Madem Türk'üm ve doğruyum! O zaman gerçeği söyleyeyim!
Danıştay’ın, “Andımız” ile ilgili kararı epeyce tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor.
Kararın kamuoyuna yansıdığı gün çok eski, geride kalmış bir polemik gördüğüm için aslında bu konuya girmeyi dahi düşünmüyordum ama konu öyle büyüdü ve o kadar farklı bir noktaya evrildi ki… Bendenizin de bayat gördüğü bu konuyla alakalı görüş belirtmesi elzem oldu artık!
Aslında görüşüm genel dünya görüşüme bakıldığında aşağı yukarı tahmin edilebilir.
Ama yine de yazayım…
Bırakın demokratik olup olmaması hususunu, insani olarak bile kesinlikle kabul edilir bulmuyorum.
Bilmiyorum kaç yıl, kaç milyon defa bu Andımız denilen şeyi okudum öğrenciyken ama yemin ediyorum o okuduğum zamanlarda da pek haz etmiyordum.
İşkence gibi geliyordu.
Her okul sabahı, sınıfa girmeden önce ciyak ciyak; “Türk’üm doğruyum çalışkanım…“ diyerek bağırtıldığım o anlar aklıma geliyor ve nasıl bir militarist ruhla okutturulmuş, daha doğrusu okumamız dayatılmış ise yemin ediyorum afakanlar basıyor.
Bu arada yanlış anlaşılmamak adına bir noktanın altını da kalın kalın çizeyim…
Malatyalı ve Alevi olduğum için çoğu insan benim de Kürt olduğumu filan düşünür ama değilim. Aksine özbeöz Türk olduğum söylenir. Hem baba tarafından, hem de ana tarafından. Gerçi annemin babası dedem İranlıdır ama o rahmetli dedem de; “Biz de Horasan’dan Tebriz’e gelmiş Türklerdeniz” filan dermiş hep!
Dolayısıyla bu satırları kanında gram başka bir soy taşımayan bir Türk olarak yazıyorum.
Şunu diyeceğim; Türklüğüm, utandığım, yadsıdığım, yadırgadığım bir tarafım elbette değil. Seviyorum ben Türk olmayı ama kimse kusura bakmasın Türklüğüm beni farklı kıldığını düşündüğüm bir özelliğim de değil!
Tamam Türk’üm ama ondan önce insanım ben!
O yüzden de, bırakın demokrasi ya da insan hakları çerçevesinden filan bakmayı sade bir insan olarak bakıyorum ve diyorum ki; “İnsani değil kardeşim!”
Bizim dönemimizde şartlar anormaldi maalesef ve dayatmacılık görmeme rağmen korkumdan itiraz edemedim ve papağan gibi tekrarlayıp durdum Andımızı eyvallah da, bundan sonrakiler bunu niye yaşasın ki!
Niye, neden dayatmacılığın dibi olan bir şey çocuklarımıza okutturulsun!
Ayrıca… Ben bir Türk olarak Andımıza böyle bir anlayışla yaklaşıyor ve hazzetmiyor isem bir başka ırktan olan insan ne yapsın?
***
Örnek yatırımlardan biri
Cengiz Holding, Mehmet Cengiz tarafından; “Günübirliğine Mardin’in İlçesi Mazıdağı’ndaki yatırımı görmeye gidiyoruz… Sen de gelir misin?” dediğinde düşünmedim bile bir an ve kabul ettim.
Çünkü uzun zamandır görmüyorum o bölgeyi ve açıkçası hem bölgenin son dönemlerdeki havasını koklamak hem de Cengiz’in her defasında bahsettiği yatırımı yerinde görmeyi çok arzu ettim.
İyi de etmişim gitmekle. Gitmemem kayıp olurmuş gerçekten.
Neden?
Mazıdağı’nı 2014'te Diyarbakır’dan Mardin’e karayolu ile geçerken görmüştüm.
O zamanlar kasaba bile değil, köy gibiydi bu ilçe.
Şimdi ise bambaşka bir hal almış.
Hikayesi çok ilginç. Tamamını anlatmaya kalksam çok uzar yazı…
Sadece kendime göre kritik bulduğum bilgileri aktarayım:
Toplam 1 milyon 580 bin metrekarelik bir alanda kurulan bu tesis 5 ana fabrika 12 yardımcı tesisten oluşuyor.
Düşünün… Fabrikanın yapım aşamasında toplam 5000 kişi çalışmış, emek vermiş. Ve bu çalışanların mühendisler, teknik elemanlar hariç tamamı bölge halkından.
Sevilay Yılman, Mehmet Cengiz.Bölgenin tek gübre fabrikası olma özelliğini taşıyan bu fabrika, Harran Ovası ile GAP’ın gübre ihtiyacının tamamını karşılayacak.
Tesisin tüm özelliklerini ve elde edilecekleri filan yazmaya kalksam okumaktan yorulursunuz.
Terörün kol gezdiği, can güvenliğinin sıfır olduğu bir dönemde hayata geçirilen bu projede emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce