Bir gazeteci olarak değil, anne olarak isyan ediyorum!
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Melih Bulu ile ilgili tartışmalar tam gaz devam ediyor.
Kimine göre bu atama hukuki ve de eleştirilecek bir yanı yok.
Kimine göre ise yanlış ve düzeltilmesi gerekiyor.
Hangisi doğru ya da değil ayrı konu.
Benim takıldığım rektör atamasına karşı Boğaziçili öğrencilerin bu durumu değiştirme yönünde sergiledikleri çabaya yani eyleme dair yapılan bazı yorumlar.
Vaktinde üniversite öğrencisiyken benzer çabaların içerisinde bulunmuş biri olarak hicap duyuyorum; "Bu eylemi yapanların tamamı terör bağlantılı, terörist” şeklinde okumalar yapılmasına...
Hiç itiraz etmem gençlerin bu eylemini fırsat bilip provokasyon yapma amacıyla aralarına terör örgütü bağlantılı tiplerin sızdığı iddialarına.
Doğrudur.
Sızmışlardır.
Bizim zamanımızda da sızarlardı.
Çünkü yasa dışı örgütler için böyle eylemler, anlar inanılmaz bir fırsattır .
Bu zaten bilinen bir şey.
Ve bu bilinenin karşısında polisin, istihbaratın yapması gereken de bellidir.
Araya sızmışsa eğer o tipler ayıklanır ve böylelikle eylemin esas sahipleri olan masum gençler de devlet eliyle korumaya alınmış olur.
Ötesi yanlış.
Sırf bu sızıntı olmuş diye bir eylem; "terör bağlantılı" şeklinde değerlendirilemez...
Çünkü böyle bir değerlendirme o gençlerin tamamını zan altında bırakıp kamuoyu nezdinde haklarında olumsuz bir algı oluşmasına neden olur.
Ki, bu da büyük haksızlık ve hatta günahtır.
Bakın...
O gençlerden ve hatta eylemlere öncü olanlardan birini bizzat ben tanıyorum.
Oğlumun ilkokuldan arkadaşı.
Zehir gibi bir zekaya sahiptir.
Ve o çocuk oraya, o okula girsin diye daha bir lokma çocukken öğretmen babası, hemşire anasının nasıl emek verdiğine ben bizzat şahidim.
İzin almadığım için ismini yazamıyorum ama çok da önemi yok bunun.
Çünkü zaten o okuldaki çocukların hemen hepsi aynı düzey zekaya ve aynı seviye kaliteye sahiptir.
O nedenle şaşkınlıkla izliyorum yapılan açıklamaları.
Kahroluyorum her biri zeka küpü olan o evlatlarımızın; ”terörist, terör bağlantılı” bilmem ne diyerek yaftalanmasına...
Ve isyan ediyorum bu tür yorumlar, açıklamalar duyduğumda.
Çünkü ben de bir üniversite öğrencisi annesiyim.
O gençler arasında benim de evladım olabilirdi.
Soruyorum; ”Kimin ne hakkı var o üniversitenin kapısından içeri girmek için yıllarca gecesini gündüzüne katmış biricik evladımı 'terörist, terör bağlantılı' falan diye kamuoyunun önüne atıp yargılatmaya!”
Kolay mı yetiştirdik biz o çocukları?
Kaldı ki ne yapmış bu gençler?
Yaptıkları tek şey; ”Bu böyle olacak!” denilerek yapılan bir atamaya, dayatmaya...
Bir hukuk devletinde yaşıyor olduğunun bilinci ile demokratik hakkını kullanarak itiraz etmek olmuş.
Nesi suç; "Hayır bu insan benim rektörüm olamaz!” demenin?
Ayrıca nedir yahu sırf bu hakkını kullanıyor diye gençlere bu kızgınlık, öfke ve “terör bağlantılı” feveranları filan!
Yazık değil mi geleceğimiz olan bu evlatlara bu muamele?
Ne istiyoruz biz?
Nasıl bir gelecek hayal ediyoruz?
Emme basma tulumba misali her şeye sadece kafa sallayacak, “Tamam efendim, peki efendim” demenin ötesine geçemeyecek duyarsız, duygusuz, aptal, salak insanlar topluluğu mu?
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce