Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÖNCEKİ gün FETÖ’cü olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik ile ilgili Yargıtay üyesi kaynaklarımın söylediklerine dair yazdıklarım bayağı bir ilgi gördü. Çelik’in gözaltı kararını onaylayan, onaylamayan, meseleyi tam olarak kavrayamayan çeşitli kesimlerden enteresan tepkiler aldım... Bunlardan biri çok dikkatimi çekti. Deniliyordu ki mesajda: “Genel olarak iyi ve doğru bir yazı, elinize sağlık; ancak CHP’nin FETÖ’ye yaklaşımını dönemsel ya da kronolojik sıraya göre değerlendirmek faydalı olur. Bazı CHP’liler 17-25 Aralık’a kadar FETÖ’ye çok mesafeli iken bu tarihten sonra onlarla birlikte oldu veya onları savunur şekilde hareket etti!”

Şimdi buradan yola çıkıp bu konuda birkaç şey yazmak istiyorum... Bir kere bu yorumu yapan okurum dahil birçok insan FETÖ’yle CHP’nin ilişkisinin başlama tarihi konusunda büyük yanılgıya düşüyor. Neden? Çünkü FETÖ ya da o zamanki bilinen ismiyle Gülen Cemaati, CHP’yle ilişkiye sanılan tarihten yani 17/25 Aralık’tan çok çok önce başlamıştı. Tarih de veriyorum size: 2009 yerel seçimleri... O seçimlerde Meclis üyelikleri aracılığıyla sızıntıyı başlattı FETÖ, 2011 genel seçimlerinde de işi TBMM’ye kadar uzattı. Kimseyle durduk yerde mahkemelik olmak istemediğim için isim vermeyeceğim ama çok merak ediyorsanız girip internete arşivleri karıştırın ve bu dediğim tarihlerden sonra o güne kadar en ufacık bağı, bağlantısı olmayan Gülencilerle yani FETÖ’cülerle bazı CHP’lilerin ilişkileri konusunda haberleri, makaleleri okuyun.

Hülasa... FETÖ ve CHP ilişkisi bu dediğim tarihlere dayanır ancak açıktan belli edilmiyordu bu ilişki. Neden? Çünkü FETÖ bir yandan AK Parti iktidarı ile sıkı flört edip devletin en kritik noktalarına adamlarını yerleştirirken, bir yandan da ileride bu flörtün bozulması ihtimaline karşı CHP ve MHP’ye sızma işlemlerini el altından götürmeyi tercih ediyordu. Çok çok iyi hatırlıyorum, 2011 yılındaki milletvekili aday listeleri açıklandığında CHP içerisinde kıyametin nasıl koptuğunu! Daha önce CHP’yle en ufacık bir ilişkisi olmayan, CHP’ye hiç katkı sunmamış bazılarının paraşütle indirilip listelerin ilk sıralarında aday yapılması CHP’yi omuzlayan emekçileri deliye çevirmişti. Bu paraşütçü vekillerin bir kısmının Cemaatçi olduğu yönünde iddialar üzerine de Kılıçdaroğlu ve ekibi bu durumu açıklamakta epeyce zorlanmıştı.

Peki yıllar evvel el atından başlayan bu ilişki, 17/25 Aralık sonrası nasıl resmiyete dönüştü? Bildiğiniz gibi o dönem devletteki imkânlarını kullanarak şantaj dosyaları ile hükümete diz çöktürtmeye çalışan FETÖ, bu diz çöktürtme işinde muvaffak olamadı. Hal böyle olunca da yargı ve emniyetteki gücünü kullanıp alçakça yöntemler kullanarak iktidarı devirme girişiminde bulundu. İşte bu devirme girişiminde sırf “Düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımı ve siyasi çıkar hesabıyla CHP, FETÖ’nün kuyruğuna takıldı. Amaç FETÖ’nün elindeki yolsuzluk, rüşvet iddiaları içeren şantaj dosyalarını kullanıp muhalefetten iktidara geçmekti ancak bu heves de CHP’nin kursağında kaldı...

Sadede gelirsek... Ben CHP’nin FETÖ’yle ilişkisi olduğunu falan zinhar reddetmiyorum ancak siyasi kaygılar ve muhalif duygularla kurulmuş olan bu ilişkinin neticesinde de FETÖ’nün varlığının, büyümesinin, genişlemesinin CHP’nin boynuna atılmasını asla kabul etmiyorum! Hem de asla! Evet bu ilişki için geçmişte de dediğim gibi, “Pis, iğrenç ve onursuz bir çıkar ortaklığı” diyorum ama “Artık FETÖ demek CHP demektir” safsatalarını da kesinlikle reddediyorum. Kimse kusura bakmasın ama daha hiç kimse farkında değilken ve en güçlü zamanlarındayken FETÖ’ye karşı Don Kişot misali kafa tutan ben, sırf bir yerlere selam çakma, hoş görünme uğruna falan CHP’lileri FETÖ’cülükle suçlamam!

Dipnot: Bir de haberleri olsun, vaktinde o ağlak imam Fethullah’ın elini ayağını öpüp ona övgüler düzenlerin birilerinin gözünde en parlak, star olma saikiyle canını her sıkanı “FETÖ’cü” diyerek suçlamalarına da sessiz kalmam!

**************

TEOG BENCE DE KALKMALI!

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın TEOG çıkışını sonuna kadar destekliyorum. Oğlunun çocukluk, ergenlik dönemi TEOG’dan önceki adı SBS olan sınav sisteminde heder olmuş bir anne olarak sonuna kadar alkışlıyorum bu kararı! Biliyorum şimdi birçok eğitimci ve veli bu yazdıklarım üzerine havalara zıplayacak ama hiç mühim değil. Mühim olan, gerçekten küçücük yaştaki çocukların hayatını at yarışına çeviren bu gudubet sistemden kurtulmak için Cumhurbaşkanı tarafından düğmeye basılmış olması. Yerine ne gelir, nasıl bir sistem oluşturulur bilemiyorum, ama dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkesinde milyonlarca bir lokmacık çocuk devlet tarafından böyle saçma sapan bir sistemin içerisine mahkûm edilmiyor. İlerideki hayat kalitesini belirleyecek ilk adımların atıldığı dönemde, yani müzik yapması, spor yapması, kişisel yeteneklerini geliştirmesi gereken bir dönemde kaç matematik sorusuna doğru cevap vermiş, kaç Türkçe sorusunda gümlemiş gibi hesaplarla uğraşması kabul edilir bir şey değil. Kaldırılsın TEOG ve çocuklarımız nefes alsın artık!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar