Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Çevik, inovatif ve teknoloji odaklı bir yıl: 2025 - İş-Yaşam Haberleri

        2024, teknoloji dünyasında yapay zekanın (AI) ve üretken yapay zekanın (GenAI) merkezde olduğu bir yıl olarak tarihe geçecektir. Statista’ya göre üretken yapay zeka pazarının, 2024'te yaklaşık 128 milyar ABD doları seviyelerinden 2032'de 1,3 trilyon ABD dolarının üzerine çıkması beklenmektedir. Bunun nedeni, son yıllarda ChatGPT, Google Gemini ve Midjourney gibi üretken yapay zeka araçlarının patlamasıdır. Şirketler ve teknoloji devleri, AI teknolojilerine her zamankinden fazla yatırım yapmaktadırlar. Ancak, değer üretmek için sadece teknolojiye yatırım yapmanın yeterli olmadığını artık herkes gayet iyi biliyor. Gerçek değer üretimi, teknolojinin işletme süreçlerine entegrasyonunu ve çalışanların iş yapış biçimlerinde köklü değişiklikleri gerektirir. Yapay zeka, birçok sektörde dönüşüm meydana getirme potansiyeline sahip olsa da bu dönüşümün etkili bir şekilde hayata geçirilmesi ciddi planlama ve çaba gerektiriyor. Şirketlerin, yanlızca yapay zekaya yatırım yapmakla kalmayıp, süreçlerini yeniden tasarlamaları, hedefler belirlemeleri ve organizasyonel değişimi yönetmeleri gerekiyor. Aksi taktirde süreçlere liderlik etmek pek mümkün değildir.

        REKLAM

        Liderlik Dinamiklerinin Dönüşümü…

        Bugün ve sonrasında liderlik dinamikleri teknolojideki hızı yakalayabilme kapasitesiyle ilişkili olacaktır. Teknoloji sektörü, diğer sektörlere kıyasla çok daha yüksek bir değişim ve yıkım oranına sahiptir. Bain&Company’e göre geçmişte her on yılda bir, en değerli teknoloji şirketlerinin yarısı liderlik tablosundan düşerken, son yıllarda bu eğilim değişmiştir. Bugün, en değerli teknoloji şirketleri, yıllardır üst sıralarda kalmaya devam ederek pazar paylarını artırıyor. Özeti, aslında kim teknolojiyi iyi yönetirse liderliğini o denli sürdürülebilir hale getirebilir. Çünkü, teknoloji hem arzı hem de talebi ölçeklenebilir kılar. Pazar dinamikleri açısından bakıldığında da durum çok farklı değildir; 2024’te dikkat çeken bir başka trend de “kazanan herşeyi alır” olmuştur. Teknoloji yoğun sektörlerde piyasa değeri ve kar havuzu birkaç büyük oyuncu arasında yoğunlaşmıştır. İlk beş teknoloji şirketi, sektördeki toplam piyasa değerinin %63’ünü ve kar havuzunun %64’ünü temsil etmektedir. Pandemi süreci bu şirketlerin avantajlarını daha da artırmış ve büyük oyuncuların daha fazla güç kazanmasına imkan tanımıştır.

        2025 ve ötesinde iş dünyasını neler bekliyor?

        2025’e girerken, yapay zekanın iş dünyasındaki etkisi giderek artacaktır. Capgemini’s Business Services, bu yeni teknolojilerin kullanımıyla, verinin gücünün ortaya çıkarılabileceği, engellerin ortadan kaldırılabileceği, içgörüler geliştirilebileceği ve müşterilerin gelir ve karını etkileyen somut iş sonuçları üretilebileceğini belirtmiştir. Ancak, bu süreçte şirketler sadece teknolojiye yatırım yapmakla kalmayıp, organizasyonel kültürlerini de dönüştürmek zorunda olduklarını biliyorlar. Etik sorular, siber güvenlik, regülasyonlar ve yapay zekanın sosyal etkileri, önümüzdeki yıllarda önemli bir tartışma konusu olmaya devam edecek. Bununla birlikte, büyük teknoloji şirketleri arasındaki rekabet daha da sertleşecek gibi görünüyor. Küresel ekonominin belirsizliği, bu devlerin daha fazla kaynak ayırmasını ve yenilikçi çözümler sunmasını gerektirecektir. Küçük ve orta ölçekli teknoloji şirketleri için ise daha niş pazarlara yönelmek ve iş birlikleri yapmak kritik önem taşıyacaktır.

        2024, yapay zeka ve teknolojinin iş dünyasındaki yerini sağlamlaştırdığı bir yıl oldu. Ancak teknolojinin gerçek potansiyeli, yalnızca işletme karlarını artırmakta değil, aynı zamanda toplumsal fayda sağlamakta yatıyor. 2025 ve sonrası, yapay zekanın bireylerin ve toplumların ihtiyaçlarına yanıt verdiği, daha kapsayıcı bir teknoloji ekosisteminin inşasını gerektiriyor.

        Teknolojinin hızla evrildiği bu dönemde, şirketlerin ve bireylerin uyum sağlama ve fırsatları değerlendirme becerisi, başarılarını belirleyecek en önemli faktör olacak. Unutulmamalı ki, teknoloji yalnızca bir araçtır ve bu aracın insan yaşamını kolaylaştırmak için nasıl kullanılacağı bizim seçimimize bağlıdır.

        2025’de ve ötesinde yapay zeka, üretken yapay zeka, yapay zeka destekli robotik, bulut platformları, siber güvenlik, sürdürülebilir teknolojiler ve kuantum bilişimin kurumsal stratejilerde temel unsurlar olacağını, odağı bu alana yerleştirmek gerektiğini bilmekte fayda var.

        Geleceğin kazananları…

        Unutulmaması gereken en önemli nokta ise teknolojik inovasyonların hem fırsat hem de tehdit potansiyeli taşıdığıdır. Geleceğin kazananı olmak için; çevik, yenilikçi ve teknoloji odaklı bir yaklaşımı benimseyin. Sürdürülebilirlik ile inovasyon arasındaki dengeyi kurun, yapay zekayı stratejik bir araç olarak kullanın ve yaratıcı bir iş gücüne yatırım yapın….bunları gerçekleştiren işletmeler, geleceğin kazananları olacaktır. Teknolojiyi sadece bir araç değil, aynı zamanda bir strateji olarak gören şirketler, rekabetin bir adım önünde yer alacak ve 2025 ve sonrasında liderliklerini pekiştireceklerdir.

        İş Stratejisi, Teknoloji Stratejisi ve Sürdürülebilirlik Stratejisinin harmonizasyonu…

        Şirketlerin iş stratejileri, başarının ve sürdürülebilirliğin anahtarıdır; teknoloji bu süreçlerde bir katalizör olarak kullanılır. Teknoloji stratejisi, iş stratejisinin gereklerini yerine getirmek için en doğru rotayı kullanmaya çalışır. Ancak, bu etkileşim her zaman bu yönde olmayabilir. Teknolojik inovasyonlar bazen iş stratejisini kökten etkileyebilir, yaratıcı yıkımların gerçekleştiği dönemlerde iş stratejisi, teknolojik gelişmelere göre yeniden dizayn edilebilir.

        Şirketler mevcut ve gelecekteki teknolojik yeteneklerini iş hedefleri doğrultusunda konumlandırmak için bir kurumsal teknoloji stratejisi üzerinde netleşmelidir. İnovasyon yönetiminden, teknoloji portföy planlamasına ve tabiki teknoloji yatırımlarına kadar tüm süreçlere ilişkin kararlarını belirlemelidirler. Teknoloji stratejisi sadece günümüzün değil, 2025’in ve geleceğin iş dünyasının da vazgeçilmez bir bileşeni olacaktır.

        Elbette bir şirketin; çevresel, sosyal ve ekonomik sorumluluklarını nasıl yerine getirileceğinin tanımlandığı sürdürülebilirlik stratejisinin de iş stratejisinin bir bileşeni olduğu ve teknoloji stratejisiyle entegre edilmesinin kritik bir rol oynadığı unutulmamalıdır.

        Bu üç strateji, birbirini karşılıklı olarak tamamlar ve birbirlerine bağımlıdır. Teknoloji, iş stratejisinin hedeflerine ulaşılmasında kritik bir bileşendir. Sürdürülebilirlik, bu stratejilerin uzun vadeli başarısını destekleyen, çevre ve toplumsal sorumlulukları dikkate alarak şekillendirilmesini sağlayan bir çerçeve sunar. Bu stratejilerin entegrasyonu, yalnızca ekonomik başarıya odaklanmakla kalmaz; aynı zamanda şirketlerin sosyal ve çevresel etkilerini göz önünde bulundurarak daha bütünsel bir değer üretmelerini de mümkün kılar. Teknolojinin iş stratejisiyle uyumlu kullanımı, verimlilik, inovasyon ve rekabet avantajı sağlarken, sürdürülebilirlik hedefleri, şirketlerin bu başarıyı sadece kar odaklı değil, aynı zamanda toplum ve çevre üzerindeki olumlu etkiler üzerinden de ölçmelerine imkan tanır.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ