Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Son zamanlarda Suriyeli sığınmacılarla ilgili yaptığı açıklamalarla gündemde olan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, adının tartışılmasından, konuşulmasından pek bir keyif almış olacak ki…

Devamı için uğraşırken zırvalamanın adeta dibine vurmuş.

Nerede olduğu hiç mühim değil.

Bir TV programı mı yoksa YouTube kanalı mı bilmiyorum.

Umurumda da değil ama Özcan’ın Bolu’da bir kadın seçmeniyle yaşadığı diyaloğu aktarış biçimini izlerken inanın midem bulandı.

Hangi kısmına öfkeleneceğimi bilemedim.

Seçmen kadının tesettürlü olduğu vurgusuna mı?

Yoksa; ”Belki başkanım bir çare bulur” umuduyla yaşadığı özel bir sağlık problemini kendisine anlatan kadıncağızla alay eden, küçümseyen o hallerine mi?

Sorsan beyefendiye ya da ahbaplarına…

Derler ki; “Ne var canım… Adamcağız başına gelmiş komik bir anısını anlatmış. Amma abartıyorsun!”

Abartmayayım da ne yapayım?

Öfkelenmeyeyim de ne diyeyim?

Sanki adam bir büyük şehrin belediye başkanı değil de, stand-up’çı!

“Aman canım abartma!” diyenlere soruyorum!

Kendisinden yardım isteyen bir kadının, “tesettürlü” olduğunu vurgulayarak sırıta sırıta, cinsellik içeren bir fıkra anlatır gibi dalga geçmesinin karşılığı nedir?

Hepsi bir yana…

Bir siyasi, bir belediye başkanı seçmeni olan bir insanın kendisiyle paylaştığı son derece özel bir sorununu neden ve nasıl paylaşır kameralar karşısında?

Biliyorum ki bazılarınıza göre de bu sıradan bir zevzeklik!

Hayır efendim!

Çünkü zevzeklikten çok öte bir durum var bu olayda!

Ne biliyor musunuz?

Özcan bir yandan, “tesettür” vurgusu yaparak aktardığı o hikayeyle aslında bir kesimle ilgili alenen; “ahlaksızlık” imasında bulunuyor.

Diğer yandan da kentin en güçlü yöneteni olduğu için kendisinden sağlığı ile ilgili medet uman bir kadının özelini kamuoyuyla paylaşarak kadınlığı aşağılıyor.

Yani bu hikaye aslında Özcan’ın bilinçaltındaki o kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün bir dışavurumudur.

Ve acı olan şu ki bu zihniyetin yakasına taktığı rozet yıllardır; “Bizi yanlış biliyorsunuz. Yanlış tanıyorsunuz. Biz muhafazakarların da kapısını çalabileceği, güven duyacağı bir partiyiz!” diyerek o kesimlere adres olmak için samimiyetle uğraş veren Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki CHP’nin rozetidir.

Üzülerek söylüyorum…

Bu çürümüş, kokuşmuş, gerici zihniyetler o partinin çatısı altında var olmaya devam ettikçe…

Kılıçdaroğlu ya da onun yoluna inanan partililer ne yaparsa yapsın…

CHP muhafazakar mütedeyyin insanlarımızla arasındaki tek parti döneminden kalan buzları kıramayacak.

Bu sığlar, zihni kirli insanlar, o rozeti yakalarında taşımaya devam ettikçe…

Hedeflenen o sonuca asla varılamayacak!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar