Ya evinize alacaksınız ya da barınağı kabul edeceksiniz!
Aslında epey bir zamandır aklımdaydı bu mevzuya dalmak ama niye yalan söyleyeyim…
Yıldız Tilbe ya da ona destek olan insanlar gibi benzer bir lince maruz kalma korkusundan hep öteledim.
Fakat son günlerde konuyla alakalı haberler çoğalınca ve bizzat şahit olduğum bazı olaylar da üst üste gelince kamuoyunun verdiği sorumluluk gereği yazmamın artık elzem olduğuna karar verdim.
Üzücü evet.
Bir hayvansever olarak da inanılmaz hicap duyuyorum ama başıboş sokak köpekleri sorunu hakikaten korkunç bir noktaya evrilmiş durumda.
İnsanlara saldırıyorlar.
Çocukları parçalıyorlar ve ölümlerine sebep oluyorlar.
Bazı bölgelerde öyle çeteleşmişler ki...
Neredeyse bize yaşam hakkı bırakmayacaklar.
Ayrıca sadece insanlara değil.
Diğer canlılara da zarar veriyorlar.
Geçen gün bir haberde gördüm.
3 köpek, zavallı bir kediyi ortalarına almış vahşice parçalıyorlardı.
İçim kıyıldı o kediciğin çırpınışları karşısında.
Velhasıl…
Sorun büyük değerli okurlarım ve ama çok şükür ki çözümü de belli!
Ya sahiplenilecek bu hayvanlar…
Ya da barınaklara alınacaklar.
Yeter ki kararlı olunsun.
“Aman Panter Emeller bizi yerin dibine sokar! Aman gelirler belediyenin önünde, ‘Katiller, caniler!’ vs diye slogan atıp, eylem yaparlar” falan filan demeden….
Yani insandan çok hayvan sevmeyi ilke edinmiş bu tiplerin tepkilerine aldırış etmeden...
Derhal harekete geçilmeli.
Hemen kapsamlı bir eylem planı hazırlanmalı ve tüm Türkiye’de uygulamaya konulmalı…
Başta belediyeler olmak üzere...
Hangi kurum ve kuruluşun bu konuda sorumluluğu varsa artık…
Tek bir tanesi bile sokakta kalmayacak şekilde bu başıboş köpekleri toplayıp, barınaklara yerleştirmeli.
Çünkü daha fazla insan zarar görsün istemiyoruz artık.
Bir çocuğun onlar tarafından parçalandığını ya da bir yaşlının saldıracaklar diye kaçayım derken düşüp beyin kanaması geçirdiğini ya da kimseye zararı olmayan zavallı bir kediciğin yaşama hakkının elinden alındığını bir daha duymak istemiyoruz artık.
BARINAK SONRASI YÖNTEM NE OLMALI?
Bu arada bir noktaya özellikle dikkat çekeceğim.
Sokaktaki her köpeğin başıboş olduğu da söylenemez.
Sokaktadır köpek ama o sokakta yaşayan insanlar tarafından sahiplenilmişse eğer…
Kesinlikle diğer başıboş köpeklerle aynı muameleye tabii tutulamaz.
Pek anlaşılmadı bu dediğim farkındayım.
O yüzden bir örnekle açayım konuyu.
Bodrum’da ki yazlık sitede çok köpek var.
Ancak mesela bunlardan birkaçını sitede oturan malikler, çalışanlar filan sahiplenmiş gibidirler.
Örneğin adı “Ayten” olan bir karabaş vardır.
Çok küçük yaşta gelmiş siteye ve o günden bu yana da -ki 11 yıl filan olduğu söyleniyor- hiç dışarı çıkmadan orada yaşıyor.
O kadar içeriden biri olmuş ki…
100'den fazla hane olan sitede tanımayan yok Ayten’i.
Hatta kış sezonunda bekçilik yapıp hırsızlık olmasın diye siteye sahip çıkıyor filan.
Site yönetimi tarafından rutin aşıları yapılıyor. Yemesi içmesi sağlanıyor vesaire.
Onun alınıp barınağa götürülmesinin elbette gereği yok.
Ama Ayten’in bile rahatsız olduğu onlarca vahşi köpek var civarda ve Bodrum Belediyesi bu köpekleri ivedilikle toplayıp, barınağa götürmeli.
Çünkü onların vahşiliği, ürkünçlüğü nedeniyle geceleri yürüyebilmek mümkün değil sokaklarda.
Bırakın geceyi.
Geçen yıl sabah çok erken kalkıp denize gireyim demiştim.
Sahile giderken resmen bir çete karşıladı beni.
Ve korkudan gerisin geriye eve döndüm.
Şimdi sadede gelelim.
Biliyorum ki bu önerim üzerine kıyamet kopartılacak.
Ve pek tabii denilecek ki; “Sen barınağa götürün diyorsun ama o köpekler o barınaklarda öldürülüyor sonrasında!”
Doğru.
Böyle bir olasılık maalesef var.
Keşke yeterince barınak olsaydı ya da yeterince ekonomik güç.
Ve köpekler ömürlerinin sonuna kadar barınaklarda barınabilselerdi.
(Gerçi "insan sevmez" hayvanseverler ona da karşı. Onlara göre vahşi de olsa saldırgan da olsa köpeklerin yaşama hakkı olan yer sokaklar çünkü!)
Ancak değil Türkiye’de…
Hiçbir memlekette tüm köpeklerin bakımı ömürlük olmuyor.
Avrupa ya da Amerika’da barınak sonrası izlenen yol malumunuz.
Bizde de aynı yöntem bir mecburiyet maalesef.
Barınağa çekilen köpeğin sahiplenilmesi için bir zaman dilimi belirlenmeli.
(Ki, Avrupa’da bildiğim kadarıyla bu en fazla 3 ay oluyor.)
Eğer sahiplenilmiyorsa ve de barınağın da düzenini bozuyor ve bakımı daha fazla devam ettirilmiyorsa da…
Uyutulmalı...
Çünkü başka çaresi yok!
AVRUPA SOKAKLARI NASIL?
Biliyorum şimdi bu satırlarım üzerine daha da delirecek bazı hayvanseverler.
Beni cani olmakla, katil olmakla filan suçlayacaklar.
Değilim efendim.
Tam aksine çok vicdanlı bir hayvanseverim.
3 aylıkken sokakta karşılaştığım ve alıp aileme kattığım, deliler gibi sevdiğim Calico cinsi, “Moca” adlı bir kedim var evimde.
Tırnağına zarar gelse içim yanar.
O kadar seviyorum ki onu, abarttığımı düşünüp alay eden arkadaşlarım bile var bendenizle.
Ama bunun dışında sokaktaki kediye, köpeğe, kuşa…
Elimden geldiğince mama vererek destek olmaya da gayret ediyorum.
Ancak benim bu tarafım, insanlara ya da diğer canlılara zarar veren vahşi köpekler sorununa kayıtsız kalmamı da getirmiyor.
Tabii ki sokaktaki kedi ya da köpek fark etmez.
Her biri daha bebekken sahiplenilmiş olsaydı.
Zaten böyle bir sorun yaşıyor olmayacaktık.
Ancak sokakta eğitimsiz, sahipsiz, aç, susuz kaldığı için hırçınlaşan, saldırganlaşan, her şekilde tehlike arz eden köpeklerle mücadele artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bugün Avrupa’da herhangi bir ülkeye gittiğinizde sokakta sahipsiz dolaşan başıboş bir tane köpek ya da kedi göremezsiniz.
Çünkü adamlar yıllar evvel yoğun kısırlaştırma ve uyutma yaparak halletmişler bu konuyu.
Şu anda uğraştıkları tek şey sahipleri tarafından sokağa terk edilen evcil hayvanlar.
İşte bu sahipsiz hayvanlar belediye tarafından alınıp önce geçici bakım merkezlerine götürülüyorlar ve 8 iş günü sonunda sahibi bulunamayan veya sahibi tarafından alınmayan o hayvanlar, "terk edilmiş" ilan ediliyor.
Daha sonrasında ne olacağına ise veteriner karar veriyor.
Ya hayvan koruma derneklerinin yönettiği yüzlerce barınaktan birine gönderiliyor ya da uyutuluyor.
MÜCADELE 1800'LÜ YILLARA DAYANIYOR
Bu arada başıboş sokak köpekleriyle mücadeleyi başlatan ilk Avrupa ülkesi Hollanda olarak biliniyor.
Amsterdam merkezli Sokak Hayvanları Platformunun yayımladığı "Hollanda nasıl başıboş köpeklerden arındı?" başlıklı raporda, ülkede sokak köpeklerinin sayısını azaltma politikalarının 1800'lere dayandığı filan belirtiliyor.
Düşünün artık!
Almanya’da da çok katı kurallar var.
Ülkedeki yasal düzenlemeye göre, kişinin sokakta sahipsiz hayvan bulduğunda, en yakın hayvan barınağına veya veterinere götürmesi, bu mümkün değilse polise veya bölgesinde bulunan ilgili kuruma bildirmesi bir mecburiyet.
Fransa'da ise olay daha vahim.
Evcil hayvanların yanında sahibi olmadan sokağa çıkması dahi yasak!
Yani oldu da evde beslediğiniz kedi ya da köpek dışarı kaçtı.
Yandınız çünkü şikayet edilmeniz halinde 140 avro cezası var.
Bu arada bazı köpek türlerinin halka açık alanlarda tasmayla dolaştırılması ise zorunlu.
Zorunlu olduğu halde köpeğini tasmasız gezdiren evcil hayvan sahiplerine 38 avro, eğer köpeği "tehlikeli" türler kategorisinde ise 150 avroya kadar ceza söz konusu.
Hülasa...
Sokakta ki başıboş köpekler ile ilgili izleyeceğimiz yöntem belli yani.
Batı ne yapmışsa biz de onu yapacağız.
Zira başkaca da bir çaresi yok!
Olsaydı zaten insan ve hayvan hakları savunuculuğunda dünyada sembol olmuş Avrupa ya da Amerika çoktan bulmuştu o yöntemi.
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce