Kurtulun artık şu 28 Şubat paranoyasından!
6 yaşında iken 29 yaşında babasının müridi olduğu iddia edilen Kadir İpekli ile evlendirilen H.K.G’nin yaşadıklarına dair yorumumu dün paylaştım.
Ancak yazı girdikten bir süre sonra H.K.G.’nin kardeşlerinin açıklamalarının yer aldığı bir video dolaşıma girdi.
Üç kardeşin ortak yorumuna göre, kardeşleri H.K.G. aklını çelen kötü emelli insanların eline düşmüştü ve onların yönlendirmeleri ile de yalan söylüyordu ve başta babaları olmak üzere annesine, eski kocasına falan iftira atıyordu.
Böyle olduğunu ispat için de gazeteci Timur Soykan’ın savcılık iddianamesinden elde ettiği gelinlikli fotoğrafı öne sürüp, “Hepimiz hafızız. Bu fotoğraf da kardeşimizin hafızlık merasiminde çekilmiş bir karedir. Benzer fotoğraflar hepimizde var. Kardeşimiz son derece masum amaçla çekilmiş bu fotoğraf ile kamuoyunu aldatmaktadır” diyorlardı.
İddialarını desteklemek için de H.K’nın 17 yaşındaki düğününden, resmi nikah yapıldığı günden bir kareyi paylaşıyorlardı.
Benim için zerre-i miskal anlamı olmadı tabii o videoda anlattıklarının.
Çünkü savcılık iddianamesi ortadaydı ve mağdurun ispat amacıyla sunduğu delil sadece o gelinlikli fotoğrafı da değildi.
Başta ispat için eski kocasıyla yaptığı gizli kayıt- ki dün bir kısmını paylaşmıştım- ve yine çocukluk yıllarında eski koca ile çekilmiş başka fotoğraflar…
Ve dahası 2012 yılında gittiği doktorun istismarı fark edip ihbarda bulunması ve savcılığın bu ihbar üzerine başlattığı soruşturmanın gizli eller tarafından durdurulması…
Bunları biliyor ve eminken kardeşlerine neden, nasıl inanacaktım?
Ancak bu ben tabii…
Olmayanlar da vardı.
Anında ters dönüş yaptılar ve dün bir kez daha, "Sürü Psikolojisi" dedikleri kavramı test etmiş olduk.
O video yayımlanana kadar herkesle beraber ve aynı tepkileri gösteren dindar muhafazakarların çoğu ağız birliği yapmış gibi söz konusu haberin Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz benzeri bir kurgu senaryo olduğunu ve 28 Şubat’ın yeni sürümü için düğmeye basıldığını falan haykırmaya başladılar.
Başta Timur Soykan olmak üzere bu meseleyi kaleme alan benim gibi gazetecileri, siyasileri, haberi yapan gazeteleri, haber portallarını ve televizyon kanallarını değişik hakaret, küfür ve ithamlarla bir kurgunun tetikçisi olmakla ve İslamiyet’i, Müslümanlığı karalamakla suçladılar.
Öyle kalemler, öyle tanıdık isimler vardı ki bunu yapanlar arasında…
İnanılır gibi değildi.
Bir anda atmosfer değişmişti yani ve doğruları söyleyen o 3 kardeşti, itiraz edenlerin tamamı ise yalancı, iftiracı, sahtekardı.
İyi de arkadaş bu olaya tepki gösterenler sadece muhalifler miydi?
Hadi diyelim onların derdi yeni bir 28 Şubat kurgusunu sürüme sokmak!
Ee iddianameyi hazırlayan devletin savcısının, söz konusu davaya müdahil olup mağdur H.K.G’ye hukuksal tüm desteği vereceklerini aktaran Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, sosyal medya hesaplarından; “Çocuk istismarına asla müsamaha göstermeyiz! 6 yaşındaki bir çocuğun evlendirilmesini kabul etmemiz mümkün değil!” mealinde sert ifadelerle tepki gösteren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve TBMM Başkanı Mehmet Şentop gibi çok önemli isimlerin derdi ne?
Ya da mağdurun babası Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel gibi İsmailağa Cemaati’nden olan Cübbeli Ahmet Ünlü’nün?
"Dinde zaten böyle bir şey olmaz. Aklım da almıyor!" dedi ya adam.
Ne yani şimdi? Bir kısmını saydığım bu isimler de 28 Şubat kurgusuna el atından destek veren kriptolar mı?
İyi misiniz siz?
Çıldırdınız mı yahu!
Hadi 3 kardeşin sırf itibarlarını kurtarmak için yaptığı duygu dolu o konuşmalar karşısında vicdanlarınızı askıya aldınız anında!
Ee gözleriniz niye kör, kulaklarınız niye duymaz oldu?
İddianame ve ekleri ve deliller ortadayken ne kurgusu, ne 28 Şubat’ı, ne senaryosu, ne oyunu yahu!
Ortada bir sapıklık, sapkınlık var ve bunların tüm kanıtları da polisin, savcının ve davaya bakan hakimlerin elinde.
Öyle olmasa konunun bir numaralı muhatabı olan koskoca bakanlık; “Davanın tarafıyız ve mağdura da her türlü desteği vereceğiz!” diye kamuoyuna resmi açıklama yapar mı?
Ayrıca yazıyı bitirmeden şunu diyeceğim.
“Bu olay bir 28 Şubat kurgusudur” paranoyanız ayrı…
Bir de mağdurun babasının tarikat lideri olması ve pedofili olan eski kocasının onun müridi olması yani yaşanan bu alçaklığın, yapılan bu zincirleme, örgütlü kötülüğün dindar bir ailede yaşanmış olması ve buna dair tüm belge ve bilgilerin paylaşılması neden İslamiyet’i, Müslümanları kötüleme olarak algılanıyor?
Neden, “Esas bu gibi olayların yaşanmasına sebep olanlar dinimize düşmanlık ediyorlar, sorgulatıp, tartıştırıyorlar” demiyorsunuz da hiç sorgu sual etmeden anında gardınızı alıp farkında olmadan bu namussuzluklara arka çıkıyorsunuz?
En önce dindarlığı tercih etmiş sizlerin başkaldırması lazım değil mi bu aşağılıklıklara?
Seküler, laiklerden evvel önce sizin; “Allah belanızı versin! Sizin gibiler yüzünden güzelim inancımız, dinimiz lekeleniyor!” demeniz gerekmiyor mu?
Ne bu ya, her benzer olayda panik olup; “Aha yine dinimizi kötülemek için bir bahane buldular” deyip telaşlanıyorsunuz.
Bir kısım o niyette olabilir evet bu olaylara tepkisini gösterirken…
Ama herkes değil kardeşim.
Hatta çoğu değil.
Ben değilim mesela…
Benim umurumda değil kimin ne olduğu.
İster Müslüman olsun ister Hristiyan ya da isterse dinsiz, imansız olsun…
Kim ki çocuğun bedeni üzerinden istismar yapıyor, işkence ediyor, eziyet ediyor…
Nazarımda alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir, haysiyet yoksunudur ve de yatacak yeri de yoktur!
Bu dünyada da…
Öteki dünyada da…
Bitti.
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce