Meral'in Diyarbakır'da "Maral" olma sözü karşılık bulur mu?
Geçen hafta sonu İYİ Parti Lideri Meral Akşener ile önce Diyarbakır sonra Şanlıurfa kongrelerini izledim. Ve aralarında benim de olduğum bir grup gazeteciyle yaptığı söyleyişi de yorumsuz bir şekilde sizlere aktardım.
Bugün söz konusu seyahate ilişkin gözlemlerimi ve yorumlarımı paylaşacağım…
Önce şunu söyleyeceğim…
Bilindiği üzere Meral Hanım geçtiğimiz hafta bir kalp rahatsızlığı geçirmiş ve acile kaldırılmıştı.
Söyleşiye başlamadan evvel önce rahatsızlığı ile bilgi aktardı İYİ Parti Genel Başkanı.
Doktor, kalp ritmi bozukluğu olarak bilinen “taşikardi” teşhisi koymuş.
Şu an gayet iyi ancak azami dikkat etmesini tembih etmiş.
Yaptığı iş, konum göz önüne alındığında nasıl olacak bilmiyorum ama bana zor geldi. Çünkü: “Mümkün olduğunca gerilmeyecek, sinirlenmeyecek ve üzülmeyeceksiniz” demiş.
Bu arada bence söz konusu rahatsızlığı yaşamasının sebebi de son zamanlarda siyasette yaşadığı gerginliklerden kaynaklı.
Çünkü "taşikardi" denilen rahatsızlık birdenbire ortaya çıkan bir rahatsızlık ise altında yatan sebep gerginlik, sinir bozukluğu velhasıl psikolojiktir.
O demedi ama yaptığımız söyleşide mevzu oraya geldiğinde konuşurken yüz ifadesinden, kullandığı bazı cümlelerden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza ile başlayan Saraçhane ve sonrası yaşanan sürecin Meral Hanım’ı çok kırdığı, incittiği belli oluyordu.
Neyse ama yaşadıkları onu çok üzse de profesyonellikten kopmadan siyasetin ona yüklediği sorumluluğu hakkıyla yerine getirmeye çalışıyor Akşener.
Gelelim şimdi Diyarbakır Kongresi'ne…
Şehirde gezmedi. Miting yapmadı. Hatta biz de kendisini kongrenin yapıldığı salonda ilk kez gördük. O nedenle "Diyarbakır Halkı nasıl karşıladı, nasıl tepki gösterdi?" bir yorum yapmam mümkün değil.
Ancak salon doluydu ve çok enteresan ama kadınlar çoğunluktaydı
Planlıydı bence bu çünkü şöyle bir şey öğrendim; Diyarbakır Plakası malumunuz 21. ve o gün ayın 21 idi. Akşener'in koltuk numarası da 21 idi ve oturduğu o koltuğun olduğu blok tümüyle Diyarbakırlı kadınlara ayrılmıştı.
Ben de o konuşurken onların arasında oturdum bile/isteye.
Çünkü tepkilerini, Akşener konuşurken verecekleri reaksiyonu, ifadelerini yakından gözlemlemek istedim.
Şansa yanına oturduklarımdan biri hiç Türkçe bilmiyordu.
Yanında oturan küçük bir kız çocuğu tercümanlık yaptı bize.
“Niye geldin?” diye sorduğumda; “Merak ettim. Hele bakalım ne diyecek?”
“Ne demesini istiyorsun mesela?” dedim…
“Benim 3 oğlum var. Üçü de işsiz. Biz oy verince onlara iş verecek mi?”
Aslında o bir sesti ama o salonda kadın/erkek hemen hemen her konuştuğum kişi aynı dertten muzdaripti.
Yani Diyarbakır’da annelerin, babaların en büyük sorunu işsiz evde oturan evlatlar.
Gençler de vardı ve neredeyse tamamı KPSS sınavlarına girip yüksek puan almalarına rağmen bir yerlere atanamadığından şikayet edenlerdi.
“Neden bekliyorsunuz? Beklerken hiç değilse çalışsanız bir yerlerde” dediğimde…
“Abla burası Diyarbakır. Nerede çalışacağız? İş mi var? Az sayıda sanayi var ve oralarda da iş yok!”
Özetle işsizlik bölgede hala en büyük sorun.
Bu arada kongreye Diyarbakır’ın en etkin siyasi isimlerinden olan Mehmet Salim Ensarioğlu’nun damgasını vurduğunu belirteyim.
Kongrenin yapıldığı salonun tamamın Ensarioğlu'nun çağrısı ile gelmişti.
Akşener’in konuşmasını ilgiyle, dikkatle izledi salondakiler.
Doğruyu söyleyeyim... Akşener'in salona girişinde çok büyük bir coşku falan yoktu ama ne zamanki konuşmaya başladı ve; “Ben buraya, boş sözler için gelmedim. Hamasi nutuklar için, kürsüden şov yapmak için de gelmedim. Ben buraya; Bu cennet topraklar, kurumasın diye; Dicle’de, bir damla su olmaya geldim. Hevsel’in çiçekleri solmasın diye; bir avuç güneş olmaya geldim. Bu tepelerde maral olmaya, marazları kovmaya geldim! Ben buraya; Sözü, ayağa düşürmeye gelmedim.Ben burayı; çalmadan gireceğim kapım bildim de geldim. Ben buraya; Kadim bir ahde, vefa sunmaya; Sarsılmaz bir vefaya, selam durmaya geldim! Ben buraya; rızanızı almaya geldim! Bir şeref sözü, Bir namus sözü, Bir Meral sözüyle; Ön yargı duvarlarını yıkmaya, Karanlık gölgeleri, yırtmaya geldim. Ben buraya; kucaklaşmaya geldim!” dedi...
Salonun tamamı ayağa fırladı.
Nasıl bir alkış ve heyecan ve kadınların oturduğu blokta zılgıtlar falan anlatamam...
Çok etkilendim.
Yazımın bu bölümünü bitirmeden şu analizimi paylaşacağım...
25 yılı devirdim gazeteci olarak. Salon, meydan doluluğu, kalabalıklar falan boş işlerdir.
Ben coşkuya bakarım.
Meydanları salonları parayı basıp doldurmak bile mümkündür ama konuşmanın bir yerinde, oradaki herkesi aynı anda ve hep birlikte ayağa kaldırtmak insanların istem dışı refleksi olduğu için para verilip de satın alınabilecek şeyler değildir.
O nedenle Meral Akşener’in; “Bir Meral sözüyle; Önyargı duvarlarını, karanlık gölgeleri yırtmaya geldim. Ben buraya; kucaklaşmaya geldim!” cümlesiyle birlikte başta kadınlar olmak üzere salonun tamamının ayağa fırlaması enteresan geldi.
Tabii bu dediğimden İYİ Parti'nin Diyarbakır’da işi bitirdiğini söylemeye çalıştığım manası çıkarmasın kimse…
Aksine işi hiç kolay değil zira Ensarioğlu ismi çok çok etkili olsa da HDP de etkin hala. Ama şunu anladım ki İYİ Parti Diyarbakır Kongre'sinde; "İyi şeyler duymaya susamış bir kitle var o şehirde... Ve onlar duygu yüklü, gerçekçi olduklarını düşündükleri söylemleri de anında sahiplenip, kucaklıyorlar…"
- Hoşçakalın…1 yıl önce
- Depremzede seçmenle ilgili tuhaf bir durum var1 yıl önce
- İnce'nin cevaplamasını istediğim soru şu!1 yıl önce
- Seccade…1 yıl önce
- Akşener ne yapsaydı?1 yıl önce
- Hayat devam ediyor rezilliği!1 yıl önce
- Hatay ve gerçekler…1 yıl önce
- Bu seçim ertelenmeliydi!!!1 yıl önce
- Salgın tehdidi1 yıl önce
- Size bir maliyet hesabı çıkardım1 yıl önce