Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Başından beri “15 Temmuz’la ilgili kullanılan tanımlama yanlış” diyorum. Diyorum ama kimseye de anlatamıyorum. Hâlâ -bazı zamanlar ben bile- o gün yaşanılanları “darbe girişimi” olarak adlandırıyoruz. Oysa değil! Darbeyi asker yapar, hakiki asker. Tıpkı 1980 yılında olduğu gibi.

Peki 15 Temmuz’da o alçak girişimi yapanlar bizim “hakiki” diyebileceğimiz askerler miydi? Değildi! Çoluğu çocuğu geçin, emir kulları olan o gariban erbaşları saymayın, diğerlerine bir bakın. O koca koca generalleri, F-16 pilotlarını falan bir gözünüzün önüne getirin. Asker miydi onlar? Harbi harbi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet için yemin etmiş vatanperverler miydi?

Ne alakası var! Tamamı haşhaşı çekmiş, beynini taa küçük yaşlarda FETÖ’ye teslim etmiş birer köleydi. Polisin içinde de vardı bunlardan. Yargının içinde de. Daha doğrusu devletin her kademesinde vardı. Hâlâ varlar o ayrı konu ama lafı getireceğim yer şurası: O gün yani 15 Temmuz’da yaşadığımız şey bir darbe girişimi falan değildi. Bir terör saldırısıydı.

FETÖ’nün TSK’ya sızdırıp orada konuşlandırdığı köpeklerinin TSK üniformasıyla, TSK mensubu kimliğiyle gerçekleştirdiği bir saldırı! “Darbe girişimi” sözü ilk andan itibaren kullanıldığı için hepimizin diline pelesenk oldu ama yanlış yapıyoruz. Biz 15 Temmuz’la ilgili bu tanımlamayı kullanmaktan bir an evvel vazgeçmeliyiz. Doğru olan “terör saldırısı” demektir ve bence bunu yavaş yavaş içselleştirip bundan sonra kullanmalıyız.

Şimdi, “Nereden çıktı bu konu” dediğinizi duyar gibiyim değerli okurum. Şuradan efendim... 15 Temmuz gecesi yaşanılanı anlatırken yanlış bir tabir kullandığımız için mevcutta da bazı şeylerin tarifi yanlış yapılıyor maalesef. Sosyal medyada ve siyaset kulislerinde aktif olan bazı müneccim bozuntuları habire yeni bir darbe girişimi olabileceğinden falan bahsedip duruyor.

Ve işin acı tarafı, bu tipler böyle bir planın hazırlığından o kadar eminler ki sürekli TSK’yı kastederek parmak sallayıp “Yeni bir darbe girişiminde bulunanın boynunu koparırız haaa!” türünden ipe sapa gelmez laflarla güzide kurumumuza tehditler savuruyorlar.

Yahu kardeşim, kafan mı basmıyor yoksa başka bir derdin mi var! 15 Temmuz, TSK kamuflajıyla bizzat ülkenin birliğine, bütünlüğüne karşı yapılmış alçakça bir terörist saldırısıdır. Öyle olmasa idi Ömer Halisdemir ve diğer kahraman askerlerimiz kendilerini ateşe atarlar mıydı? Hal böyleyken, elimizdeki 15 Temmuz fotoğrafı bu kadar netken sen niye ısrarla o gece gerçekten TSK bir darbe girişiminde bulunmuş gibi referans gösterip “Darbe olabilir! Darbe hazırlığı var” diyerek çığırtkanlık yapıyorsun!

Sanki 15 Temmuz’da o alçaklığı yapanlar TSK’nın asıl unsurları gibi niye ikide bir darbeyi anıp milleti TSK’yla karşı karşıya getiriyorsun!

O SALDIRGANLAR NİYE SERBEST?

Duydunuz mu bilmiyorum... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için Bilgi Üniversitesi’nde kutlama yapan bir grup öğrenci saldırıya uğradı. Saldırıyı gerçekleştiren grubun elinde bıçaklar varmış. 20 kişiden fazla olduğu iddia edilen saldırganlardan ancak 6’sı yakalanabilmiş.

Polis, diğer saldırganların bulunması için de harıl harıl çalışıyor bilgisini aldım. Aldım da çalışsa ne olacak! Diğer saldırganları polis yakalayıp savcının önüne çıkarsa ne olacak! Çünkü yakalanan ve suçları sabit olan 6 saldırgan, ifadeleri alındıktan sonra savcılık talimatıyla serbest bırakılmış.

Bu nasıl iş ben anlamıyorum. Gerçekten ama! Sonuçta evet ortada ölümle sonuçlanan bir vukuat yok ama o adamlar bıçaklarla o gençlere saldırmışlar ve suçlarını da itiraf etmişler! Şimdi denilecek ki: “Ne yapalım! Hukukumuz böyle emrediyor!” Emrediyor da böyle de olmaz ki ama! Bu nasıl bir hukuk düzeni?

Saldır, yakalan ama serbest kal! Hiç değilse birkaç gün nezarethanede kalsaydı o saldırganlar da ders olsaydı bazılarına.

Haksız mıyım?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar