Yoğun bakım ünitelerimiz ölümü azaltabilir mi?
Hepiniz gibi ben de; “Ne zaman bitecek bu kabus?” sorusunun peşindeyim…
Öğrenebilmek için de elimden geldiği kadar yerli ve yabancı tüm bilimsel kaynakları takip ediyorum.
Ama tabii ki yanıtını bulmam mümkün olmuyor.
Çünkü astrologlar, falcılar, medyumlar hariç bu sorunun net cevabını verebilen tek bir bilim insanı yok şu an dünyada!
Maalesef bilim bu sorunun karşısında kilitlenmiş durumda.
Olasılıklar üzerinden yapılan bazı tahminler var ancak bunları kesin gibi almak da doğru değil zira meseleye böyle bir yaklaşım büyük bir hayal kırıklığının da yaşanmasına neden olabilir.
Dün hem bu hem de herkes gibi kafamı kurcalayan; “Türkiye nasıl gidiyor?” sorusuna yanıt bulmak amacıyla Harvard Üniversitesi’nden Doktor Mehmet Furkan Burak’ı aradım.
Hatırlarsanız… Virüsle ülkemizin ilk tanıştığı günlerde Doktor Burak’ın virüsle mücadelede ve korunma hususunda kaleme aldığı bir yazısını sizlerle paylaşmıştım.
O yazının özellikle toplumumuzun izolasyon hassasiyeti konusunda çok faydası olduğunu belirtmek isterim.
Peki ne sordum Doktor Burak’a ve ne yanıtlar aldım?
Türkiye’nin virüsle imtihanının nasıl gittiği konusundaki yorumu çok önemliydi…
Net bir şey söylemedi…
Yani “iyi gidiyor” ya da “kötü” demedi çünkü bunun yorumunu yapmak için henüz erken olduğunu ifade etti.
Ve bu sorunun yanıtının ancak önümüzdeki 1 haftanın sonunda görülmeye başlanabileceğini ifade etti…
Ama bu arada gidişatımızın nasıl olup olmadığını anlamamıza test ya da vaka sayısının değil, yoğun bakım daha da önemlisi entübe olan yani solunum cihazına bağlı olan hasta sayısının etki ettiğini ve bu nedenden dolayı da her akşam bizzat Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanan tabloda özellikle bu noktaya dikkat edilmesinin daha sağlıklı bir yaklaşım olacağını ifade etti.
Çünkü tüm bilim insanları gibi Doktor Burak da test sayısının artmasına paralel virüse enfekte insan sayının artış göstermesinin gayet doğal olduğunu ve her pozitif çıkan vakanın virüsün sebep olduğu Covid-19 hastalığını aynı ölçüde, şiddetle geçireceği anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
Çok haklı zira daha önce kaleme almış olduğum Diamond Prenses Gemisi örneğinde de olduğu gibi ateş, öksürük, burun tıkanıklığı, vücut ağrısı veya solunum yetersizliği gibi semptomlardan hiçbirini göstermeyip de buna rağmen virüse enfekte olan belki de milyonlarca insan var şu an dünyada.
Bu arada bir hekim olarak Doktor Burak’ın neden vaka sayısını değil de yoğun bakım/entübe hasta sayısının dikkate alınması gerektiğine inandığını aynen aktarmak istiyorum sizlere:
“Virüs dolayısıyla bir hastanın entübe olması demek hastalığında artık çok riskli bir aşamada olduğunu gösteren bir durumdur. Yoğun bakımdaki bir hastanın iyileşme oranı normal bir hastanın iyileşmesinden daha zordur. Elbette ki hastanın hastalığa karşı gösterdiği direnç çok önemlidir ama asıl önemli olan yoğun bakım ünitesinde verilen tedavi ile alakalıdır.
Bugün İtalya’da, İspanya’da ya da Newyork’ta Covid-19 dolayısıyla ölüm oranının yüksek olmasının en temel sebebi özellikle yoğun bakım ünitelerinin yetersizliğinden kaynaklıdır! Tam kapasitesinin yüzde 20 fazlasına kadar iyi donanımlı her hastane kendince süreci kontrol edilebilir bir şekilde yönetebilir. Fakat bunun üzerinde kalite kontrol kaybı başlıyor. Bir de enfekte olan sağlık çalışanlarını düşünürsek mücadele daha da zorlaşabiliyor. Kriz seviyesine ulaşırsa ise artık maalesef kimi kurtaracağınıza dair (genç – yaşlı, önceden sağlıklı ya da hasta vs.) etik sorular sormaya başlıyorsunuz.
Ülkemizin İtalya gibi bir duruma düşmesini istemeyiz…
Yoğun bakım ekibi hemşiresinden hekimine çok özel eğitimli, özel teçhizatlı bir ekiptir.
Bu ekibi kısa sürede yeniden kurmak yada eğitmek çok zordur.
Bu yüzden İtalya’da emekli yoğun bakımcılar tekrar göreve çağrıldı.
Yoğun bakım ekibini bordo bereliler olarak düşünebilirsiniz.
Özel bir ekip, kaybı ağır ve yetiştirmesi çok zor.
Eğer kapasite aşımı olursa nitelikli ve özverili ekiplerimizin avantajını yitirebilir ve tabir-i caizse pisi pisine ölümler yaşayabiliriz.
Dolayısıyla ilk nokta sağlık personelini korumak, ikinci nokta risk grubu kitleyi mutlaka bu virüsten korumak, üçüncüsü ise genel vaka sayısını azaltmak ya da sınırlı tutmak olmalı.
Eğer ilk ikisini başaramazsak, vaka sayısı diğer ülkelere oranla daha az gözükse bile ülkemizin güzel insanlarından çok fazla kayıp yaşarız.
Her 1 can rakam değil, bizim canımızdır!”
Özetle…
“Türkiye nasıl gidiyor?”u doğru takip edebilmek için dikkate alacağımız husus, yoğun bakım hastaları, daha da önemlisi entübe olan hasta sayısı…
Doktor Burak’ın bu uyarısı üzerine hemen tabloları incelemeye aldım tabii.
Ve Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan ilk tablo ile son tabloyu karşılaştırdım.
Yoğun bakım/entübe hasta sayısında % 300’lük büyük bir artış olduğu bir gerçek.
Ancak bu artış ürkütmemeli çünkü ben şuna inanıyorum…
Bizim ülkemizdeki sağlık merkezleri de -yani hastanelerimiz- yoğun bakım üniteleri de hem İtalya’dan hem de New York'tan çok daha donanımlı ve kaliteli.
O nedenle açıkçası Doktor Burak ile konuştuktan sonra biraz rahatladım.
Tabii şu var;
Hekimlerimiz harika! Hastanelerimiz donanımlı ve çok kaliteli. Sağlık personellerimiz çok becerikli ve dikkatliler ve yoğun bakım ünitelerimizin de standartları birçok Avrupa ülkesinin ve hatta Amerika’nın gözbebeği olan New York'un da çok ilerisinde…
Ama kapasitenin üzerine çıkmamalı.
Çıkıldığı anda İtalya’da, İspanya’da, Fransa’da veya New York'taki gibi çaresizlik başlar.
Zaten virüs Türkiye’de tespit edildiği ilk günden bu yana tüm bilim adamlarının, yetkililerin kendilerini paralarcasına “Evden çıkmayın” çağrısı yapmasının temel nedeni de budur!
Şu an gayet yeterli olan ama hasta sayısının artması ile birlikte çökmesinden korkulan sağlık sistemini korumaya almak!
O nedenle lütfen izolasyona devam…
Biliyorum ki çalışma zorunluluğu olan birçok insan bu çağrı karşısında öfkeleniyor ve haklı olarak da bu çağrıyı yapan herkese saydırıyor…
Defalarca çok daha sıkı tedbirler alınmasını savunmuş ve bu konuda yetkililere defalarca çağrı yapmış biri olarak üzülerek yazıyorum bu satırları ama mevcut koşullarda “evde kalabilen lütfen bu çağrıya riayet etsin” demekten başka şansım maalesef yok!
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce