Aşkın fotoğrafı nasıl olmalı?
Başlıkta sorduğum soru, John Berger’den öğrendiğim yöntemle, her gün mutlaka düzenli yaptığım fotoğraflara bakma ve onları anlamaya çalışma seanslarımdan bir tanesinde kafama takılmadı.
Gerçi aşkı anlatma amaçlı bir çok fotoğraf da görmüştüm ama bu soru aslında caz tarihiyle ilgili bir kitap okurken aklıma geldi.
Caz tarihçisi, müzik eleştirmeni Nat Hentoff, 1957 yılında Amerikan CBS televizyonu için pazar günleri öğleden sonra yayınlanacak ‘The Sound of Jazz’ (Cazın Sesi) adlı bir program yapmaya başlamış.
Programın baş yapımcısı ‘saf caz’ olsun istiyormuş programda. Bu yüzden Nat Hentoff ile birlikte New Yorker dergisinden Whitney Bailett’i görevlendirmiş programda çalacak müzisyenleri seçmeleri için.
Bir programa Billie Holiday ile Lester Young birlikte davet edilmişler.
Billie Holiday büyülü sesiyle bizleri hala başka dünyalara taşıyabilen, 'Strange Fruit' gibi efsane şarkıların sahibi büyük ses. Lester Young ise arada bir klarnet de çalsa tenor saksafonu ile muhteşem müzik yapan ve çevresinde President’in (Başkan) kısaltılmışı olan ‘Prez’ lakabı ile bilinen caz ustası.
Geçmişte Billie Holiday ile Lester Young fırtınalı bir aşk da yaşamışlar ama daha sonra birbirlerini sevmekte olmalarına rağmen ayrılmak zorunda kalmışlar.
Programın çekileceği salona geldiklerinde uzun yıllardır görüşmüyorlarmış. Ancak sevgililerin arasındaki yoğun özlemin getirdiği bir elektriklenme olmuş stüdyoda onlar birlikteyken.
Müziğe başlamak için stüdyoda taburelerin üstüne yarım daire şekline oturmuşlar.
Holiday ayağa hiç kalkmadan söyleyecekmiş, Lester Young ise çalmaya başlamadan önce ayağa kalkacakmış. Çekimin kuraları böyle konulmuş.
Billie Holiday söylemeye başladığında karşısında oturmakta olan Lester Young’un gözlerinin içine bakıyormuş ve o gün stüdyoda bulunanlar "Biz o güne kadar Holiday’in bu kadar duygusal söylediğini duymamıştık" diyorlar. Billie Holiday’in bir şarkısını bile dinleseniz onun duygusallığının zirve yapması durumunda neler olabileceğini, dinleyenlerin nasıl duygularla dolabileceğini anlarsınız. Aslında aşık olduğu kadının sadece ona söylemekte olduğunu anlayan Lester Young da çalma sırası gelince ayağa kalkmış ve o da aslında sevdiği kadın için çalmaya başlamış. Bu arada çalınan şarkının adı ‘Fine and Mellow’.
Lester Young zaten çalmaya başladığında dinleyeni duygu sellerine kaptıran bir ustadır. Bir de aşkının coşkusu eklenince insanı göklere uçuran bir Blues ziyafeti sunmuş o gün.
Müzik bitince Billie Holiday ayağa kalkmış ve zaten ayakta olan Lester Young ile birbirlerine sessizce bakmaya başlamışlar.
Sanki o anı zihinlerine kazımak ister gibiymişler, geçmişlerini ve belki de birlikte olmayacak geleceklerini o an yaşar gibiymişler. Stüdyoda kimse büyüyü bozmamak için ses çıkarmıyormuş. Çok uzun sürmüş bakışmaları aşıkların.
Ne yazık ki Billie Holiday ile Lester Young’un müziği sürerken fotoğraflar olmasına rağmen o özel anın fotoğrafı yok, varsa da ben bulamadım şu ana kadar. Belki de stüdyodaki fotoğrafçı büyüyü bozmamak için bir kare bile çekmeye cesaret edememiştir.
O fotoğraf olsaydı bugün "İşte aşkın fotoğrafı budur" diye onu gösterecektim size.
O fotoğrafı bulamadığımdan bana aynı duyguları verebilecek başka fotoğrafların peşine düştüm.
Beni çok etkileyenlerden bir tanesi olan Andre Kertesz’in ‘A Red Hussar leaving, June 1919 Budapest’ adını verdiği fotoğrafına çok uzun baktım.
Fotoğraftaki kadın ve sevgilisinin birbirlerinden ayrılmalarının ve bir daha büyük ihtimalle hiç görüşemeyecek olmalarının büyük acısını suratlarında görüyorsunuz bu fotoğrafta.
John Berger, 'Another Way of Telling’ kitabında bu fotoğraf hakkında yazarken kadın ve adamın ilerde olabilecek her şeye rağmen o 'anı' hafızalarına kaydetmeye çalıştıkları söyledi.
Evet bu kesinlikle aşkın bir fotoğrafı olabilirdi.
Ama acı yoğunluğu çok fazla olan bir fotoğraftı bu . O yüzden bunu fazla sevmemiştim, ben aşkın daha coşkulu ve gelecek için umut veren bir anlamını vermekte olan bir fotoğraf arayışı içindeydim.
Arayışımı sürdürdüm.
ARADIĞIMI BİR SAVAŞ FOTOĞRAFÇISINDA BULDUM
Sonunda aradığımı, fotoğraf sanatı hakkında büyük yazıları, kitapları olan Geoff Dyer sayesinde, onun ‘Otherwise Known as the Human Condition’ adlı çalışmasının Robert Capa usta ile ilgili bölümünde buldum, sayfa 12.
Robert Capa tarihin en büyük savaş fotoğrafçılarından bir tanesidir. Özelikle İkinci Dünya Savaşı'nda cephede çektiği fotoğraflar, Normandiya çıkarmasının ön saflarında bizzat katılarak çektiği fotoğraflar onu tarihe geçirmiştir.
Gözü karaydı, korkusuzdu Robert Capa. Belki de sadece bu nedenle Vietnam savaşında çalışırken bir mayına basıp öldü.
Bana aşkın fotoğrafı işte bu olabilir dedirten fotoğraf çok daha sakin bir ortamda çekilmiş. İkinci Dünya Savaşı'nda İtalya’nın kurtarılmasından sonra cepheden dönen bir İtalyan askeri aylar önce cepheye gitmek için bırakıp gittiği sevgilisi ile tekrardan buluşup Sicilya’da köylerinin yolunda birlikte yürüyorlar.
Yan yana yürüyen sevgililerin yere vuran gölgeleri sanki ruhları gibi birbirlerinin içine geçmiş. Kadın saçını sanki sevgilisi onu son gördüğü günkü gibi olmasını istermiş gibi doğal bırakmış. Vücutların birbirlerine samimi değmesinden sanki eskiden gelen bir ten alışkanlığı var gibi ve bisikletleri ile sonunda nihayet normal bir yaşama yürüyor gibiler. Bu fotoğrafta ben yaşamanın ve aşkın umudunu görüyorum. Fotoğrafa bakarken etrafta olması gereken böcekleri, örneğin Ağustos Böceklerini bile duyuyor gibi oluyorum. Beni etkilediği gibi sizi de etkilememiş olabilir ama başka önerileriniz de varsa bunlara da açığım. Sonuçta her fotoğraf sadece size vereceği özel duygular ile farklı duygular verebilir insanlara.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce