umarım başta New York olmak üzere polis teşkilatlarının reform çalışmaları siyahları tatmin eder de onlar kinlerini sokağa dökemeden iş biter.

*

Ben üniversite okumak için buraya 1972 başında gelmiştim. Yaşadığım bölge Queens semtiydi. O günlerde Polonya göçmenleri hakimdi semte. Bugün ise sadece Çin ve Tayvanlılardan oluşuyor aynı semt.

Manhattan’da evleri olanlar semtin bu yabancı ağırlığı nedeniyle Queens’ten kalkıp Manhattan son durağına gelen 7 numaralı trene ‘Üçüncü Dünya Ekspresi‘ adını takmışlardır.

*

O günlerde gençlik heyecanıyla Manhattan’ı görmeye can atıyordum.

Bir gün atladım 7 numaralı metroya, gittim Manhattan’a.

Metrodan tam, Times Square’e çıkıyordum ki bir an korktum ve tereddüt etim. Çünkü dışarıda görülen manzara tam anlamıyla korkunçtu. O gün ve sonrasında yaşadıklarımı ‘Şahsi bir New York biyofgrafisi’ adlı kitabımda detaylarıyla anlattım.

O gün Manhattan’dan gördüğüm ilk manzara şöyleydi:

Karşımda polisten ve her türlü güvenlikten arındırılmış sokaklar vardı.

Sokak çoğunluğu siyah olan kadın ve esrar taciri adamlar tarafından ele geçirilmişti. Adam yaralama ve öldürme olduğu vakit bile polis olay yerine zor gelebiliyordu. Polis bile Mahtattan’da olmaktan korkuyordu. Ben o günlerde hiçbir yardım alamadan sokakta çaresiz yatan yaralı insan çok görmüştüm.

O gün gençlik heyecanıyla "Bunu yapmam lazım" diyerek sokağa yine de korkumu yenerek çıktım. Çıkış o çıkış, 5-6 yıl neredeyse o sokaklarda yaşamaya başladım. Sokakta uyuduğum gece de oldu, eve bazen sadece evde uyuyacağım zaman giderdim.

Çünkü şehrin o kanunsuz hali, ‘Blade Runner’ filminde anlatılan distopik New York görüntülerine benzer manzaralar beni çok çekmişti nedense. Sürekli tehlike altında yaşamak o genç halimle güzel gelmişti bana.

Şehrin o yıllardaki sokaklarının en güzel anlatıldığı dizi HBO’nun ‘The Deuce’ dizisidir. O günleri görmek isteyenler bu diziye bakmalılar

Şimdi ise o günleri düşündükçe, o sokaklarda bana olabilecekleri aklıma getirdikçe bugün bile korkudan titriyorum.

The Deuce
The Deuce

*

O dönemde daha sonra adına ‘blaxploitation’ denilen bir film türü ortaya çıkmıştı. Bu kavram black (siyah) ve exploitation (sömürü) kelimeleri birleştirilerek türetilmişti.

O filmlerde beyaz toplumun güç yapılarına karşı isyan eden siyahlar silahlanıp tek başlarına topluma karşı yasa dışı mücadeleler eder ve beyazlara diz çöktürürlerdi.

Bu da Amerika’nın ‘öteki ırkçılığıydı’. Siyahın beyazdan öç almak için uyguladığı ırkçı tavırlar ile doluydu bu filmler.

Tümünün müziklerinin harika olduğu bu filmler müzikleriyle de ayrı bir ekol yaratmışlardı.

Örneğin Superfly, Shaft, Across 110th Street gibi filmler siyahın beyaza karşı kinini sömürüyordu ve özelikle siyah kesimden çok talep vardı bu filmlere.

*

Ancak bu sadece filmlerde yer alan bir fantezi olarak kalmadı. O filmlerde sergilenen ‘siyah güç’ tavırları aynen sokağa da yansıdı. Sokaklar siyahların hakimiyetine bırakıldı. ‘Escape From New york’ filminde anlatıldığı gibi bir suç kolonisine dönüştürüldü Manhattan. Şehri son yıllarda tanıyanlar bu benim anlattıklarıma inanamazlar. Çünkü eskiden genelevlerin, porno dükkanlarının bulunduğu, her türlü uyuşturucunun pazarlandığı bölgeye artık Disney ve benzeri dükkanlar geldi ve eskinin Times Square’i bir tür Disneyland’e dönüştürüldü. Artık suç pek yok o sokaklarda çünkü 1980 sonunda başlanarak sokaklar güç kullanılarak temizlendi.

*

Bugün de siyah öfke çok artıyor Amerika’da.

İnsanlar işsiz de. Benim korkum özelikle siyahların tekrar o eski günlerde olduğu gibi sokakları suç merkezleri haline dönüştürerek öçlerini almaya girişmeleri.

Zannediyorum ki bu yeni ruh halini sömürmek isteyebilecek yapımcılar yine eskinin ‘blaxploitation’ türü filmlerine benzer filmleri devreye sokmayı düşünebilirler.

Bu da olursa New York sokaklarını yine 1970’li yıllarda olduğu gibi toplum dışı unsurlara kaybedebilir. Hem bu sefer sokakları kurtarmak eskiden olduğu kadar çabuk olamayacaktır.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar