Animasyonu canlı çekimle birleştiren 10 unutulmaz film
'Harold ve Mor Tebeşir'in (Harold and the Purple Crayon) gösterime girdiği hafta, animasyon ile canlı çekimleri birleştiren unutulmaz filmleri bir araya getirdik. Habertürk film eleştirmeni Mehmet Açar'ın seçkisi.
GÖKTEN İNEN MELEK (1964)
(Mary Poppins)
P. L. Travers’in Mary Poppins serisinden sinemaya adapte edilen “Gökten İnen Melek”, eğlenceli ve klasik bir Disney müzikali. Acil bir dadıya ihtiyaç duyan Banks ailesinin yardımına, şemsiyesiyle gökten inen Mary Poppins yetişir. Mary sihirli güçlere sahip özel bir dadıdır. Bu filmden önce veya sonra, romanın sinema haklarını nasıl alındığının hikâyesini anlatan “Saving Mr. Banks”i (2013) de seyretmenizi öneririz. Seyrederseniz ‘Gökten İnen Melek’ten aldığınız tat ikiye katlanırken yapım hikâyesinin ardındaki sırları keşfedecek; canlı çekimlere eklenen çizgi sahnelerin Walt Disney ile Travers’i nasıl karşı karşıya getirdiğini göreceksiniz.
KUTSAL KADEH (1975)
(Monty Python And The Holy Grail)
Kral Arthur ile şövalyeleri, hep birlikte Hz. İsa’nın Kutsal Kadeh’ini arıyorlar ve maceraları sırasında seyirciyi gülmekten yerlere yatırıyorlar. Hem efsaneyle hem de tarihi filmlerle dalga geçen şahane bir Monty Python komedisi… Bir zamanların efsane komedi grubu Monty Python, filmlerinde animasyon sahneler kullanmayı ve canlı çekimlerle birleştirmeyi severdi. ‘Kutsal Kase’, filmi Terry Jones ile birlikte yöneten Terry Gilliam’ın aynı zamanda animatör olarak da katkı verdiği bir yapım.
MASUM SANIK ROGER RABBIT (1988)
(Who Framed Roger Rabbitt)
1988’in en çok seyredilen filmlerinden biri olan ‘Masum Sanık Roger Rabbit’, 1940’lı yıllarda çizgi karakterlerin insanlarla birlikte aynı dünyada yaşadığı alternatif bir evrende geçiyor. Hollywood’un çizgi starı Roger Rabbit, eşini takip etmesi için ‘karton karakterlerden’ hiç hoşlanmayan özel dedektif Eddie Valiant’ı (Bob Hoskins) tutuyor ve polisiye entrika başlıyor. ‘Roger Rabbit’, kurgu, özel efekt ve ses efektleri kurgusunda aldığı Oscar’ların yanı sıra animasyon sahnelerinin emanet edildiği Richard Williams’a da Özel Başarı Akademi Ödülü kazandırmıştı.
MASKE (1994)
(The Mask)
Bankada çalışan Stanley Ipkiss’in (Jim Carrey) hayatı, bulduğu ahşap maskeyle değişir. Takıldığı anda yüzüne yapışan maske kullanan kişiye tuhaf süper güçler verir. Kuzeyli tanrı Loki tarafından yaratılan bir maskedir bu ve mülayim Stanley’in tüm hayatını değiştirir. Jim Carrey’nin fiziksel komedi yeteneklerini en verimli şekilde kullanan film, Stanley’in maske taktığı anlarda canlı çekimlerle animasyonu birleştirir ve resimli roman estetiğini kullanır. Russell Chuck’ın yönettiği filmde Carrey, oyunculuğuyla animasyonla gerçek çekimlerin bir araya gelmesine kayda değer bir katkı yapar.
SPACE JAM (1996)
Başrolünde yıldız basketbolcu Michael Jordan’ın oynadığı ‘Space Jam’, 1996 yılının popüler filmlerinden biriydi. En çok konuşulan yanı, animasyon ve canlı çekimleri birleştirmesiydi. Michael Jordan’ın kendini canlandırdığı ‘Space Jam’, çizgi film kahramanları Looney Tunes ekibinin uzaylılar tarafından esir tutulmaları üzerine gelişen olayları anlatıyordu. Ve her şey elbette heyecan dolu bir basketbol maçına bağlanıyordu.
KILL BILL: VOL.1 (2003)
Hikâye, Uma Thurman'ın oynadığı Gelin karakterinin, Bill ve eski çetesinden aldığı intikam üzerinden şekilleniyor. Gelin, yıllar önce düğün törenini basarak davetliler dahil herkesi öldüren çete mensuplarıyla tek tek hesaplaşıyor. Filmi yazan ve yöneten Quentin Tarantino hesaplaşma sahnelerinin tümünü birbirinden farklı anlatım stilleriyle çekiyor. Hong Kong ve Japon usulü dövüş filmlerinin yanı sıra filmde Japon mangası tarzında animasyon bir sekans da yer alıyor. Production I.G tarafından gerçekleştirilen ve 1980’lerin Japon animelerini akla getiren sekans, O-Ren (Lucy Liu) karakterinin çocukluk yıllarına kadar uzanan yaşam öyküsünü ve dünyanın en tehlikeli tetikçilerden birine dönüşümünü anlatıyor.
MANHATTAN'DA SİHİR (2007)
(Enchanted)
Disney’in animasyon dünyasında yaşayan prenseslerden biri olan Giselle, New York’un çizgi filme dönüşmemiş gerçek dünyasına uyum sağlamaya çalışır. Bill Kelly’nin yazdığı, Kevin Lima’nın yönettiği film, Disney’in masal dünyasını eğlenceli bir parodi malzemesine dönüştürürken aynı dünyaya saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyor. Giselle rolünde Amy Adams’ı izlediğimiz filmde diğer önemli rolleri Patrick Dempsey, James Marsden, Timothy Spall ve Susan Sarandon canlandırıyor.
SCOTT PILGRIM DÜNYAYA KARŞI (2010)
(Scott Pilgrim vs. the World)
İngiliz yönetmen Edgar Wright'ın Bryan Lee O'Mailey'in resimli romanından sinemaya uyarladığı film, 22 yaşındaki 'boşta gezer' basçı Scott Pilgrim'in (Michael Cera) aşk ve müzik hayatında yaşadığı rekabeti gerçek üstü, fantastik bir tarzda anlatıyor. Edgar Wright'ın çizgi roman ve video oyun estetiğini harmanladığı film, farklı bir mantığa dayalı kurgusu, resimli roman seyrediyormuş hissi veren özel efektleriyle kelimenin gerçek anlamıyla müstesna bir iş... Ebeveynler ve yetişkinlerin boy göstermediği yarı gerçek yarı hayal bir dünyada geçen film aksiyondan Uzakdoğu dövüş filmlerine, sitcomlardan romantik komedilere uzanan geniş bir janr yelpazesine sahip. Filmin mizah duygusu için de aynı şey söylenebilir. Resimli romanlar ve video oyunlarıyla büyümüş bir kuşağın bitmeyen rekabet döngüsü içindeki komik hallerini anlatan filmde Scott'un âşık olduğu Ramona'yı Mary Elizabeth Winstead canlandırıyor.
HARRY POTTER VE ÖLÜM YADİGARLARI BÖLÜM: 1 (2011)
(Harry Potter and the Deathly Hallows - Part 1)
Serinin yedinci halkası, ortasından ikiye bölünmüş uzun bir final filmi aslında. Harry Potter ve arkadaşlarının, Voldemort’a karşı verdikleri mücadele sırasında yaşadıkları umutsuz ve karanlık anlara tanık oluyoruz. Finale adını veren, animasyon formatındaki ‘Ölüm Yadigarları’ masalı ise filme özel bir derinlik katıyor. Üç erkek kardeşle Ölüm arasında geçen, gerçekten çok güzel ve anlamlı bir masal bu... J.K. Rowling’in Chaucer’ın “Canterbury Hikayeleri”nin bir bölümünden esinlenerek yazdığı, Ben Hibon’un yönettiği animasyon sekansı, tek başına bir film hikâyesi olacak kadar etkileyici.
CHRISTOPHER ROBIN (2018)
Yatılı okula gitmeden önce başta Winnie olmak üzere çocukluk oyuncaklarıyla vedalaşırken tanıdığımız Christopher Robin’ın yetişkin hali (Ewan McGregor), rekabet nedeniyle işkoliğe dönüşen bir beyaz yakalı olarak çıkıyor karşımıza. Oyuncak ayı Winnie yıllar sonra, Robin'in ruhunu kurtarmak için dönüyor. Winnie sadece çocukluk yıllarının değil, bir çocuğun naif bakış açısının da temsilcisi. Bu yüzden Winnie, Robin'in bilinçdışından gelen imdat çağrısı gibi… Filmin en çarpıcı imgesi takım elbiseli bir adamın çocukluk oyuncaklarıyla Londra caddelerinde dolaşması... Yönetmen Marc Forster animasyon ve canlı çekimleri birleştirme açısından teknik olarak gayet iyi bir iş var koyuyor ortaya. “Christopher Robin” yetişkinlere ve çocuklara hitap ediyor ama mesaj daha çok yetişkinlere yönelik: Çocukluğunuzu unutmayın, ara sıra “hiçbir şey yapmama”nın keyfini çıkarın ve sevdiklerinizle birlikte tatile gitmeyi ihmal etmeyin.