Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ARAKAN’da yaşanan zulmü daha önce kaleme aldım biliyorsunuz... Bundan tam 6 yıl evvel Emine Erdo- ğan’ın mihmandarlığında Myanmar’a gittiğimizde yaşadıklarımızı anlatmıştım. Bizim gittiğimiz vakitlerde BM’den ve UNICEF’ten birkaç kişi vardı. Bölgede çalışıyorlardı, ama çok iyi hatırlıyorum onlardan biri, çok çaresiz olduklarını falan söylemişti ve BM Genel Merkezi’nin yeteri kadar duyarlı olmadığından dert yanmıştı.

O günlerde Myanmar yönetimi, silahla değil ama açlık ve yoksullukla yok etmeye çalışıyordu Arakanlıları. Daha önceki yazımda da demiştim: Aç bırakarak, tecrit ederek başaramadıklarını silahla yapmaya başladılar artık.

Benden sonra da beraber gittiğimiz Nihal Bengisu Karaca o günlerde Arakanlıların nasıl bir zalimlikle karşı kar- şıya olduğunu yazdı. Özetle, bu zulüm yeni değil yani. Faşist alçak Myanmar Devleti’nin bu zalimliği yıllar önce başladı ve başta BM olmak üzere sözüm ona demokrasi ve insan hakları savunucusu tüm örgütler sessiz kaldı.

Arakan’a 6 yıl evvel gittiğimizde çekmiştim bu fotoğrafı.

Önceki gün BM Çocuklara Yardım Fonu olarak bilinen UNICEF’in yaptığı açıklamayı görünce ister istemez “YUH” çektim! Demiş ki sözcü Christophe Boulierac: “Bölgedeki çocukların acilen psikolojik ve sosyal destek alması gerekiyor, ancak Arakan’da yardıma muhtaç çocuklara erişimimiz yok!”

Söylemeseler bilmeyeceğiz...

Meğer BM, güvenlik gerekçesiyle Arakan’dan tüm personelini geri çekmiş ve zaten bölgedeki faaliyetlerini epeyce bir zaman önce durdurmuş. Eğer Türkiye’nin Arakan’a dikkat çekmek için başlattığı kampanya olmasaymış BM ve UNICEF’in ruhu bile duymayacakmış orada olan bitenden yani...

Pişkinlik mi dersiniz yoksa sahtekârlık mı bilmiyorum... Ne derseniz deyin, hepsini hak ediyor BM ve UNICEF! Hiç samimi bulmuyorum yaptıkları açıklamaları.

VARLIK FONU'NDA NELER OLDU?

EVVELKİ gün gece yarısına az bir zaman kala telefonum çaldı. Arayan finans çevrelerinde epeyce tanınan bir ahbabımdı. “Sana bomba bir bilgi! Az önce Türkiye Varlık Fonu Başkanı Mehmet Bostan görevden alındı ve yerine de geçici olarak Borsa İstanbul Başkanı Himmet Karadağ getirildi” dedi.

Durduramadım kendimi ve birkaç telefon açıp teyidini aldıktan sonra da Twitter’daki hesabımdan kaynağımın bana aktardığı bilgileri olduğu gibi yazdım. Türkiye’nin en hızlı habercilik refleksine sahip olduğunu bir kez daha ispatlayan haberturk.com da benim bu yazdıklarımı derhal haberleştirdi ve Türkiye Varlık Fonu’yla ilgili adeta şok etkisi yapan bu değişimi tüm dünyaya duyurdu.

Neyse, sabah oldu ve bir gece önce yaşanan bu değişimi ülkenin bir numaralı yöneticisi, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan teyit etti ve bu değişimin nedenini de aynen şu ifadeleri kullanarak açıkladı: “Varlık Fonu’nda hedeflenen, arzulanan bir süreç olmadı. Gelişmeleri gördük, böyle yürümeyeceğine karar verdik. Sayın Başbakan da bu konuda adımını attı, ‘Hayırlı olsun’ diyeceğiz. Varlık Fonu’nu bizim yeniden bir reorganize etmemiz şart. Kazakistan dönüşü o adımları atacağız.”

Aslında Varlık Fonu’yla ilgili epeyce zamandır kulisler yaşanıyordu. Fonda iç çekişmelerin olduğu ve üyeler ile Başkan Mehmet Bostan arasında yönetim kurulunda hararetli tartışmalar yapıldığı hepimizin kulağına geliyordu, ama teyidini almak mümkün olmuyordu. Kimse kabul etmiyordu bu kulislerin doğru olduğunu. Ama gördük ki doğruymuş. Gerçekten de Türkiye’nin en büyük fonu olarak lanse edilen ve büyük ümitler bağlanan Varlık Fonu’nda işler iyi gitmiyormuş...

Bundan sonra ne olur bilmiyorum Varlık Fonu’nda... Başına geçici olarak Himmet Karadağ getirildi ama bakalım kalıcı kim getirilecek? Duyduğuma göre bu gelecek ismin kim olacağına Cumhurbaşkanı ile Başbakan birlikte karar vereceklermiş. Her ikisinin de ortak bir isimde uzlaştığını duydum ama teyidini henüz alamadım. O nedenle şimdilik bende kalsın bu isim...

ASIL TARTIŞMAMIZ GEREKEN

Murat Başoğlu ve özbeöz yeğeni Burcu Başoğlu ile ilgili kamuoyuna yansıyan o iğrenç olayın ardından başlayan ensest tartışması gittikçe zıvanadan çıktı! Aslında girmek istemedim bu tartışmaya, zira gereksiz bir tartışma! Gereksiz buluyorum, çünkü ensest oranının bazılarının üfürdüğü gibi yüzde 40’larda falan olduğuna katiyen inanmıyorum.Tabii ki böyle bir sorun vardır ama bu oranlarda değil. Hal böyleyken sürekli bu meseleyi tartış- mak, asıl tartışmamız gereken meseleleri de gölgeliyor.

Küçük çocuklara, özellikle erkek çocuklara cinsel istismarı konuşalım... Kadına şiddeti, tacizi konuşalım. Zira bu konular maalesef çok sık önümüze geliyor ve esas gündemde tutmamız gereken konuların bunlar olduğunu düşünüyorum...

Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar