Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NE oldu?

        A.Gücü-Beşiktaş maçı devre arasında İbrahim Üzülmez, kendisine küfür eden İbrahim Toraman'ı yumrukladı.

        Sonra?

        Beşiktaş yönetimi, 11 yıllık kaptanını kapının önüne koydu.

        Sonra?

        Beşiktaş camiası kahroldu. Başkanın, yöneticilerin eşi ve çocukları gözyaşlarına boğuldu.

        Çünkü o, çok farklı bir oyuncuydu. Vefakardı, cefakardı... Deli'ydi, ama özveriliydi. İyi bir profesyoneldi... Beşiktaş'ın 11 yıldır değişmez kaptanıydı. Kısaca o bir efsaneydi... Kolay değildi onu bir çırpıda silip atabilmek. Bu yüzden Beşiktaş yönetiminin verdiği karar, sadece Beşiktaşlı'sını değil herkesi kahretti.

        Sonuç?

        Henüz "Beşiktaş yönetiminin aldığı karar doğrudur" diyen bir Allah'ın kulu daha çıkmadı. Çünkü herkes hemfikirdi... Herkese göre karar, skandaldı.

        Peki tüm bunlar ne için (miş)?

        "Eğer yarın bir gün Beşiktaş'ın önemli yıldızlarından biri ülkesine gittiğinde kaptanımız soyunma odasında takım arkadaşını yumrukladı derse Türk futbolu bundan büyük zarar görür" diye (miş). (Başkan öyle diyo!)

        Çünkü "Beşiktaş artık eski Beşiktaş değil. Beşiktaş artık bir dünya kulübü olduğu için. Beşiktaş Dünyanın ve avrupanın yakından izlediği bir kulüp olduğu için... " (miş)...

        Gerekçe; örneğin "Ya Beşiktaşlı Simao Portekiz'deki alt komşusuna bunu söylerse !" diye...

        Başkan Demirören, işte bu sözlerle İbrahim Üzülmez'i "kovmamaları halinde" olabilecek muhtemel tehlikeyi dile getiriyor!

        Tek gerekçe bu...

        İlginç!

        Bu bir fikirdir. Olabilir.

        Peki sayın başkan; o Simao, yarın ülkesine gittiğinde komşusu ona "Peki Simao o takım arkadaşını yumruklayan oyuncu kovulduktan sonra ne yaptı?" diye sorarsa, o da "Yönetim teklif etti o da bir gün sonra Beşiktaş A2 takımının başına geçirildi" derse?

        O alt komşusu Simao'ya, "Peki orası Beşiktaş kulübüne ait değil mi. Böyle çirkin (!) bir davranışa imza atan bir oyuncu nasıl olur bir gün sonra tekrar Beşiktaş'ta önemli bir göreve getirilir" derse?

        "Tuhaf" olmaz mı, başkan?

        Desenize, yarın bir gün sayın başkan, Sultanahmet'te gezerken oğlu yere tükürdü veya çöp attı. Oldu ya!... Bunu da oradaki birkaç Portekizli, İspanyol turist gördü. Yandı küçük Demirören... Bu olaydan sonra ne olur o çocuğun hali, bir tahmin edin bakalım!

        Bu mantık değil başkan.

        Bu; Schuster'e teslim olmak, başka bir şey değil.

        Bu; onca transfere rağmen daha ligin ilk yarısında şampiyonluğa havlu atan o Beşiktaş'ın teknik direktörüne teslim olmaktır.

        Bu; her puan kaybından sonra "benzer mazeretlere" sığınarak, kamuoyuna "masallar anlatan" o Schuster'e teslim olmaktır.

        Bu; yönetimin getirdiği o Tayfur Havutçu'yu kulübeden, < kaleci antrenörü Zafer hocayı takımdan ve o Fatih Tekke'yi kulüpten kovan Schuster'e teslim olmaktır.

        Çünkü, O'na "teslim olduğunuz" için, Mete Düren'in de ifade ettiği gibi, "Şayet Schuster olmasaydı ne Quaresima ne Guti Beşiktaş'a gelirdi" diyerek O'na olan teslimiyetinizi gösterdiğiniz için.

        Kulübün anahtarı dışında, onun uğruna her şeyinizi verdiğiniz için.

        O, yarın kovulacak.

        Diğer meslektaşları Löw gibi, Aragones gibi, Del Bosque gibi O'nun da kariyerine "Türkiye'de çalıştığı takımdan kovuldu" diye bir zeval gelmeyecek. Tıpkı diğerlerinin gelmediği gibi... O da 4r diğerleri gibi, üç ay çalışıp üç yıllık

        parasını alıp gidecek bu diyardan.

        Madem hassasiyetiniz Türk futbolunun marka değerineyse, ki bu olay konusunda gerekçe bunu gösteriyorsunuz.

        Peki, o Bernd Schuster'in Türk futbolunu "aciz" ve "zavallı" gösteren, 60 model yapan söylemlerine ne diyeceksiniz?

        O, Türk futboluna saygı göstermeyen, her defasında Türk futbolunu küçük düşüren söylemlerde bulunan, bunlara karşılık idmanda fotoğraf çeken foto muhabirlerine "avret yerlerini" gösterme cesareti gösteren o Schuster'in, hakemlere, rakiplere, medyaya yaptıklarına ne diyeceksiniz?

        Ya o da, yarın o yıldız futbolcularınız gibi ülkesine döndüğünde, "Türkiye'de 60' 11 yılların futbolu oynanıyor, Orası Avrupa falan değil. Rakiplerimiz onar kişi defans yapıyor" derse ! (Ankaragücü yenilgisi sonrası buyurduğu gibi) Acaba bu mu, yoksa, "kaptanımız soyunma odasında küfür etti diye takım arkadaşını yumrukladı" demek mi Türk futbolunun marka değerine zarar verir. Sanırım, o yabancı yıldızların anlatacakları Beşiktaş hatıraları içinde en masumu, Beşiktaş'a ve Türk futboluna en az zarar verecek olanı, Üzülmez'in attığı o yumruk olur; sayın başkan.

        DİP NOT!

        Georghe Hagi; bir çırpıda 8 milyon euroluk Misimoviç'i siliyor. Onca zarara rağmen, bir "dur" diyen yok.

        Bernd Shuster, bir çırpıda Fatih Tekke'yi siliyor.

        Yine "dur" diyen yok.

        O Bernd Shuster, bu kez 11 yıllık kaptanı kovduruyor.

        Yine "dur" diyen yok.

        Düşünüyorum da, acaba bir gün bu "güç" bizim hocalarımıza da nasip olacak mı?

        Ne dersiniz, o günleri görebilir miyiz?

        Diğer Yazılar