Esra Şaşmaz İle Masal Zamanı: Rapunzel
Bir varmış, bir yokmuş… Masal bu ya, en güzel diyarlarda yaşayan harika bir aile varmış
Rapunzel
Bir kız çocukları olmasının hayaliyle yaşar, her gün bunun için tatlı düşler kurarlarmış. Günün birinde kadın hamile olduğunu anlamış ve çok mutlu olmuşlar. Hamileliğin de etkisiyle, kadın yan bahçedeki ağaçtan bir meyve yemek istemiş. Ama o ev cadının evi, ağaç da cadının ağacıymış.
Kocası, kadının bu isteğini yerine getirmek istemiş ve gizlice bahçeye girerek ağaçtan biraz elma koparmış. Hem de sulu sulu harika iki elma…
Ertesi gün tekrar elma koparmaya gittiğinde, karşısında birden cadıyı görüvermiş. Çok korkmuş ve tam kaçmaya çalışırken cadı seslenmiş:
“Sen neden burada benim ağacımdan meyve koparıyorsun? Üstelik benden izin bile almadan!”
Adam titreyerek cevap vermiş:
“Siz kötü bir cadısınız. Ben sizden izin istemeye çok korktum.”
Cadı bu cevap üzerine oldukça sinirlenmiş:
“Öyleyse seni cezalandıracağım. Benden elma çalmanın bir cezası var. Çocuğunu doğar doğmaz bana vereceksin.” demiş.
Adam korkuyla kabul ederek hızla uzaklaşmış. Her gün elmalardan karısına götürmeye de devam etmiş. Çünkü bu anlaşmaya göre, karısı elmalardan dilediği kadar yiyebilecekmiş.
Gel zaman git zaman kadın doğum yapmış ve cadı gelip bebeği almış. Annesi gözyaşlarına boğulmuş. Aradan yıllar geçmiş.
Rapunzel isimli bu bebek büyüyüp 16 yaşına geldiğinde çok güzel bir kız olmuş.
Cadı onu yüksek bir kulede hapsetmiş. Hiç kimsenin onu bulmasını istemiyormuş. Burada yaşadığı süre boyunca, Rapunzel hiç saçlarını kesmemiş. Böylece upuzun altın sarısı saçları olmuş.
Bir gün camın önünde şarkı söylerken, ormanda avlanan Prens “Aman tanrım bu sesin sahibini görmeliyim.” diyerek sese doğru gitmiş. Bir de bakmış ki kız yüksek bir kulede yaşıyor. Onu tam olarak görememiş. Merakla bakarken, annesinin geldiğini ve ona seslendiğini fark etmiş.
“Rapunzel, Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.”
Rapunzel upuzun saçlarını camdan aşağı uzatmış ve annesi saçlarına tutunarak yukarı tırmanmış.
Bunu gören prens sevinmiş ve ertesi akşam Rapunzel'in kulesine geri gelmiş ve sesini değiştirerek “Rapunzel Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.” demiş. Rapunzel de saçlarını uzatmış ve prens kızın saçlarına tutunarak yukarı tırmanmış.
Rapunzel karşısında prensi görünce çok korkmuş. İlk defa annesinden başka insan görüyormuş. Prens ona “Ne kadar güzel sesin var.” demiş. Rapunzel ürkek ve çekingen bir halde teşekkür etmiş.
“Hayır.” demiş prens. “Lütfen korkma benden.”
O gün, prens ilk görüşte Rapunzel’e aşık olmuş ve Rapunzel de prensten hoşlanmış. Böylece prens ve Rapunzel sürekli görüşür olmuşlar. Bir gün annesi ormandan dönerken, prensin geldiğini ve Rapunzel’in yanına tırmandığını görmüş. Bunu görür görmez çok sinirlenmiş ve prensin gitmesini bekleyerek, ardından hızlıca Rapunzel’in yanına gitmiş.
“Benden gizleyerek, nasıl birini alırsın buraya?” diye kızarak, eline makas almış ve Rapunzel’in o uzun altın sarı saçlarını kesmiş. Ardından da o kuleden çok uzak bir çöle göndermiş. Sonrasında prensi cezalandırmaya gelmiş sıra. Kuleye giderek prensi beklemeye koyulmuş. Prens geldiğinde “Rapunzel Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.” demiş. Annesi, Rapunzel’den kestiği saçları aşağı doğru uzatmış ve prens tırmanmış.
Yukarı geldiğinde bir bakmış ki karşısında cadı. Korkarak geri dönmüş.
O günden sonra her yerde Rapunzel’i aramış, ormanda bulduğu meyvelerle karnını doyurmuş.
Sevgisinin büyüklüğüyle, umut etmekten hiç vazgeçmemiş. Bir gün Rapunzel’e kavuşacağını biliyormuş. Üzerinden aylar geçmiş ve sonunda çöle gelmiş. Çölde yürürken o güzel sesi duymuş ve “İşte bu Rapunzel. Onu bulacağımı biliyordum.” diyerek sese doğru gitmiş.
Rapunzel, prensi görünce ona doğru koşmuş ve ona sarılmış, mutluluktan ağlamış, gözyaşları prensin gözüne damlamış ve prensin gözleri yavaş yavaş görmeye başlamış. Bu bir mucizeymiş. Böylece, sevgiyle her şeyin çözülebildiğini görmüşler.
Sımsıkı sarılmış ona prens. Birlikte prensin sarayına gitmişler ve harika bir düğünle evlenmişler. Halk da onları çok sevmiş. Yıllar boyu huzur ve mutlulukla yaşamışlar. Ve bu masal da böylece sona ermiş.