Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün öğleden sonra yazıyı yazmak için bilgisayarımın başına geçmiştim ama sonra birden aklıma Meral Akşener’in Habertürk’te Fatih Altaylı ile yapacağı program geldi ve vazgeçtim.

Çünkü yine ortalıkta bir sürü iddia dolaşıyordu.

Kimi “Akşener Altaylı ile yapacağı yayında Cumhurbaşkanı başkan yardımcılığı görevini kabul etmeyeceğini, partisini büyütmek için milletvekili olacağını”

Kimi “Son toplantıya ilişkin acayip açıklamalar yapacağını”

Kimi ise “Olan biten her şeyi fazlasıyla ortaya döküp, 'Denedim. Mücadele ettim ama olmadı’ deyip ipleri tamamen kopartacağını” söylüyordu…

İnanmadım hiçbirinin olacağına ama yine de beklemek istedim yayını çünkü esasen merak ettiğim şey Akşener’in ruh halinin ekrana nasıl yansıyacağıydı.

Ve yayın başladı.

Ancak daha en başında; Altaylı’nın, Saadet Partisi önünde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanırken yüzünün asık olduğuna dair sorusuna verdiği cevaptan anladım, program boyu nasıl bir tutum izleyeceğini…

Çünkü benim bildiğim, tanıdığım Akşener, "suratı çok asıktı, mutsuzdu" iddialarına: “Yahu arkadaş 4 gün boyunca yaşanmış korkunç bir gerilimin, yorgunluğun sonunda, bir de son ortak metni hazırlamak için 4 saat çarpıştık! Pardon da nasıl olacaktı ruh halim ya da yüzüm? Onca yaşanmışlığın üzerine, kahkahalarla gülerek mi halkın karşısına çıkmam gerekiyordu” derdi.

Demedi.

Aksine yeni bir polemiğe yol açacak söylemlerden kaçındı ve özen göstererek yaptı açıklamasını.

Yayın sonuna kadar da devam ettirdi bu duruşunu.

Ve haliyle yayın öncesi ortaya saçılan tüm iddialarda fos çıktı.

Kapatmıştı eski hesap defterini Meral Hanım ve yepyeni bir sayfa açmıştı;

“Kemal Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanımızdır artık çünkü ben seçimi kazanmayı yüzde 100 görüyorum. Bir tereddütümüz olsa milletvekili adayı olurum ama ben o mutabakata attığım imzanın gereğini yerine getireceğim ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağım!”

Gelelim şimdi bütün bir analize…

2 Mart Perşembe akşamı başlayıp 6 Mart Pazartesi akşamına kadar süren krize…

“Kim kazandı, kim kaybetti?” sorusunun benim zaviyemdeki karşılığına…

Bir kere şunun altını çizeyim; ben o ilk kriz yaşandıktan sonra yaptığım analizin hala arkasındayım. Hem de sonuna kadar. “Fitne yapıyor” denilmesin diye tekrara düşmeyeceğim ama bana göre Meral Hanım’ın tavrı yerinde bir tavırdı ve sonuna kadar da haklıydı.

Genel İdare Kurulu sonrası yaptığı konuşmada kullandığı ifadelerin bazıları evet bir hayli sertti.

Daha makul olabilirdi ama kimse kusura bakmasın öyle olmadı diye karşılığı o kadar çirkin ve alçakça da olmamalıydı.

Neler yazdılar Meral Hanımla ilgili.

Özellikle de sanki Türkiye’nin çoğunluğu sol/devrimci bir sosyopolitik tercihe sahip sanan sol sekter faşistler!

Akşener’i bahane ederek sağ değerlere kinlerini kustular.

Ne hakaretler ettiler, ne saygısızca cümleler kurdular; hem onun şahsı hem de partisi için.

Daha bir gün evvel ekranlarda onu ve kurmaylarını ağırlayan muhalif TV’ler öyle çirkin benzetmeler, öyle iğrenç konuşmalar yapıp ve öyle eski videoları izlettirdiler ki seyircilerine…

Ben onlar adına utandım, yerin dibine girdim!

Ama Allahtan Türkiye’yi kendi dar çevrelerinden ibaret görüp, kendi dışındakilere emrivaki yapmayı düstur edinmiş bu küstah, saygısız hot zotçu güruha, CHP Lideri ve kurmayları ve hatta milletvekilleri ayak uydurmadı.

Kemal Bey’in talimatı doğrultusunda CHP kurumsal kimliğini taşıyanlar Akşener ya da partisiyle ilgili tek bir olumsuz cümle sarf etmedi.

Bu kriz aşıldı ise biraz da onların sağduyuya teslim olmaları sayesinde oldu.

Sonuca gelirsek…

Akşener’in geri dönüşünün ona hiçbir şey kazandırmadığını ve hatta kaybettirdiğini iddia edip saçmalayan bazı arkadaşlar var.

İtiraf ediyorum: Fikirsel olarak bazı konularda aynı yerde değiliz ama hemcinsim ve o masadaki tek kadın olduğu için evet, pozitif bir ayrımcılığım var Meral Hanım’a…

Ama bundan bağımsız söylüyorum…

Kim ki “Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’nun adı bile yazılmadı ortak metne… 12. maddeye de sırf Akşener’i mutlu etmek için kerhen, ‘Cumhurbaşkanı istediği zaman atayacak’ ibaresi yazıldı!” diyerek küçümsüyorsa Meral Hanım’ı ve yaptığı işi…

Hiç kusura bakmasın o zaman…

Ya siyaset okuması sıfırdır bu insanın…

Ya da bu masanın yeniden bir araya gelmesinden huzursuzdur.

Çünkü bu tavırla ortaya çıkan kriz sayesinde, Millet İttifakı seçmenleri arasında saflar sıklaştı.

Akşener’in önerdiği o formül sayesinde, daha 4 gün önce Ekremciler, Mansurcular, Kılıçdaroğlucular falan diye birbirlerini yiyen CHP’lilerin tamamı barıştı.

Meral Akşener’in derdinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engellemek değil, gerçekten seçimi kazanmak olduğunu anladı toplum.

İki başkanı oyuna sokarak hepsinin seçmeninin Kemal Bey’in etrafında konsolide olmasını sağladı.

Ben inanmıyordum.

Ve bunu da defalarca yazdım.

Bana göre ilk kez Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanma ihtimali belirdi.

Çünkü Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına çok sert bir biçimde karşı çıkanlar, mesafe koyanlar bile, o 4 günlük gerilim yüklü maratonunun sonunda bırakın Kemal Bey’in adına itirazı falan, adına yapıştı resmen!

Ben bu yaşananların önümüzdeki sürecin yönetilmesinde inanılmaz bir yol göstericiliği olacağına inanıyorum.

Bundan sonra benzer krizlerin nasıl aşılacağına dair acayip bir pratik oluştu Millet İttifakı bileşenleri için.

Ve en önemlisi de ne oldu biliyor musunuz?

Masanın dağılması sonucunda ortaya çıkacak maliyeti gördü herkes.

Sözün özü:

Bence “Millet İttifakı” Akşener’in aldığı tavır sayesinde çok ağır bir gerilim testine girdi ve inanılması güç ama başarıyla da geçti bu testi!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar