Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İlk gün itibarıyla dikkatimi çeken ve hâlâ da titizlikle takip ettiğim Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı gizemini koruyor.

Büyük çoğunluk, (ki buna polisteki, MİT’teki tüm üst düzey yetkililer dahil) Kaşıkçı’nın Konsolosluğa girdikten sonra öldürüldüğüne inanıyor.

Enteresan ama söz konusu olayı bizzat araştıran, olayla yakından ilgilenen kiminle görüşsem, konuşsam onlardan, “Yüzde 100 öldürüldü!” ifadelerini duyuyorum.

Şahsen ben de böyle olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da elimizde kesin olarak öldürüldüğüne dair bir kanıt olmadığı için oraya kocaman bir soru işareti koyuyorum.

Çünkü “Öldürüldü” demek için ya birinin ya da birilerinin çıkıp, “Evet biz öldürdük!” demesi ya da cesedinin mutlaka bulunmuş olması gerekiyor.

Evet, eldeki donelere, emarelere göre Kaşıkçı’nın kaybından kesinlikle sorumlu olan İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu… Nasıl ve ne şekil bilmiyorum ama adamcağıza ne olduysa o binaya girdikten sonra oldu.

Ama tüm bu emareler bile beni şahsın, “Yüzde yüz öldürülmüş” olduğu kanaatine vardıramıyor.

Çünkü belki de öldürülmedi, bir yerlerde canlı olarak rehin tutuluyor.

BAŞKONSOLOSLUK REZİDANSINDA SAKLIYOR OLABİLİRLER Mİ?

Mesela bu yer, Başkonsolosun yaşadığı rezidans yani konut olabilir.

Öyle ya! Görüntülere yansıyana göre Mercedes Vito marka, camları siyah filmle kaplı bir araç var. Başkonsolosluğa ait bu gizemli minibüs Cemal Kaşıkçı’nın binaya girişinin yaklaşık 2 saat sonrasında Başkonsolosluktan çıkıyor ve 250-300 metre uzaklıktaki Başkonsolos Muhammed El Katibi’nin ailesiyle yaşadığı konuttan içeri giriyor ve 3 gün boyunca da oradan çıkmıyor. (Bir kere bu araç ve o konutta kesinlikle arama, tarama yapılması şart!)

Ya da diyorum kendi kendime, “Kaşıkçı Suudi Arabistan istihbaratından olduğu kesinleşen o 15 kişilik özel tim tarafından bir biçimde yurt dışına kaçırıldı!”

Polis ve MİT istihbaratına göre böyle bir şeyin olması asla mümkün değil. Çünkü o 15 kişi Türkiye’den ayrılırken uçakları ve kendileri didik didik aranmış ve bunların tüm kayıtları da mevcutmuş.

Ben yine de açık bir kapı bırakıyorum bu konuda. Hani belki polisin, MİT’in atladığı çok ufak bir detay vardır. Belki adamı o 15 kişi değil de, başka birileri, başka bir gün yurt dışına çıkardı filan diyorum ama sonra bu olayı soruşturan polis ve istihbarattaki yetkin isimlerin, “Kesinlikle öldürüldü” ifadeleri geliyor aklıma ve soruyorum kendi kendime, “Ortada hiçbir delil yok iken öldüğünden nasıl emin olabiliyor bu insanlar?”

Çoğunuzun da aynı suali sorguladığından eminim…

Bilmiyorum siz ne diyorsunuz cevaben sorgunuzda ama Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne kesin gözüyle bakılması nedeniyle benim aklıma iki şey geliyor.

Birisi şu: Kesinlikle içeriden bilgi alındı… Mutlaka Suudi Konsolosluğu içerisinde mevcut iktidara muhalif olan birileri de vardır. Veya başka ülkelerin istihbaratına çalışan…

Bu CIA olabilir ya da başka bir istihbarat teşkilatı.

Belki içeri sızan bu insanlar o binada Kaşıkçı’nın çok feci bir biçimde katledildiğini ve cesedini de yok ettiklerini haber verdi.

Ve belki bu ihbarı yapan ya da yapanların elinde bir kayıt da vardır. Mesela bu ses kaydı olabilir. Cinayetin işlendiği sırada birileri o andaki sesleri kayda almış olabilir.

EL CEZİRE’NİN HABERİ DOĞRU OLABİLİR Mİ?

Ya da diyorum, Kaşıkçı’nın cesedi bulundu…

Kim bilir belki de dünya çapında saygınlığı ve etkinliği ile bilinen yayın organlarından olan El Cezire’nin 6 Ekim’i 7 Ekim’e bağlayan o gece tüm dünyaya, “Cemal Kaşıkçı’nın cesedi İstanbul’da parçalanmış halde bulundu” diyerek son dakikayla duyurduğu haber doğruydu.

Gerçekten de Kaşıkçı’nın cesedi İstanbul’da bir yerlerde, belki bir ormanda, belki bir yol kenarında ve parçalanmış halde bulunmuş olamaz mı?

Dersiniz ki, “Ee madem bulundu neden saklıyor Türkiye bunu?”

Ee çünkü karşıda bu korkunç cinayeti işlediği ayan beyan belli olduğu halde dünya kamuoyunun adeta aklıyla dalga geçen, alenen yalan söyleyen koca bir devlet var ve bu devlet, “Hayır biz yapmadık! Sorumluluk bizde değil!” diyerek kendini temize çıkarma peşinde.

Mutlaka vardır ellerinde bu cinayeti işleyenlerin nasıl işlediklerini ispat eden kanıtlar ama bence o ceset bulunduğu halde kamuoyuyla bu bilgi paylaşılmıyor ise sebep, Suudilerin eteklerindeki tüm taşları dökmelerini beklemelerindendir.

Hele bir döksünler… Ne diyeceklerse desinler… Dünya bir görsün bu cinayeti işleyenlerin pervasızlığını, fütursuzluğunu sonrasında da biz çıkalım kamuoyunun önüne ve “Biz bilmiyoruz! Bizim haberimiz yok! Biz değiliz onu öldüren!” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan Suudilerin maskesini düşürelim!

Dipnotum: Bu arada sakın bu yazdıklarımı bir kaynağa ya da kesin bir delile dayandırarak kaleme aldığımı düşünmeyin lütfen. Bunlar kendi yorumlarım sadece. Kendi kendime yaptığım sorgulamalardan vardığım bazı senaryolar…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar