Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

American-Turkish Society 26 Ekim tarihinde New York’ta Ahmet Ertegün’ü anma gecesi düzenliyormuş. 1 Temmuz tarihinde yayınlanan ‘John Coltrane Ahmet Kaya ile buluşsaydı’ başlıklı yazımda saygı selamı yollamış olduğum Ahmet Ertegün’ün 16. ölüm yılına denk geliyormuş bu anma gecesi.

Bunların haberini verdiği yazısında Ertuğrul Özkök geceye katılacak sanatçılar hakkında bilgi de vermiş. Yazar doğal olarak kendi müzik ilgisine yakın gördüğü sanatçılara yoğunlaşmış, işin caz tarafına sadece değinmekle geçmiş. Wynton Marsalis’in sadece geceye katılacağını söylemekle yetinmiş. Bu bir eleştiri değil olan her şey doğal ama benim gönlüm caza ait bir ismin sadece not ederek geçiştirilmesine elvermedi. Bu yüzden bugün önemli bir isim olan Wynton Marsalis hakkında biraz daha bilgi verip geceye katılacak smokinli insanların daha bilgili olarak oraya gitmelerini sağlamak istedim.

Burada Wynton Marsalis hakkında her yerde kolayca bulabileceğiniz biyografik bilgi vermekle yetinmeyeceğim. Hatta o bölümü özet geçip daha başka bir boyutuyla açacağım meseleyi.

WYNTON MARSALIS

Wynton Marsalis’in hayat hikayesini ben biraz Miles Davis’inkine benzetiyorum. O da Miles gibi iyi bir aileden yetişmiş. İkisi de müzik eğitimlerini New York’taki Juilliard Müzik Okulu'nda sürdürmüşler. Yani ikisinde de klasik müzik ve klasik caz eğitiminin temelleri var.

Ancak Miles Davis ile Wynton Marsalis arasındaki benzerlik buraya kadar.

Miles Davis müzik ile yaptığı deneyler, doğaçlama caz yorumlarıyla, yaratıcılığıyla bilinirken Wynton ise caz geleneğine duyduğu saygı ile klasik parçaları yeni kuşaklara dinletmek, anlatmak çabası ile daha çok biliniyor.

Yani Wynton’un geleneğin ağır yükünü, endişelerini üzerinde taşıdığını söyleyebiliriz. Bu anlayış cazın doğaçlama karakterine aykırı olsa da Wynton bilinen caz parçalarını şu anda dünyada en iyi çalan caz ustalarından birisi diyebiliriz.

Geleneğe ve caza büyük saygı duyuyor. Sahneye çıktığında onu çalınacak parçaya saygıda kusur olmasın diye iyi takım elbiseyle görürsünüz hep. Daima beyaz takım giymesiyle ünlü olan yazar Tom Wolfe’ı bile kıskandıracak bir beyaz takım ile çıktığı konser de konuşulmuştu New York’ta.

Ders verdiği çocukların kendilerini salarak oturduklarını görünce sinirlenirmiş Marsalis ve "Çalacağınız caz parçasına ve enstrümanınıza saygınızı gösteren biçimde dik oturun" diye uyarırmış.

Geleceğe saygısı nedeniyle Wynton Marsalis’in ‘Saf caz’ yaptığı eleştirmenler tarafından söyleniyor.

Bir örnek vermem için onun yıllar önce JVC Caz Festivali'nde New York’ta ‘Wynton Marsalis Salutes Dizzy Gillespie on His Seventeeth Birthday’ gününü anlatmam gerekiyor. Yukarda bahsettiğim beyaz elbisesini giyerek sahne aldığı festivalde 70 yaşına basmış olan büyük usta Dizzy Gillespie’nin en zor paçalarını çaldı Marsalis.

Wynton Marsalis
Wynton Marsalis

O kadar güzel çaldı ki bir an için gözünüzü kapasanız sahnede o an Gilispie’nin çalmakta olduğunu bile düşünebilirdiniz.

O gece seyirciler arasında Dizzy Gillespie de varmış.

Daha sonra sahne arkasına giden gazeteci Nat Hentoff olan biteni 'Listen to The Stories’ adlı kitabında s.146'da anlatıyor.

Gazeteci Gillespie’ye, Marsalis’i nasıl bulduğunu sormuş. "Dün gece bana benim bütün piyasadaki plaklarımı topladığını hatta piyasada bulunmayanları bile koleksiyonculardan bulup dinlediğini söyledi. Sonunda benim müziğimin neden böyle olduğunu anlayacağına eminim zaten öyle de olmuş gördüğünüz gibi" demiş Gillespie.

Gazeteci işi orada bırakmamış ve sormuş.

"Bütün bunlar güzel de ama sizce Marsalis kendisine özgü bir stil geliştirecek mi acaba?"

Bu soruya büyük usta Dizzy Gillespie "Bunun için çok genç sayılabilir ama ilk önce çaldığı müzikten keyif ve mutluluk alması gerekiyor" diye cevap vermiş.

Dizzy ve onun gibi büyük ustalar çalarken daima mutlu olurlardı. Sahnedeki yüz ifadelerinden bunu görürdünüz.

Sahneye öyle fazla kıyafetlerine filan dikkat etmeden çıkarlardı çoğunlukla ve müziğe saygıları onların arada bir kahkaha atarak gülmelerine engel değildi.

Dizzy Gillespie bir defasında bir Quartet ile çalarken sahnede bir duraklama anında yüksek sesle kahkaha atmıştı. Bu çalınmakta olan müzik nedeniyle hayattan duyulan mutluluk ve keyfin ifadesiydi. Bence bütün büyük ustalar bu hayatın ve müziğin mutluluğunu, keyfini hissettiklerinden dolayı o muhteşem sesleri yarabildiler. Bence her ustanın doğaçlama çalarken başladığı solosunda işte bu yüzden tanrının kahkahasını hissetmeniz mümkün.

Gazeteci "Wynton neden sahnede hiç kahkaha atmıyor" diye sorduğunda Dizzie "Bu soru bile beni güldürmeye yetebilir" diye cevap vermiş.

Buna rağmen Wynton Marsalis de büyük müzisyendir ve onun da çalarken arada kahkahalar atacağı zaman gelecektir geleneğin endişelerini, ağırlığını üzerinden attığında ondan muhteşem yeni ve orijinal yorumlar da gelecek bunu da beklemeye değer, belki de bu Ahmet Ertegün’ü anma gecesinde bile olabilir, inşallah da olur.

CAZCININ KAHKAHASI

Usta caz sanatçılarının performans esnasında kahkahalar atmaları üzerine birçok hikaye vardır. Ben anlatmaya Dizzy Gillespie ile başladığımdan onunla sürdüreceğim. Geçmişte Louis Armstrong’un meşhur gülümseyişi sorulduğunda Gillespie "Onun verdiği görünümde bir plantasyon imajı var" diyerek onun gülümseyişinin kölelik dönemindeki beyaz sahiplerine gülümseyen zenci imajı olduğunu söylemişti.

Big Band ekolünden olan müzisyenlere yönelik caz sanatçılarının önyargıları olduğunu gördüm çalışmalarım sonucunda. Big Band ekolü Bebop ekolün cazcıları aksine beyaz dinleyici kitlesine de hitap etme kaygıları daha fazla olduğundan onların sanatının daha alttan alıcı ve taviz verici olduğu yolunda caz çevrelerinde bir algı vardı. Bu doğru değildi ama algıların doğru olması da gerekmiyordu etkili olmaları açısından.

Louis Armstrong
Louis Armstrong

Louis Armstrong’un bembeyaz dişlerini göstererek sergilediği abartılı gülüşü, Gillespie tarafından eskiden bu nedenle olukça aşağılayıcı bir biçimde yorumlanmıştı.

Bebop ekolünün Swing dinleyicilerine artık dans etmeyi bırakıp yerinize oturup ciddi olarak müziği dinleyin dediği bir dönemde kendi orkestrası ile beyazların da dans edebildiği müzik yapan Duke Ellington’un sahnedeki gülümseyişlerine de bu tür eleştiriler gelmiştir.

Ancak orkestrası ile kolektif doğaçlama yapmaktan bireysel doğaçlamaya geçerek caza büyük etkisi olan Louis Armstrong ve birçok caz ustası ile birlikte çalarak onların büyümesine katkısı olan Duke Ellington’a haksızlık yapıldığı ve saygıyı hak ettikleri caz ustaları tarafından sonunda kabul edilmiştir.

Dizzy Gillespie bile eskiden Armstrong hakkında söylediği laftan rahatsız olmuş ve onun gülümseyişinin hayatta hiçbir şeyin, ırkçılığın bile onun elinden mutluluğunu almayacağının göstergesi olduğunu daha sonra söylemiştir.

Ben saf cazın ciddi temsilcisi Wynton Marsalis’in de bir gün sahnede Louis Armstrong gibi gülmeye başlayacağını biliyorum çünkü o büyük bir müzisyen ve kendine özgü yorumlarla, özgün stili ile patlamaya çoktan hazır gibi geliyor bana. Varsın bu beklediğim patlama 26 Ekim günü olmasın ama Wynton kesinlikle her zaman dinlemeye değer.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar