Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir yıl önce bugünler, Ankaraspor’un ‘yok edilişini’ seyretmiştik.

        Bir yıl sonra bu defa Ankaragücü’nün ‘yok edilme’ çabalarını seyrediyoruz!

        İlginç olan; iki olayın altındaki imza da aynı; Melih Gökçek ve oğlu!

        Ama onlara göre; suçlu başkaları…

        Ankaraspor felaketinin sorumlusu; Özgener federasyonu’ydu.

        Ankaragücü felaketinin sorumlusu da; Cemal Aydın ve Cengiz Topel Yıldırım oldu.

        Yani onlara göre iki olayda da, baba ve oğlun, hiç mi hiç kabahati yok! İlginç bir ‘tesadüf’ olmuş, öyleyse!

        Umarım; Gökçekler Ankara’nın ayakta kalan son temsilcisi Gençlerbirliği’ne de el atmadan, başbakan bu işe bir el atıp ‘dur’ der. Yoksa… Yandı gülüm, Gençlerbirliği!

        Çünkü rakamlar bir hayli ürkütücü… Son bir yılda olanlar da, birkaç gün içinde olabilecekler de…

        Bir yıl önce Ankaraspor’la birlikte uçup giden para 50 trilyon… Son bir yılda, Ankaragücü için harcanan miktar da yaklaşık 40 trilyon… Yarın, futbolcular sözleşmelerini tek taraflı fesh edip gittiklerinde o 40 trilyon da uçup gidecek. Bu işin faturası bununla da bitmeyecek. Üstüne üstlük gelen yönetim (varsa böyle bir babayiğit), önce cebinden TFF’ye konan o temlikler için 30 küsur trilyon çıkarıp bunu ödeyecek, ardından da yeni bir takım oluşturmak için bir o kadar daha para harcayacak.

        Bu uçup giden paraları, gereken paraları, yani işin şu bütçesini söyleyen ben değilim… Melih Bey’in ta kendisi… Trilyon diye yazmamın sebebi de, Melih Bey ‘Telegol’ünde’ böyle telaffuz ettiği için! Bunun adı felaket değil de, ne?

        Peki Melih Bey tüm bunları ne için yapmış? 1994 yılında Ankara’ya belediye başkanı olduğunda peşine düştüğü Ankaragücü hayali için! Melih Gökçek bu sevginin boyutunu, “Melih Gökçek ve oğlu Ahmet bugüne kadar Ankaragücü için ne yapmış diyorlar? Onlar bu kulüp için Ankaraspor’u feda etmiş kardeşim. Yani 50 trilyonu feda etmiş. Varsın gitsin demiş. Daha ne yapacaklar…” şeklinde izah ediyor.

        Yani Melih Bey o Ankaragücü sevgisini izah etme uğruna, hiç farkında olmadan kendini de ele veriyor. Böyle bir zihniyetin bugün, sırf Cemal Aydın ve Cengiz Topel Yıldırım’a olan kini yüzünden 50 trilyonu daha çar-çur etmesi gayet normal olsa gerek. Çünkü kimsenin çıkıp da hesap sorduğu, ‘dur’ dediği filan yok. Kimse çıkıp, “Melih Bey bu paralar kimin parası? Sen kimin paralarını o hayalin ve kinin uğruna feda ediyorsun?” demiyor, diyemiyor.

        Asıl sorunumuz!

        Spor kulüplerinin sorunları ve sporda şiddet olaylarının araştırılması ile ilgili TBMM komisyonu, önemli zirvelerinden birini gerçekleştirdi. Sağolsun medyamız bu olaya ‘duyarlılık’ gösterdi , her bir gazete bu olaya tam sayfa yer ayırdı. Şaşırmamak mümkün değil. Meclis’teki bir komisyon toplantısının ertesi gün gazetelerin manşetlerini süslemesi, bir hayli ilginç! Çünkü alışık değiliz bu tür haberlere. Çünkü bugüne kadar ‘üç büyük kulübümüzün sorunları’ dışında hiçbir sorun, ‘sorunumuz’ olarak önümüze konmamış! Ama siz bakmayın bu ‘gelişmeye’. Esasında medyamızın bakış açısında bir değişiklik yok . Komisyon manşetlerdeydi ama ‘sorunumuz’ aynıydı ! Sorunumuz, Aziz Yıldırım’ın komisyona sarılacivert kravatla katılması ve bir de “Evde kılıbığım ” demesiydi! Şayet bunlar olmasaydı; o sayfalarda o komisyon toplantısından ne bir kare fotoğraf ne de bir kelime haber olurdu. Anlayın Türk futbolunun halini!

        'Kocaman' mı, yoksa 'küçük' mü?

        Bir Fenerbahçe teknik direktörü için;

        Young Boys ve PAOK’a karşı oynanan dört maçta tek bir galibiyet dahi alamayarak Avrupa kupalarına veda etmek; iki kupa maçında yenen 6 gole karşılık, tek bir puan dahi alamayarak ‘sıfır çekmek’;

        Tarihin en iyi kadrolarından birine sahip olunmasına rağmen, ligde şampiyonluk ümitlerini ‘sürprizlere’ bırakmak ‘başarısızlık’ değil de, nedir peki?

        Ama ona göre değil… O hâlâ “Başaramayacağımı anladığım anda bırakırım” diyor… Belki de o ‘başarıyı’, ligde tutunabilmek olarak görüyor! Belki de o hâlâ kendisini “Ankaraspor teknik direktörü” zannediyor!

        Bu sezon Avrupa, lig ve kupada oynanan 22 maçtan bir şey “anlamamış” olacak ki, oynanan 23. resmi maç olan Buca karşılaşmasının ardından , “Hem Sivas hem de Buca maçını bir iki kez daha seyrettikten sonra, bu mücadelelerin bana taze bilgiler vereceğini düşünüyorum” diyebiliyor. Yani, kıvırıyor.

        Tıpkı, Şenol Güneş’in kendisine verdiği cevaba kadar “Trabzonspor’un üç penaltısı irdelenmeli” ifadesinin arkasında olduğunu söylerken, Trabzonspor’un ayaklanışının ardından “Ben kesinlikle onlara verilen penaltıları kastetmedim” diyerek kıvırdığı gibi…

        Bakalım “Öyle ya da böyle bu sezon şampiyon olacağız” diyerek süre kazanmaya çalışan Kocaman, yarın bu sözünü gerçekleştiremediğinde nasıl kıvıracak?

        Asıl irdelenmesi gereken Aykut Kocaman’ın ta kendisidir. Fenerbahçe yönetimi, Kocaman’ın hem sportif direktör hem de teknik direktör olarak yaptıklarını masaya yatırmalıdır. Zaman zaman müdahaleleri sayesinde ‘döndürdükleri’ o bazı yanlışları da!

        Diğer Yazılar