Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İşim gereği siyaset ve siyasetçilerle ne kadar zamandır iç içeyim bilmiyorum ama şunu bir kez daha gördüm ve anladım ki; siyaset her şeyi kabul ediyor ama başarısızlığı, kaybı asla!

Dürüst olmak gerekirse…

Bizler için… Yani biz siyaset yazan, siyaset üzerine yorumlar yapan gazeteciler için CHP başarısızlığı bu güne kadar büyük bir bulunmaz nimetti.

Hemen her seçim sonrası mutlak başarısızlığa mahkummuş gibi olan CHP’yi yazmak, parti içi muhalif hareketlere dair kulisleri paylaşmak hem heyecan verici hem de verimliydi.

Ancak son gelinen noktada, deyim yerindeyse; “CHP de deniz bitti!”

O kadar büyük ve sükseli bir başarı elde edildi ki…

CHP’yi eleştirmek, CHP’nin geleceğine dair ahkam kesmek ne insaflı, vicdanlı ne de realist bir yaklaşım olur bu vakitten sonra.

Ama tabii Allah bir kapıyı kapatıyor diğerini açıyor.

Şu anda başarısı dışında CHP için bir şey yazmak mümkün değil ama 17 yıllık iktidarının sonunda son yerel seçimde elde ettiği başarısızlığı nedeniyle AK Parti ile ilgili yazılacak ve üzerine analiz döşenecek pek çok konu var elimizde.

Biliyorduk zaten partinin ağır toplarından Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu’nun bir kenarda beklediğini ve seçim sonuçlarına göre pozisyon alacaklarını…

Hatta yazmıştım da ben bunu…

Demiştim o yazıda; ”AK Parti'deki muhalifler İstanbul ile ilgili YSK’nın vereceği kararı bekliyor. Ona göre yol ve yordamlarını belli edecekler”.

Nitekim öyle oldu.

Abdullah Gül’ün tüm gücüyle destek olduğu Babacan liderliğindeki yeni parti ile ilgili gelişmeler hızlandı epeyce.

Aslında Ahmet Hoca’nın da basına kapalı toplantılarda, dost sohbetlerinde partisinin yönetimi ve poitikaları nedeniyle memnuniyetsizliğini oldukça sert bir tonda dile getirdiğini ama bunları kamuoyuyla ne zaman paylaşacağını bilmiyorduk.

O da dün düğmeye bastı Elazığ'da…

Konuşmasını ve detaylarını bildiğinizi varsayıp es geçiyorum konuyu ve bir bilinmeyeni… Daha doğrusu yazının başlığındaki; “Hoca'nın derdi ne?” gibi soru ve soruların net cevabını yazmak istiyorum sizlere.

Bir kere kesinlikle mevcut AK Parti yönetimiyle ters düştüğünü ve bu terslikten her ne olursa olsun vazgeçmeyeceğini söyleyeyim.

Peki ne istiyor Ahmet Hoca?

Dünkü konuşması dikkatle dinlediğinde beklentilerinin ne olduğunu zaten anlamamak aptallık olur.

AK Parti’ye genel başkan olup, partisini kendi düşüncesi ve politik vizyonu doğrultusunda dizayn etmek istiyor.

Parti genel başkanlığının Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrı olması…

MKYK başta olmak üzere AK Parti'deki kurulların yeniden etkin ve güçlü haline dönüşmesi…

Aile bireylerinin siyaset ve iktidarın sahip olduğu kadrolarından mümkün olduğunca uzak tutulması…

Ve ittifak siyasetinin sona erdirilmesi…

Bunları istiyor ama başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bu beklentileri ya da istekleri karşılık bulur mu kendi cenahından bilmiyorum.

İnşallah ben yanılırım ama bence o karşılığı bulmayacak Hoca.

Yani sanıldığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti kurmayları; “Gel konuşalım hoca!” demeyecek.

Ya ihraç edilecek partisinden.

Ya da kendi rızasıyla istifa edecek.

O da biliyor zaten bunu ama AK Parti’den kopmadan önce yine de son virajda, son kertede en azından ileride; “Ben uyarmıştım!” diyebilmek adına bu muhalif çıkışları yapıyor.

Yani değerli okurlarım…

Hoca hâlâ AK Partili bir nefer gibi tavır sergiliyor ama emin olun bunu sadece siyaset gereği, mahsus yapıyor.

Hülasa…

Çok net söylüyorum… Ahmet Davutoğlu da tıpkı Ali Babacan gibi başka bir yola girmiş durumda.

Dün edindiğim kulislere göre 81 ilde teşkilatta kim ne olacak bile hazırmış.

Bu arada hem ona hem de Babacan’a ayrı değil, bir arada yürümeleri konusunda yoğun bir baskı yapıldığını da işitiyorum.

Ha kim genel başkanı olur o yeni partinin… Kim geri planda durur bilmiyorum ama yazın bir kenara…

Sonunda her iki isim AK Parti’den ayrılıp, ayrı iki parti kurmak yerine bir biçimde uzlaşıp aynı partide yolarını birleştirecekler.

Nereden biliyorum bunu?

Ya da nasıl bu kadar eminim?

Çünkü aldığım duyumlara göre…

Hem Babacan hem de Davutoğlu…

Kendilerine gelen… Kendi etraflarında birleşen… Kendilerine inanan herkese; “Amann… AK Parti mevcut yönetimi ile ilgili ne derseniz deyin ama sakın partiden ayrı düşen muhaliflerle ilgili olumsuz bir cümle kurmayın!” dediklerini biliyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar