İnsan kaçakçılığı skandalındaki kilit isim ile konuştum!
Dün akşam saatleriydi…
Bugünkü yazımı bitirmiş ve tam yazı işlerine gönderecektim ki…
Posta kutuma bir e-mail düştü…
“Sevilay Hanım merhaba… Ben Ersin Kilit… Telefon numaram 0049… Lütfen beni arar mısınız?”
Aramaz mıyım?
Hemen her şeyi bir kenara bırakıp sarıldım telefona…
“Adımı haberlerinizde gördüm. Ulaşamadığınızı söylemişsiniz bana. Beni kaçak, kayıp gibi anlatmışsınız. Niye kaçayım ki? Neden saklanayım ki?” diye serzenişte bulunarak başladı konuşmasına…
Sonra da ben sordum, o anlattı.
Şimdi hiç uzatmadan Malatya’nın Yeşilyurt Belediyesi’nde patlak veren ama sonra başka belediyelerde de aynı yöntemle Almanya'ya insan kaçakçılığı yapılan skandal olaylarla adı gündeme gelen kilit isim Ersin Kilit’le yaptığım telefon görüşmesini aynen aktarmak istiyorum.
"ALMANYA SAVCILIĞI DA ARAŞTIRIYOR"
Nasıl dahil oldun sen bu olaya?
“Valla bizim dahil olduğumuz bir şey yok! Buraya Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nden beş kişi geldi. Biz de misafir ettik. Biliyorsunuz bizim kültürümüzde vardır misafirperverlik. Geldiler bize misafir oldular 4-5 gün sonra gittiler…”
Peki projeye dahil olan diğer 48 kişi?
“Onlardan kimseyi görmedim ben.”
Ama belediyeye yapılan davet senin ve şirketin adına… Toplam 53 kişinin Almanya’da Hannover’de gidiş geliş masrafları ve otel masrafları dahil tüm masraflarına senin şirketinin sponsor olduğu yazıyor…
“Siz araştırdığınızda veya sorduğunuzda ortaya çıkar. Zaten valilik de araştırıyormuş. Müfettişler de… Almanya savcılığı da araştırıyor. Evet öyle yazmışlar. Bütün masraflar Mega Kilit GMBTH'e aittir diye ama öyle bir şey yok. Benim zaten o şirketle alakam da yok. Gelen beş kişi de kendi masraflarını kendileri ödediler. Ben bir masraf yapmadım. Yapacak gücüm de yok zaten. Ben sadece gezerlerken yanlarında oldum!”
"BAŞKA YERLERDE DE OLMUŞ BÖYLE ŞEYLER"
Kim bu beş kişi peki?
“Siz yazmışsınız adlarını yazınızda… Onlar işte… Belediye başkan yardımcıları Şahin Özer, Bekir Karakuş, Fen İşleri Müdürü Hasan Dağdeviren, AK Partili Belediye Meclis Üyesi Nusret Aslan… Bir de Bingöl/Servi Belde Belediye Başkanlığı yapmış Ali Ayrancı vardı… Burada bir belediye başkanı ile görüştüler. Sonra burada Semptom diye bir yer vardır. Oraya gittik. Adamlar bir iki yeri ziyaret ettiler yani. Ben de onların yanındayım…”
Diğer gelen 48 kişi?
“Görmedim.”
Ali Ayrancı’yı nereden tanıyorsun? Akraban mı?
“Yok değil. Onu da burada tanıdım.”
Ee o da Bingöllü… Senin hemşehrin… Ve Yeşilyurt Belediyesi’ne diyor ki; “Ersin Kilit benim hemşehrim, yakınım. Zengin işadamı. Onun şirketi sponsor olacak…
“Demiş olabilir ama ben onu da burada tanıdım. Ben sizin yazdıklarınızda okudum. Başka yerlerde de olmuş böyle şeyler. Elazığ’da filan. Siz yazmışsınız. Orada da başka isimler var. Nasıl söyleyeyim… Kullanılış mı, kandırılmış mı… Öyle mi diyeyim ben…”
"HERHALDE ŞİMDİ ZENGİN OLMUŞTUM"
Yani sen şimdi ”Benim 48 insanın Almanya’ya kaçırılışında bir dahlim yok! Bu işte dönen ranttan bir şey kazanmadım! Benim adımı kullandılar” mı diyorsun?
“Yani... Biraz öyle gibi...”
53 kişiye gri pasaport veriliyor senin adınla, senin davetinle… 48 kişi gri pasaportla Almanya’ya kaçırılıyor. Ve adam başı 20 bin Euro filan alındığı iddia ediliyor. Ve senin bunlardan haberin yok öyle mi?
“Öyle bir şey olmuş olsaydı herhalde şimdi zengin olmuştum…”
Ee Ali Ayrancı’yı tanımıyorsun madem… Senin adını, şirketini nereden biliyor? Senin adınla davetiye veriyor belediyeye? Ve diyorsun ki onun da olduğu 5 kişiyi burada ben karşıladım. Cevapların tatmin edici değil…
“Evet geldiler. Aradılar beni… Geleceğiz dediler…”
Ee tamam da nereden buldular seni? Madem tanımıyorsun hiçbirini…
“Bir arkadaşımın aracılığı ile ulaştılar bana…”
Hangi arkadaş?
“Bingöl’den başka bir arkadaşım vardı. Onun aracılığı ile bana ulaştılar…”
Kim o?
“Serdal diye bir arkadaş…”
Soyadı yok mu bu Serdal’ın?
“Valla soyadı var da… Benim aklımda değil…”
Nasıl aklında değil…
“Serdal aracılığı ile onlar beni aradılar… Serdal bana söylemişti zaten… Dediler; Biz gelmek istiyoruz. Dedim, buyurun gelin. Bizim kapımız herkese açıktır Sevilay Hanım. Siz de gelseniz size de açık ama siz beni kaçak durumuna düşürdünüz. Adımı, her şeyimi yazıp beni burada zora düşürdünüz…”
"İNSAN KAÇAKÇILIĞINDAN TAKİBE ALDILAR"
Seni zor duruma düşüren ben değilim kardeşim. Senin adın, şirketin kullanılarak insan kaçakçılığı yapıldı bu ülkede. Ben de gazeteci olarak araştırdım ve seninle ilgili öğrendiklerimi de yazdım. Yazmasa mıydım? Ya da araştırmasa mıydım?
“Yok haklısınız da… Yazdıklarınız Almanya polisinin, savcılığının dikkatini çekti. Beni şimdi insan kaçakçılığından takibe aldılar. Ben öyle bir şey yapmadım ki!”
Peki nasıl geldi bu beş kişi?
“İkisi Nuremberg’e geldi uçakla. Oradaki belediye başkanı ile görüştüler. Gittim onları oradan aldım. Üçü de Hannover’e geldi…”
Sonra?
“Ben o 5 kişi gezerken yardımcı oldum sadece… Masraflarını kendileri karşıladılar. Zaten benim masraf karşılayacak gücüm de yok! İşsizim ben… O şirketle de alakam yok. O şirket de kardeşimin şirketi. Amca çocuklarımla çalışıyorlar. Üzüldüğüm nokta onları zora sokmam…”
Peki sen bu olaylar olunca Serdal dediğin arkadaşına ulaştın mı? Beni nasıl bir şeyin içine soktun diye sordun mu?
“Valla o da Almanya’ya kaçmış… O da gelmiş. Bende bir Türk telefonu vardı. Ulaşamıyorum. Kapalı. Burada da nerede olduğunu bilmiyorum…”
O da o ekiple mi gelmişti?
“Onu bilmiyorum… Gelmiş ama ne zaman gelmiş haberim yok…”
Ali Ayrancı’yı aradın mı? Ona sordun mu durumları?
“Aradım ama beni engellemiş. Ulaşamıyorum…”
"TAMAM DAVETİ BEN YAPTIM AMA..."
Ben bu anlattıklarını inandırıcı bulmuyorum kusura bakma. Çok çelişkili yanıtlar veriyorsun. Seni hiç tanımadığını söyleyen insanlar senin adınla davetiye mektubu yazıp, gri pasaport alıp Almanya’ya adam kaçırmışlar ve senin bütün bunlardan haberin yok!
“Bakın Sevilay Hanım… Beni 51 gazeteci aradı ama ben bir tek sizinle konuşmak istedim. Çünkü siz araştırıyorsunuz, yazıyorsunuz. Ben burada kullanıldım. Hem Ali Ayrancı kullandı beni hem de belediyedekiler. Benim şimdi başım büyük belada burada. Ben 9 yaşımdan beri Almanya’dayım. Bir tane dosyam yoktu. Şimdi Alman polisi de, savcısı da peşimde. İnanın bana lütfen. 4 tane çocuğum var. Bu olayın sorumlusu olarak beni gösterirseniz Almanya’da sıkıntıya düşerim…”
Nasıl inanayım yahu? Elimde altında imzan olan davetiye mektubun var. Sen bizzat demişsin ki 45 kişiyi ağırlayacağım, gidiş geliş masrafları dahil her şeyi ben karşılayacağım… Üstelik sonradan sayı 53’e çıkmış…
“Tamam… Daveti ben yaptım doğru ama benden istediler. Belediyeden aradılar. İnsan Hakları mı ne! (Araya girip düzeltiyorum; İnsan Kaynakları) He işte… Oradan aradılar… Dediler ki pasaport için böyle bir belge lazım. Bana bir tane yazılı hazır metin yolladılar. Ben de altına imzamı attım. Ama bilmiyordum böyle şeyler olduğunu… İnsan kaçıracaklarından haberim yoktu… ”
"BEN SADECE 5 KİŞİYİ GÖRDÜM"
Nasıl bilmiyorsun? O davet mektubunda 45 kişi yazıyor zaten. Sen sormadın mı o 5 kişiye, nerede diğerleri?
“Sordum… Belediye başkan yardımcısı Bekir’e de sordum. Meclis üyesi Nusret’e de… Dediler onlar gelmedi…”
Gerçekten hiçbirini görmedin mi? Yani o 5 kişinin dışında?
“Görmedim. Görsem gördüm derim. Ben 5 kişiyi gördüm. Onlara da elimden geldiği kadar misafirperverlik gösterdim. Hatta çok da memnun kaldılar. Beni de davet ettiler Malatya’ya…"
Peki Ali Ayrancı ile belediyedeki 4 kişinin arası nasıldı? Yani samimiler miydi?
“Bekir Karakuş ile çok samimilerdi. Hatta otel, yol masraflarını Ali Ayrancı’nın karşıladığını biliyorum. Belediyecilerin cebinden bir şey çıkmadı. Dedim hatta; “Ya abi sen ne iyi bir insansın.” Dedi ki; “Bunlar benim için çok değerliler Ersin. O yüzden para harcattırmam. Hatta Ali Ayrancı ile onları götürüp uçağa bindirdik. O bir gece daha kaldı Hannover’de… Sonra Bremen’e geçti…”
Bir daha görüşmedin mi?
“Görüştüm… Bu olaylar olana kadar hep görüştüm. Hatta Türkiye’ye geldim. Ali Ayrancı beni aldı Yeşilyurt Belediyesi’ne götürdü. Başkan Mehmet Çınar’la tanıştırdı. Başkan teşekkür etti. Dedi; “Arkadaşlarımız çok memnun kalmış… Sağolasın… Varolasın…”
Ne zaman gittin Malatya’ya?
“Geçen sene… Nisan ayı filandı…”
Peki başka gittin mi?
“Gittim galiba… Bekir Karakuş’un bir taziyesi vardı. Yeğeni mi ölmüştü ne… Taziye vermeye gittim.“
O ne zamandı?
“Yakın tarihlerdi… Ama bu olaylar patladıktan sonra kimse telefonumu kaldırmıyor. Ayrancı beni engellemiş zaten. Diğerlerine de ulaşamadım.“
Neden acaba?
“Bilmiyorum ki valla… Galiba başları dertte ondan…”
Peki Ersin Kilit… Bu anlattıklarının tamamını yazacağım…
Ama altına da bir kısa not düşeceğim…
İşte o notum değerli okurlarım:
Ersin Kilit, 1982 doğumlu, ilkokul terk, 9 yaşından beri Almanya’da olan bir göçmen…
Belli ki Almanya’da yapılan soruşturma onu zora düşürmüş yazdıklarım neticesinde...
Sadece kendisi değil, adının resmiyette olmadığı aile şirketi ve bireyleri de…
Tek derdi şu anda Almanya’da zora düştüğü bu durumdan hem kendisini hem ailesini kurtarmak.
Anlattıklarına bakılırsa, safiyane niyetleri kullanılmış bir gariban.
Ancak ona da söyledim.
İnandırıcı bulmadım.
Tam olarak neresinde bilmiyorum ama zannımca Ersin Kilit'in sadece Malatya/Yeşilyurt’ta değil, birçok belediyede insan kaçakçılığı yapan Ali Ayrancı ile yakın irtibatı var.
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce