Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Normal hayat rutinlerine alışık demokrasileri sadece bir tanesinin bile yıkmaya, yıkmasa dahi tüm düzeni allak bullak etmeye yol açabilecek türden gelişmelerden bizde günde ortalama on adeti olsa bile hayat sanki normalmiş gibi sakin sürebiliyor.

Bu şekilde yaşamaya alışık olduğumuzdan bu durum bize normal gibi gelse de aslında dışardan bakan bir insanı dehşete, paniğe düşürebilecek bir ürkütücü özellik bu.

İnsanlara bu dayanma gücünün nereden geldiği net belli değil. Bu ayakta kalma gücünü toplumun tam da nereden aldığını açıklayacak sağlam bir teori yok ortada.

Sadece ekonomiden bir örnek vererek açıklamaya çalışayım meseleyi.

Son yıllarda ekonomimiz öyle büyük darbeler yedi ki öyle alt üst oluşlar yaşadı ki bunlardan sadece bir tanesi bile örneğin ABD’de olsaydı, Amerika merkezli inanılmaz büyük boyutta bir global kriz çıkacağı kesindi. Türkiye ise biraz başta sarsılır gibi olsa da kısa sürede sanki hiçbir şey yokmuş gibi hayata devam edebiliyor. İnsanlar da sanki bu tuhaf dayanma gücünü bildiklerinden olsa gerek, normal ülkelerde insanları panikten intihar kıyısına getiren ağırlıkta kriz durumlarında bile gündelik yaşamlarını sanki her şey normalmiş gibi sürdürebiliyorlar. O ortamda bile kahvehaneye gidip sohbet ederken okey oyunlarına devam edebiliyorlar.

Bunun neden, nasıl olabildiğini kolay anlayabilmek mümkün değil. Faydalı olacağını sanmamakla birlikte benim bir ‘X faktörü’ açıklamam var yıllardır. Bu 'X faktörü' dediğim şey sistemimizde, düzenimizde mantıki açıklaması katiyen olamayan başka hiçbir ülkede de görülemeyecek ve rasyonel açıklaması da bulunmayan bir tuhaf kendiliğinden çözüm, yeni bir denge oluşturma gücü mekanizmasını ifade ediyor.

Bu 'X faktörünün' her durumda bir şekilde devreye gireceğinden emin olduğumdan FETÖ darbe girişimi gecesi evde sakin bir şekilde tek başıma televizyon seyrederken birden büyük şehirlerimiz jetlerle havadan bombalanmaya başlandığında bile ben seyrettiğim diziyi bilgisayarımdan seyretmeyi sakin biçimde sürdürdüm. Düzenin dayanma gücüne duyduğum güven nedeniyle erkenden yattım bile. Sabah ben de her koşulda okey oynamaya giden insanlar gibi kafeye gidip espressomu (tabii ki single, duble katiyen değil) içtikten sonra ne olup bittiğine baktığımda sabaha karşı neredeyse savaş yaşamış toplumda yeni bir denge oluşmaya başlamıştı bile. Aynı olayın ABD'de olduğunu ve bir gece aniden hem Washington’un hem de New York'un jetlerle bombalandığını düşünün ve nelerin olabileceğini hayal etmeye çalışın o zaman anlarsınız Türkiye’nin dayanma ve anormali normalleştirme gücünü.

Dediğim gibi bu inanılmaz dayanma gücünü açıklayacak net bir teori yok ortada henüz ama ben bu konuya takmış durumdayım. Sonunda galiba bir tesadüf nedeniyle bir açıklamaya yaklaşmaya başladım sanıyorum. Bu zihin netliği bana belki inanmayacaksınız Nişantaşı’nda gördüğüm bir sokak görüntüsünden geldi.

’Belki inanmayacaksınız’ diyorum çünkü bu alemde Türkiye’yi gerçekten tüm tuhaflığıyla açıklayabilecek bir teorinin bir Nişantaşı sokak gözleminden çıkabileceğini düşünebilmek hakikaten zor olmalı. Bu Cihangir'in Türkiye'nin düşünce özgürlüğüne örnek verilmesi gibi bir şey olurdu, Nişantaşı tipik bir Türkiye ortamı değil onun için bu oldukça zor inanılır bir şey ama bu oldu ve bunu bugün sizinle paylaşmak istiyorum. O ortamı anlattıktan sonra onun 'Kaos Teorisi'yle bağlantısını da açacağım.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar