Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Oldukça iyi bir bilim kurgu okuyucusu ve ekolün iyi bir takipçisi olarak başlıktaki soru Blade Runner filmini dijital ortamda tekrardan izlerken aklıma geldi.

Film, bilim kurgu ekolünün en büyük ustaları arasında yer alan Philip K. Dick’in yıllar önce ilk okuduğumda bana "Keşke bir gün bu adam gibi yazabilmeyi başarsam" dedirten romanı ‘Do Androids Dream of Electric Sheep’ (Androidler Rüyalarında Elektrik Koyunlar Görürler mi) adlı romanındaki temalar üzerine kurulmuştu.

Philip K. Dick hayal gücü son derece geniş ve tuhaf olabilen bir yazardı. Tuhaf hayalleri korkmadan sınırsız kurabilmek iyi bir bilim kurgu yazarı olmanın hatta ekolü ne olursa olsun iyi bir yazar olmanın önkoşulu olabilir.

Dick, kendisinde zaten var olan beyin gücüyle yetinmiyordu, kendi beyin kimyası ile oynamasına imkan veren bazı ilaçlar da kullanıyordu. Hatta romanlarını daima bunların etkisi altındayken yazdığı da söylenirdi. 53 yaşında daha çok kitaplar yazabilecekken hayata veda etmesi de bu sağlıksız yaşamının bir sonucu olmalı.

BİLİM KURGUNUN GÜCÜ

Gelecekte olabilecekler hakkında o günlerde çok fantastik sayılabilecek, insana hayal etmesi bile zor dedirten şeyler düşünür ve yazardı.

Yapay zeka çalışmalarının henüz daha güçlü olmadığı 1960’lı yıllarda ‘robotların rüya görmesi imkanı var mı’ türünden soruları o sorar ve yazılarında bu sorunun kendisini götürebileceği fantastik dünyalara yanlış yapmaktan korkmadan giderdi.

Blade Runner filmini izlerken molalar verip kütüphanemdeki Philip K. Dick kitaplarını, daha önce altını çizmiş olduğum bölümlerine öncelik vererek, tekrardan gözden geçirdim.

MAALESEF TAKTIM MESELEYE

Ve maalesef 'Robotlar acaba rüya görebilirler mi’ sorusu bende takıntı haline geldi.

Bu takıntımı daha rahat kontrol altında tutabileceğim sadece bilim kurgu alanı ile ilgili tutabilseydim işler daha kolay olacaktı.

Ama ben tabii ki orada durmayıp haddimi ciddi bir biçimde aşıp bu soruya bilim aleminde ne cevap verilmeye başlandığını da öğrenmeye giriştim.

Benim bu yaşadığım öyle çok da alışılmadık bir şey de değildi çünkü bir zamanlar bilim kurgunun oraya atmış olduğu kavramların yıllar sonra bilim tarafından gerçek dünyaya uyarlandığını hep gördük. Uzay yolculukları, Mars’a gitmek veya cep telefonları ve robotlar gibi konularda bunun hep böyle olduğunu gördük ve göreceğiz.

Robotlar üzerine yapılmış çalışmaları anlatan yazıları okumaya giriştim. Açıkça söylemek gerekirse bunu hiç yapmamış olmayı da isterdim. Çünkü bu yazıları tam anlamama yetecek bilimsel bilgi dağarcığı bende tabii ki yok ama okuduğumu anlamak için önüne geçemediğim bir arzum da var, gayretlerim boşa çıktıkça anlamak inadım da artıyor ve bir makaleyi böylece 10 kez üst üste okuduğum da bu yüzden oldu.

SONUNDA GALİBA ANLADIM

Sonunda Philip K. Dick’in sormuş olduğu "Robotlar rüya görebilir mi?" sorusuna bilimin ne cevap verdiğini anladığımı sanıyorum.

Anladığımı sanıyorum ama yanılıyor da olabilirim. Burada anladığımı sandıklarımı aktaracağım. Bilimsel bilgisi benden daha fazla olan insanlar beni affetsinler. Bu yazı bir bilim kurgu fanatiğinin bir sorunsala bilimsel temelli bir cevap bulmak arayışının bir paçasıdır o kadar.

ROBOTLAR RÜYA GÖRÜYOR

Varmış olduğum noktada "Robotlar rüya görebilir mi" sorusuna ben "Evet görebilirler" cevabını veriyorum. "Bu robotların bir bilince sahip olması ve bağımsız düşünebilmeleri de anlamına da mı geliyor" diyorsanız sanırım ona da "Evet" demeye başladım. Anlayacağınız yazar Eric Asimov’un uzun yıllar önce robotlar hakkında ortaya atmış olduğu tezlerin sonunda doğrulanması gibi bir şey de oluyor bu aralarda bence.

YAPAY ZEKA VE BEYİN

Neden bahsettiğimi biraz daha açabilmem için yapay zeka (Artifical Intelligence, AI) çalışmalarının dünyasına da birazcık girmem maalesef gerekiyor. Maalesef diyorum çünkü bu dünyanın içine bir girdiğinizde bir daha hiç çıkamama riski de var. Yani kendi yaşamınız bir bilim kurgu kötü rüyasına dönüşebilir.

Ben şimdilik bu riski atlattım sanıyorum ama bunu ele alacağım konuyu oldukça basitleştirip kestirmeden bir sonuca vararak, yani işin biraz kolayına kaçarak, başardım.

İŞTE SONUÇLARIM

Haddimi aşmış olduğum için kusuruma bakmayın dediğimi hatırlatarak okuduklarımdan şu ana kadar çıkarmış olduğum sonuç şöyle:

Yapay zeka çalışmalarında bilim insanları kendilerine insan beyninin nasıl çalıştığını temel alarak beynin çalışmasını yapay zekada tekrarlayacak makineler üretmeye çalışıyorlar. Bilimsel gelişmeler ve teknolojik bilginin artması sonucunda hayli kompleks makineler de inşa edildi ve beyin gibi karmaşık bir yapının işleyişine yaklaşan işleyişler yapay ortamda da tekrarlanabiliyor.

Bugüne kadar bütün bu çalışmalar yapay zekaya verilen verilerin nasıl işlenip sonuçlar alındığına bakarak yürütülüyor.

Yani bir girdi veriliyor yapay zekadan da bir çıktı alınıyor.

İnsan beyninin bir bölümü de aynen böyle çalışıyor yeni dış dünyadan alınan verileri beyin bir şekilde işleyip sonuçlar alıyor.

Ancak beyinlerimiz bunu yaparken başka bir şey de oluyor.

İlgili bölgede nöronlar harekete geçince, beyin sinir yapıları canlanınca eldeki verilere göre bir sonuca varılmaya çalışırken beyin yan hücrelerde bulunan diğer bazı nöronları da harekete geçirebiliyor. Bunlar kontrol dışında bilgi veya veri üretebiliyorlar. Bilinçaltı düşünceler ve rüyalar da böyle oluşuyor olabilir.

Şimdi yapay zeka çalışmalarına dönelim, bilim insanları ürettikleri yapay zekaya bazı veriler verdiklerinde robotun bu verilere göre ‘düşünmesini’ ve sonuçlar üretmesini istiyorlar. Nitekim robot da bunu yapıyor ama bu yapılırken ya çevre elektrik sistemleri (yapay zekadaki nöronlar) de istenmeyen biçimde beyinde olduğu gibi harekete geçerse o zaman robotun kendinden beklenmeyen ‘düşünceleri’ üretmeye başladığını görmemiz teorik olarak mümkün.

Yani kendilerine verilen verilerden bağımsız düşünmeye başlayan robotlar söz konusu hatta o robotların rüya görmeleri de mümkün.

Bilmem anlatabildim mi ama mesele bu kadar işte (Bu kadar basit diyecektim ama son anda mantık hakim geldi kendimi tuttum)

Philip Dick’in yıllar önce ortaya atmış olduğu sorusuna nihayet cevap bulundu gibi gözüküyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar