Türkiye elindeki kozları iyi kullanırsa güzel gelişmeler mutlaka olacaktır (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat ayında Biden ile görüşebilir)
2021 yılında global düzenin işleyiş mekanizmaları yeniden kurulacak. Dünya sistemi hem ekonomik hem de askeri mekanizmaları açısından yeniden yapılanacak.
‘Post-salgın Yeniden Kuruluş' olarak adlandırılabilecek bu süreçte Türkiye elinde var olan bazı kozları iyi kullanabildiği takdirde, önümüzdeki gelişmelerin kötümserlerin ve muhaliflerin sürekli dile getirdikleri gibi kötüye doğru olmaması ihtimali var gözüküyor.
Bu tespitin muhalif olup olmamak veya yandaş olup olmamakla filan alakası yok.
Türkiye, düşünebilen insanlarının muhalif olmak veya yandaş olmak arasına sıkışmış olmalarından ve bu yüzden özgürce düşünememeye başlaması yüzünden değerli zaman ve birikimini kaybediyor.
Ülkemizin olası geleceği hakkında düşünürken fikri hür vicdanı hür yorumlarla, açılabilecek diyaloglara katkı yapmaya çalışmalıyız.
Çünkü bazen objektif gerçekler önümüzde bize baksa dahi, yandaş/muhalif ikilemi içinde beynimizi kapattığımız için bunları göremeyebiliyoruz.
Ülkemizin önünde bulunan bazı belirleyici önemdeki dış politika gelişmelerini ve bunların olası sonuçlarını beynimizi olabildiğince açarak değerlendirmeli ve kendimizi yandaş/muhalif ikileminin dışına çıkararak olabildiğince gerçekçi sonuçlara varmalıyız.
Benim gördüğüm önümüzdeki mart ayına kadar geçecek zaman Türkiye açısından son derece kritik gelişmeler içeriyor ve bu dönemde Türkiye elinde var olan bazı kozları iyi kullandığı takdirde, yeniden kurulacak dünya sisteminde kendisine güzel bir yer edinmesi ihtimali kesin olarak var.
Bu yazı önümüzdeki günlerde olabilecek olası gelişmeleri ve bunların Türkiye açısından anlamını irdelemek için yazıldı.
Gelin soğukkanlı bir objektif değerlendirme ile önümüzdeki olası gelişmeleri şimdiden görmeye çalışalım:
*
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 23 Kasım tarihinde tebrik etmek için Joe Biden’a açtığı telefonda onu 2021 başında yapılacak NATO ülkeleri liderleri zirvesine de davet etti.
İkisinin telefonda kolektif güvenliğin ve transatlantik müttefikliğin önemi üzerine konuştukları açıklandı.
Biden’ın şubat ayı içinde yapılması planlanan liderler zirvesine katılacağını ilettiği de söylendi. Bu zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de ikili görüşme olması ihtimal dahilinde.
*
Biden resmen başkanlık koltuğuna 20 Ocak’ta oturuyor. İlk önemli dış gezisi Şubat ayı içindeki NATO liderler zirvesi için olacak.
Biden’ı başkan olarak bekleyen işlerin sıralamasına baktığımızda bu takvimin ona da tam uyduğunu görebiliriz.
Biden başkanlık koltuğuna resmen oturur oturmaz ilk olarak salgındaki gelişmeler ve Amerika’nın salgınla mücadelede o güne kadar yapmış olduğu yanlışları düzeltmeye konsantre olacak.
Bu ilk olarak ele alındıktan sonra sıra Amerika’nın girişeceği büyük altyapı yatırımlarının konuşulmasına ve bu konuda bazı kararlar alınmasına gelecek. Biden’ın bu büyük altyapı yatırımlarına hem Amerika’nın ekonomik altyapısını düzeltmek hem de ekonomiyi tekrar canlandırmak açısından çok önem verdiği söyleniyor.
Yani anlayacağınız Biden’ın başkanlığının gündemi ilk günlerde daha çok doğal olarak iç sorunlar ile dolu olacak.
Bunları olabildiğince yola koyduktan sonra Biden ancak o zaman dış politika konularına konsantre olma imkanını bulabilecek.
Başkanlığının bu ikinci aşamasında gelecek esas dış politika konusu da Amerika’nın müttefikleriyle birlikte kurulacak yeni dünyadaki yeri ve yeni düzenin işleyişi olacak.
ABD-AB-NATO
Amerika’nın özellikle Avrupa ile işbirliği ve NATO içindeki müttefikliği Trump döneminde darbeler yemişti. Biden bunu düzeltmek ve yeni dünyada Amerika’nın liderliğini sağlam kurumsal müttefiklik ilişkileri üzerine kurmak istiyor.
Bu yöndeki arzusu hakkında Almanya liderliğine mesajların çoktan iletilmiş olduğu da belirtiliyor.
Yani önümüzdeki günlerde müttefiklik ilişkilerine önem veren ve dünyadaki ortak çıkarlar ve ortak güvenlik kaygıları üzerine ilişkilerini kuran bir Amerika göreceğiz.
Amerika’nın bölgemize konsantre olma sırası ancak Avrupa ile ilişkilerini NATO çerçevesinde düzene soktuktan sonra gelme ihtimali yüksek.
Bu takvim Türkiye’ye hem kıymetli zaman kazandırıyor hem de eline bazı avantajlar veriyor. Bu zamanı ve eline geçecek avantajları iyi kullandığı takdirde Türkiye önemli bir çıkış başlatabilecek gibi görünüyor.
ÖNEMLİ GÜNLER
NATO 21’inci yüzyıla birçok krizler yaşayarak girdi. Bu yüzden bir reforma ihtiyacı olduğu ve kendisini zamanın ruhuna göre yenilmesi gerektiği üzerine fikir birliği var.
NATO, uluslararası kuruluşlar içinde Türkiye’nin en güçlü olduğu ve öneminin en fazla bilindiği kuruluş. NATO’nun şu anda Amerika ve Avrupa birliği tarafından ortak biçimde önemine uygun biçimde yeniden canlandırılacak olması da örgüt içinde sözü dinlenilen Türkiye’ye de pozisyonunu sağlamlaştırması için bir avantaj getiriyor.
Biden’ın Avrupa’ya ve NATO’ya yönelik Amerika’nın pozisyonlarını netleştirmek için Şubat ayına kadar vakti olacak. Türkiye de bu zamanı iyi kullandığında ve zaten çok tecrübeli olduğu NATO içindeki konumunun getirdiği güçlü kozu iyi oynayabilirse Amerika’nın Avrupa Birliği ile birlikte NATO’yu tam devreye sokarak kurmaya çalışacağı dünya düzeninde kendisine güzel bir yer almak imkanını bulabilecek.
TÜRKİYE'NİN KOZU
NATO değişen dünyada kendisine yeni roller arayışında. Fansa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine düzenlediği askeri operasyonlar sonrasında "Beyin ölümünde" diyerek NATO’yu sert bir dile eleştirmiş ve NATO’nun Londra’da yapılan zirvesinde sert tartışmalar çıkmasına yol açmıştı. Bütün bunlardan sonra NATO’nun reformu için öneriler getirilmesi kararlaştırılmıştı.
Bu amaçla NATO bünyesinde bir uzmanlar grubu oluşturuldu ve bu grup 140 reform önerisi içeren bir rapor hazırladı.
Raporda müttefik dışişleri bakanları toplantılarının sayısı arttırılarak daha yakın bir koordinasyon oluşturulması öneriliyor.
Yine raporda NATO takvimine yeni toplantılar ekleyerek, üye ülkelerin içişleri bakanlarının da terörizmle ilgili konuları tartışmak için bir araya getirilmesi öneriliyor.
Ayrıca raporda NATO’nun yeni güvenlik tehditlerine veya uluslararası krizlere karşı verdiği siyasi tepkilerin hızlandırılması önerisi de yer alıyor.
Anlayacağınız NATO şu anda kendi içinde kapsamlı bir yeniden düzenleme sürecinde. Genel sekreter Jens Stoltenberg üye ülkelerle geliştirdiği eylem planı doğrultusunda reform çalışmalarına son şeklini 2021 Şubat ayında yapılacak liderler zirvesi öncesinde verecek.
Yani şurası net: NATO ittifakının önemli üyesi olarak Türkiye’nin terörle ilgili konuları da tartışma için bir araya gelebilecek, NATO’dan önemli beklentileri olmasının yanı sıra global güvenlik yolunda işbirliği için yeni adımlar atacak olan NATO içinde öneminin daha artması da gündeme gelecek.
Fransa dışında tüm üye ülkeler bu reform sürecinde Türkiye ile kurulacak diyaloğun öneminin farkında gibiler. Fransa şu anda NATO içindeki üyeliğini sorgulatmaya niyetli olacak kadar Türkiye karşıtı bir tutum içinde. Ancak NATO içinde kendisine bu konuda fazla güçlü yandaş bulabileceği şüpheli.
Paris ve Berlin, Avrupa'nın özerk hareket etme yeteneği olarak açıklanan bir kavram olan "stratejik özerklik" kavramı konusunda çatıştı. Emmanuel Macron, Trump'ın tek taraflı politikaları karşısında AB'nin kendi savunma gücünü oluşturmasının bir zorunluluk olduğunun anlaşıldığını dile getirmiş ve NATO'ya karşı olmayan "bir Avrupa savunması" inşa edilmesini istemişti.
NATO içinden Fransa’nın bu tutumuna karşı tepki var ve Biden başkanlığındaki Amerika’nın da buna tepkisi olduğu, bunun yerine NATO'nun daha güçlendirmesine vurgu yapacağı biliniyor. Yani Fransa NATO içinde yalnızlaşmış durumda ve Türkiye aleyhine manevralarına pek etkili yandaş bulabileceği şüpheli. Öte yandan hem Almanya hem de Amerika planlanan yeni dünya düzeninde ortak güvenlik için atılacak adımlarda Türkiye’ye NATO’nun ihtiyacı olduğunu görüyor. Reform tartışmalarında Türkiye elindeki veto silahını da iyi kullanarak yeni dünyaya uygun NATO içinde kendisini daha da önemli kılacak adımlar atma imkanına sahip.
Türkiye önümüzdeki ayları iyi kullanırsa ve NATO’ya ve Avrupa ile ilişkilerine önem veren Amerika’nın dünya sahnesine dönüşü sürecinde elindeki kozları iyi oynarsa ve hem Avrupa ile hem de Amerika ile ilişkilerinde diplomatik özene dikkat ederse Mart ayından itibaren dünya sistemi içinde yepyeni bir Türkiye görmemiz ihtimali vardır.
DİKKAT GEREKTİREN BİR SÜREÇ BU
Bu sürecin inişli çıkışlı olacağı ve büyük dikkat gerektireceği kesindir. Neden bahsettiğimi açıklamak açısından terörle mücadele kapsamında yeni görevler üstlenmeyi düşünen NATO içindeki YPG tartışmasını özetle hatırlatmam umarım yetecektir.
2016 yılında NATO içindeki Türkiye’yi konu alan tehdit değerlendirmesinde, Ankara’nın girişimiyle ve bağlantılı konulardaki veto tehditleriyle “PKK ve Suriye’deki uzantısı YPG” ifadesine de yer verildi. 2019 yılında ise bu ciddi bir soruna dönüştü. Aralarında ABD ve Fransa’nın da yer aldığı bir grup NATO ülkesi, Türkiye ile ilgili planda terör örgütü uzantısı YPG’ye yer verilmesine itiraz etti.
Ancak bu konu 2016 yılında Brüksel’deki NATO daimi delegelerinin bir araya geldiği NATO Konseyi’nden geçtiğinden, yani NATO’nun onayını aldığından bu itirazlar henüz sonuçlanmadı, konu askıda gibi, şubat ayında tekrar gündeme gelme ihtimali var diyebiliriz
Özelikle Fransa beklendiği gibi itiraz ederse istediği sonucu alamasa dahi Türkiye’nin YPG'yi bir terör örgütü olarak NATO içinde tartıştırmasının bile avantajları olabilecektir diye düşünüyorum.
Bu toplantılardan sonra ABD'nin terör örgütü YPG/PKK'nın da tehdit olarak yer aldığı plana karşı çıkması üzerine, Türkiye'nin de ilk önce NATO'nun Baltık ülkeleri hakkındaki savunma planını onaylamamasına ilişkin bir soruya Stoltenberg, "Suriye'deki YPG'nin nasıl tanımlanması gerektiği konusunda müttefikler arasında görüş ayrılıkları var. Ancak halihazırda hem Baltık ülkelerini hem de tüm müttefikleri korumak için planlarımız ve güçlerimiz bulunuyor" diye konuşmuştu.
Anlayacağınız Şubat ayındaki liderler zirvesi çok önemli ve önümüzdeki kritik günlerde Türkiye’nin de zirveye çok iyi hazırlanması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son konuşmaları dünyanın gireceği bu yolun Türkiye için önemini gördüğüne işaret ediyor. dolayısıyla devletin zirvesinin önümüzdeki ayların ciddiyetini gördüğünü söyleyebiliriz.
İnişli çıkışlı olacağı kesin olan, birçok karşılıklı tavizin gerekeceği önümüzdeki aylara Türkiye sakin ve çok katmanlı düşünülmüş bir stratejik planla girerse temelleri yeniden oluşturulacak dünya sisteminde Türkiye'nin güçlü yerini almaması için bir neden şu anda yok gibi gözüküyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce