Bu program için neden doğru adres Habertürk TV?
Gündemde belediye başkan adaylarının rakipleri ile televizyon programlarına çıkıp/çıkmama polemiği var.
Nereden, nasıl başladı bu polemik bilmiyorum ama yoğun mevzu olmasının nedeni Cumhur İttifakı’nın Ankara Adayı Mehmet Özhaseki’nin, “Tayyip Bey izin verirse Mansur Yavaş'la televizyonda tartışmak isterim" açıklaması üzerine oldu.
Siyaseten talihsizce bulduğum Özhaseki’nin bu açıklamasına önce rakibi Mansur Yavaş, “Biz izin falan almadan çıkarız" diyerek cevap verdi.
Ardından da hem Özhaseki’nin açıklamasını, “Partimizde öyle bir şey yok!” diyerek telafi etmek, hem de sükseli bir çıkış yapmak için Cumhur İttifakı’nın İzmir Adayı Nihat Zeybekci’den; “Rakibim Tunç Soyer ile televizyonda tartışabilirim” salvosu geldi.
İstanbul adaylarına bu konu soruldu mu, herhangi bir şey dediler mi bilmiyorum ama bir gazeteci, bir iletişimci olarak söylüyorum…
Eğer böyle bir program projesi hayata geçirilebilirse hakikaten şahane olur.
Evet… Ekran farklıdır ve hele hele de rakiplerin karşı karşıya gelmesi her taraf açısından da risk taşır ama her ne olursa olsun sonuç harika olur.
Bakın çok kritik bir bilgi aktarıyorum… Biliyorsunuz ki Avrupa ve ABD gibi batılı ülkelerde seçim öncesi bu konseptteki programlar seçmenin izlemeye doyamadığı programlar olarak bilinir.
Oralarda bu tür programlar bir gelenek haline gelmiştir ve siyasilerin bu programlarda varlık göstermesi de adeta bir zorunluluktur.
Çünkü yapılan araştırmalara göre seçmenin nihai kararını vermesinde bu tür programların inanılmaz belirleyici etkisi olduğu tespit edilmiş.
“Asla kazanamaz!” denilen bazı isimler öyle güzel performans sergilemişler ki rakipleri ile katıldıkları tv programlarında… Hem kendi hem de seçimin kaderini değiştirebilme gücünü elde etmişler.
Mesela ABD Başkanı Donald Trump’ı da zafere götürenin bu olduğu iddia ediliyor.
Olabilir de… Çünkü biliyorsunuz ki gerçekten de Trump’a kazanabileceği yönünde çok şans verilmiyordu.
Ancak Trump, 100 milyon izleyici rekoru ile ABD televizyon tarihine adını yazdıran o programda, rakibi Hillary Clinton’ın karşısında inanılmaz bir şey sergiledi ve o münazarada elde ettiği başarısı sayesinde de seçimin galibi oldu.
Sözün özü…
Çok çok iyi olur böyle bir program konseptinin hayata geçirilmesi.
Bu arada yeri geldi… Böyle bir program için en uygun televizyon kanalının da Habertürk TV olduğunu söyleyeyim.
Neden?
Çünkü bu konsepti taşıyabilecek başka bir tv kanalı yok maalesef.
Allahaşkına herkes elini vicdanına götürsün ve öyle cevap versin.
Tüm siyasi partilere eşit mesafede olan ve sadece bir tarafın değil… Dört bir taraftan insanların rahatlıkla gelip düşüncelerini paylaştığı izlenme oranları çok yüksek, kaliteli, akışkan ve de yaygın yayına sahip başka bir televizyon kanalı var mı?
Diğer kanallar ve oralarda çalışan meslektaşlarım alınmasınlar bu dediğim şeye ama onlar da biliyor ki şu konjonktürde izlediği tarafsız, hakkaniyetli, objektif yayıncılık ile Habertürk gerçekten parmakla gösterilen tek kanal.
***
Başka ellerde kimin kazanacağını nereden bileceksiniz!
Sadece siz okurlar değil…
Hemen herkes…
Nereye gitsem, hangi ortama girsem… Tanıdığım tanımadığım tüm insanlardan tarafıma yöneltilen tek bir soru var;
“Sence ne olur 31 Mart’ın sonucu, kim kazanır Sevilay Hanım?”
Evvelden acemiydim... Daha önceki seçimlerde yani… Bu soru gelir gelmez gerek kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına göre... Gerekse kendi bakış açıma, gözlemlerime dayanarak döktürüyordum hep.
Ama artık yapmıyorum o işi.
Ve genellikle de soruya soruyla cevap veriyorum…
“Beni geçiniz… Siz söyleyin esas… Kim kazanır? Ne olur ?” diyorum…
Böyle yapmanın iki temel nedeni var.
Birincisi kamuoyu araştırmalarına olan güvensizliğimden.
İkincisi ise halkın sandıkta gerçekten ne yapacağını kestirememekten.
Şuna inanıyorum ben artık.
Halkın büyük çoğunluğu sandıkta ne yapacağını kesin olarak açık etmiyor.
Kararsız seçmenler değil ama bu kastettiklerim.
Kime oy vereceğinden emin olanlar bunlar.
Ama çekindiklerinden mi yoksa başka bir nedenden mi bilmiyorum… Halkın büyük çoğunluğu ısrarla saklıyor kime oy vereceğini.
Özetle… Seçmenlerin genelinde bir ketumluk durumu söz konusu.
O nedenle de seçim sonuçlarını kestirmek çok mümkün değil bana göre.
Hele hele de yerel seçim sonuçlarını.
Her yerel seçimde olduğu gibi sandık sonucunu partisi değil, adayın kim olduğu belirleyeceği için 31 Mart için de genel bir sonuç tahmini yapmak bana göre doğru değil.
Şunu demek istiyorum…
Örneğin bir İstanbullu… Yani İstanbul’da yaşayan bir seçmen, Ankara’da tam olarak nasıl bir havanın hakim olduğunu, Adana da rüzgarın hangi adaydan yana estiğini bilmesi mümkün olamayacağından İstanbul dışında ki yaptığı tahminlerde yanılma olasılığı çok yüksektir.
O nedenle tavsiyem; “Taş yerinde ağırdır sözünde” olduğu gibi herkes sadece yaşadığı yere göre seçim sonucu tahminlerinde bulunsun.
Öteye beriye fazla bakınmasın…
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce