AB’de maaş artışı tartışması: Tasarruf çağrılarına rağmen %7,2 zam
Avrupa genelinde ekonomik sıkıntılar ve tasarruf politikaları gündemdeyken, Avrupa Birliği bürokrasisinde 40 bin çalışanın maaşlarına %7,2 oranında zam yapılması kararlaştırıldı. 2022'den bu yana yapılan altıncı maaş artışı olan bu zam, kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtı. Zammın gerekçesi olarak Brüksel ve Lüksemburg'daki artan yaşam maliyetleri ve enflasyon gösterildi. Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin'in haberi...
Avrupa’da birçok ülke, enerji krizi, yüksek enflasyon ve ekonomik daralma ile mücadele ederken, AB kurumlarında üst düzey maaş artışlarının devam etmesi, vatandaşlar arasında “eşitsizlik” ve “halktan kopukluk” eleştirilerini beraberinde getirdi. Özellikle, Ursula von der Leyen’in maaşının 32.101 Euro’dan 34.412 Euro’ya çıkması ve AB komiserlerinin maaşlarının 28.053 Euro’ya ulaşması, bu eleştirileri daha da güçlendirdi. AB’nin kamu kaynaklarını kullanma biçimi, tasarruf çağrılarıyla çelişiyor.
Gerekçeler ve Eleştiriler
AB yetkilileri, maaş artışının Brüksel ve Lüksemburg’daki yaşam maliyetlerini dengelemek için zorunlu olduğunu savunsa da, bu artışın adaletsiz olduğu yönünde eleştiriler var. Ortalama bir AB vatandaşı, yüksek enflasyon nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, “Eurokratlar” için yapılan sürekli zamlar, bürokrasinin ayrıcalıklı bir sınıf oluşturduğu algısını güçlendiriyor.
Maliyet ve Bütçe Dengesi
Maaş artışları için toplamda 16,6 milyon Euro ek harcama yapılacak ve bu bütçe, diğer harcama kalemlerinden kesinti yapılarak karşılanacak. Bu durum, sosyal programlar ve kalkınma projelerinde bütçe kısıntısına neden olabilir. AB’nin, özellikle enerji dönüşümü ve kriz yönetimi için bütçeye ihtiyaç duyduğu bir dönemde, maaş artışlarına öncelik verilmesi eleştiri konusu oluyor.
Halkın Tepkisi ve Güven Krizi
Avrupa genelinde ekonomik sıkıntılar sürerken, bu maaş artışları AB vatandaşlarının güvenini zedeleyebilir. AB’nin, maaş politikalarını daha şeffaf ve adil bir şekilde yürütmemesi, halk ile kurumlar arasında bir uçurum oluşmasına neden olabilir. Vatandaşlar, maaş artışlarının yerine enerji krizi, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunların çözülmesine öncelik verilmesini bekliyor.
AB’nin maaş politikası, özellikle kriz dönemlerinde adalet ve eşitlik ilkeleri açısından yeniden değerlendirilmelidir. Bürokrat maaşlarının düzenli olarak artırılması, Avrupa’daki ekonomik eşitsizlik algısını derinleştiriyor ve AB’nin halktan kopuk olduğu eleştirilerini güçlendiriyor. AB liderlerinin, bu kararların arkasındaki gerekçeleri daha iyi açıklaması ve kamuoyunun beklentilerini dikkate alması, bu tür krizlerin önlenmesi için kritik öneme sahip.
