Fatih Erbakan'dan FETÖ için çok çarpıcı tespitler
Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan, babasının FETÖ elebaşı Gülen'e ve örgüte bakışını anlattı
Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan, Teke Tek'te Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. Erbakan'ın açıklamaları:
15 TEMMUZ GECESİ
Ben Altınoluk'taydım 15 Temmuz akşamı. 21.35 uçağıyla Ankara'ya gitmem gerekiyordu. Uçak gecikmeli olarak geldi ama bir daha kalkamadı uçuşların iptalinden dolayı. Altınoluk'taki evimize döndük. Oralarda durum tabii sakindi ama büyük şehirlerde olaylar oldu. Olaylarla ilgili açıklamayı vakfımızın internet sayfasında hemen yaptık. Bunun antidemokratik bir eylem olduğunu dile getirdik. Erbakan Vakfımızın mensuplarından da yaralananlar oldu. Şehit olan kardeşimiz de oldu. Onlar da kahramanca mücadele ettiler.
SAADET PARTİSİ
Parlamento dışında olmanız halinde sesinizi duyurmanız zor. Bu olaylarla ilgili onlar da birçok şey söylediler. Milli görüş olarak en çok askeri müdahaleye karşı olacak camia biziz. 1971 muhtırasıyla milli görüşün ilk siyasi partisi Milli Nizam Partisi kapatıldı. Milli Selamet Partisi 12 Eylül darbesi ile kapatıldı. Refah Partisi kuruldu, askeri konsey seçime girmesine izin vermedi. 28 Şubat'ta postmodern darbe diye adlandırılan süreçle kapatıldı. Arkasından çıkarılan birtakım davalarla rahmetli Erbakan Hocamız siyaset yasağı aldı. 15 Temmuz'daki bu hain operasyonu da şiddetle kınıyoruz.
CÜBBELİ AHMET HOCA'YA YANIT
(Cübbeli Ahmet Hoca'nın “Erbakan olsaydı, sokağa çağırmazdı” sözleri) Değişik bir bakış açısı ortaya koydu. Kendisi de sevdiğmiz bir kisme. Kötü niyetle, Erbakan ismine, Milli Görüş'e zarar verme maksadıyla söyledini sanmıyoruz. Olayları değerlendirirken içinde bulunduğumuz koşullar ile değerlendirmek lazım. 28 Şubat ile 15 Temmuz birbirinden çok farklı. 15 Temmuz hukuka karşı, devlete karşı girişilen bir terör operasyonu. Burada tabii ki gösterilecek tepki farklı olacaktır. Erbakan Hoca'nın maruz kaldığı, haksız da olsa en azından kanunlar çerçevesinde kapatılma kararı var. Orada Erbakan Hocamız 'Sokağa çıkın' deseydi, kanuna karşı 'Sokağa çıkın' demiş olurdu.
“ERBAKAN HOCA OLSAYDI BÖYLE ÖRGÜTLENEMEZLERDİ”
28 Şubat ile bugünkü dönem arasında şartlar da çok farklı. Cumhurbaşkanı, yargı, sermaye, medya... Refah Partisi'ne karşı bir tutum içinde. Şimdi ise tam tersi. Cumhurbaşkanı, Hükümet, Meclis'te ciddi bir çoğunluk var. Askerimizin önemli bölümü müspet durumda. Bizim arkadaşlarımızın da ifade ettiği bir diğer konu da Erbakan Hoca 15 sene tek başına iktidarda kalabilseydi mevcut cemaat ya da örgüt bu şekilde örgütlenemzdi ve böyle bir kalkışmaya gücü olmazdı.
“CIA ADINA GÖREV YAPIYORLAR”
Bir defa rahmetli babamın bakış açısı şöyleydi, her zaman bütün hayatı boyunca ifade ettiği, ırkçı-emparyalizm, siyonizm olarak ifade ettiği dünya çapındaki örgütlenmeyi çok iyi tanıyan ve bunun oyunlarını çok iyi bildiği, olumlu ilişki içinde olduğu yapıları analiz etme kabiliyetine sahipti. Cemaat olarak adlandırılan yapının ne amaçla kurulduğunu çok iyi bilen biriydi. Örneğin CIA ile bu örgütün ilişkileri. CIA'nin birtakım görevlendirdiği kişiler... Bunların özellikle Asya-Afrika ülkelerindeki okullarda İngilizce öğretmeni sıfatıyla öğretmenlik yapıyorlar. Buralarda CIA adına ajanlık yapıyorlar. Türkiye'de görev yapan Amerikan Büyükelçisi Mark Grossman'ın Fetullah Gülen ile ilişkisi... Yine CIA Ortadoğu Şefi Graham Fuller ile birlikte Mortan Abramowitz'in mektubuyla Amerika'da oturum alan kimse.
MOON TARİKATI İLE FETÖ'NÜN İLİŞKİSİ
Diğer taraftan 28 Şubat'ta maalesef bu postmodern darbeye Refahyol Hükümetinin devrilmesine Zaman gazetesi, Aksiyon dergisi ve bu örgütün yayın kuruluşları destek veriyorlar. Bu örgütün Moon tarikatı ile bağlantıları olduğu ortaya konuluyor. New York Times'ı Moon Tarikatı lideri satın alıyor. Arkasından Zaman gazetesinin matbaa tesisleri kurulurken Moon Tarikatı'na bağlı olan New York Times tedarik ediyor baskı makinelerini. New York Times'ın daha önce kullandığı baskı makineleri kullanılıyor. Moon Tarikatı dünya siyonizmi tarafından yönlendirilen bir tarikat. Zaman gazetesi bunlarla ortak dergi çıkarıyor.
"DİNLER ARASI DİYALOĞUN AMACI İSLAM'I TAHRİF ETMEK"
Dinler arası diyalog faaliyetleri rahmetli babamın örgüte bakış açısını şekillendiren önemli olaylardan biri. Mardin'de, Urfa'da dinler arası diyalog organizasyonu yaptılar. İslamın tahrif edilmesine yönelik bir projeydi. Bunu rahmetli Erbakan Hocamız çok iyi biliyordu. Vatikan Hz. Muhammed'i haşa 'Peygamber olarak görmüyoruz, bu durumda İslam alemiyle nasıl ortak bir paydada buluşulabilir, Hz. İbrahim ortak hareketimiz çerçevesinde bir diyalog başlatalım' diyorlar. Bu faaliyet sonunda 'dinler arası diyalog' adı altında İslam'ın özünün tahrif edilmesine yönelik dünya siyonizminin bir planıdır. Ne amaçla kurulduğunu ortaya koyan bir gerçek.
“PAKİSTAN VE MISIR'IN DA FETULLAH GÜLEN'İ VAR”
Pakistan'ın da bir Fetullah Gülen'i var. Pakistanlı imam, Muhammed Tahir. O da aynı Gülen'in yaptığı gibi dinler arası diyalog faaliyetini sürdürüyor. Pakistan dışında kolejler kurmuş, o da Kanada'da yaşıyor. O da dönemiyor. İpliği pazara çıkmış. Aynı kolej ve okul örgütlenmesi. Ve dinler arası diyalog faliyeti. Bir diğer örnek Mısır'ın Fetullah Gülen'i. O da Şeyh Muhammed Tayyip diye bir imam. Bu da Mısır partriği ile ve Papa ile bir hamle başlatıyor. Üç dört ay önce Papa ile görüşme başlatıyor. Ve Almanya Federal Parlamentosunda konuşma yapmak üzere davet ediliyor, barış elçisi olarak takdim ediliyor. Burada Almanya'nın tutumu da manidar. Orada bir mitingde Cumhurbaşkanı'nın konuşmasına izin vermeyen Almanya Hükümeti, Mısır'ın Fetullah'ı için Federal Parlamentosunun kürsüsünü tahsis ediyor.
“SİYONİZM MAŞA OLARAK KULLANDI”
CIA'den sonra Ortadoğu'da güçlü aktivitesi olan NED diye Fetullah Gülen'in yakın bir ilişkisi olduğu bir kuruluş var. Bunları bilen Milli Görüş hareketi başından beri bunun oyun olduğunu, dünya siyonizmi tarafından bir maşa olarak kullanıldığını biliyorduk. Babamın mesafeli duruşu bu yüzdendi. İzmir'de yaşayan ilkokul mezunu olduğu söylenen birkaç on sene içinde yüzlerce okul, banka, servet ve onbinlerce okumuş zeki bağlısı, en sonunda bu 17-25 Aralık sürecinden sonra 120 senatörün imzasını topladı. Biz Ermeni soykırımı için destek bulamazken 120 senatörden imza topluyor. Mısır'da, Pakistan'da aynı versiyonlarının bulunması son derece önemli. CIA, MOSSAD Türkiye'ye gelip 'Evlatlarımızı verin' dese anne babalar bir kaşık suda boğar. Nasıl olacak? Böyle bir cemaat kisvesi altında bunu yaptılar. Asıl güç bunları maşa olarak kullanan dünya siyonizmi.
“17 ARALIK GECESİ BU ÇİZGİYE GELMEDİ”
Recep Tayyip Erdoğan, 20-30 sene boyunca babamızla mesai yapmışlar. Kendileri dünya siyonizmi, ırkçı emparyalizmi bu örgütün de iç yüzünü kendilerine anlattı. Bunu maalesef gözardı ettiler. Arkasından bu örgütün 28 Şubat darbesindeki tutumunu bizzat gördüler. Hayırlı olsun diye Zaman gazetesinde başlık attı. 'Bizim cemaatimizdeki kızlar başını açabilir' dedi. Bunun arkasından dinler arası diyalog çalışmalarını gördüler. 'La ilahe illalha demek yeterlidir' dediler. Dinler arası diyalog faaliyetleri ile İslamın tahrif edilmek istendiği görüldü. 12 senede bütün istihbarat raporlarını gördüler. Bütün bunları gördükten sonra 'Biz aldanmışız' demeleri son derece üzücüdür. Çözüm sürecinde aldatıldık dediler. AB sürecinde aldatıldık dediler. Vize serbestisinde aldatıldık dediler. Cemaat ile ilişkimizde aldatılmışız dediler. 'Yaverimiz bizi aldattı' dediler. Böyle bir yapı ülkenin başında olan insanlara çok da uygun bir yapı olarak görmüyor. Bundan sonra da bu kadar aldatılan bir yapı başka sıkıntılara da maruz kalacağız demektir. Cemaat birden 17 Aralık gecesi bu çizgiye gelmedi. Dış güçlerle bağlantıları büyük çoğunlukla 90'lı yıllarda. Üzücü bir durum, bizi de endişeye sevk eden bir durum.
“TSK'NIN YIPRATILMASINA MİLLİ GÖRÜŞ OLARAK KARŞIYIZ”
Bu temizliğe sonuna kadar destek veriyoruz. Bu örgütün TSK'dan da, devletten de ayıklanması şarttır. Burada adaletin gözetilmesi lazım. Kurunun yanında yaş da yanarsa bu iş sonunda hayır getirmez. TSK'nın yıpratılması Milli Görüş olarak rahatsız olacağımız konu. TSK'nın moral motivasyonuna halel getirecek hareketlerin yapılması bizim karşı çıkacağımız bir olaydır. Güçlü bir TSK son derece önemlidir. Onun gücünün muhafaza edilmesi son derece önemlidir. Cemaatlere ve tarikatlara bir tepkinin oluşması da son derece yanlış. İyi niyetle hareket eden cemaatler de var. Küresel bir planın parçası olmazlarsa bu milletin bir evladı olarak görevlere gelebilir. Ama devletin menfaati yerine kendi cemaatini koyarlarsa bu doğru değil.
“DARBENİN İNCİRLİK'TE PLANLANDIĞI İDDİASI VAR”
Türkiye ve İslam ülkelerine bakış açısı ile diğer ülkelere ABD'nin bakışı bir değil. Bize geçmişten gelen düşmanlıkları var. Örneğin bize 'İade et deyince etmeyiz' diyorlar. Peki siz hangi delile dayanarak Afganistan'ı, Irak'ı işgal ettniz. Bize gelince delil istiyor. ABD'li bir general darbeden sonra 'Bizim bütün irtibat kurduğumuz askerleri içeri tıktınız' diyor. Darbe teşebbüsünün İncirlik Üssü'nde planlandığına dair iddialar var. Fransa'nın darbe kalkışmasından üç gün önce temciliklerini kaptması son derece manidar. Fransa bile bunu üç gün önceden bilip de tedbirini alırken ABD yönetimi 'Hiçbir şeyden haberimiz yoktu' diyor. Bunların hepsi birer tiyatrodan ibaret.
“ABD'NİN ÜST AKIL OLDUĞU ORTADAYKEN...”
Dış güçlerin bundan sonra da 'Müttefikimiz' diye peşinden koşmaya devam edecek miyiz? Biz hep verici bir tutum içindeyiz. Onların verdiği ödevleri yerine getirmeye çalışan bir görüntü içindeyiz. Sayın Dışişleri Bakanımız 'ABD karşıtlığı yükseliyor, bundan rahatsızım' dedi. Bütün bu olaylar ortadayken ABD'nin üst akıl olduğu ortadayken biz hala bundan rahatsız olursak olmaz. Kendimizi ezdirmeden ve şahsiyetli dış politika bu ilişkilerin südürülmesi önemli. ABD bizim ülkemizdeki kalkışmayı detekliyorsa... Bu cemaatin yakın ilişkileri ortadaysa... Cemaat de böyle bir kalkışmaya yelteniyorsa ABD'yi öpüp başımıza koymamız doğru değil. PYD'ye apaçık bir şekilde Suriye'de destek veriyorken, biz hala Ortadoğu'da ABD'nin ev ödevlerini yapmaya çalışıyorsak bu ne kadar doğru olur?
“İSLAM ÜLKELERİ İLE İLİŞKİ GELİŞTİRİLMELİ”
Birdenbire ABD ile ilişkimizi kestik, ne yapacağız denildiği zaman İslam ülkeleri ile olan ilişkilerin istenilen noktaya getirilmeli. D8 projesi hayata geçirildiğinde rahmetli Erbakan Hocamız Mısır'ı da bu projeye katmıştı. Hüsnü Mübarek de Sisi'den çok farklı değildi. O dönemde Bangladeş'in masaya oturulmasını sağladı. Aslında Türkiye de bir uyanış olması halinde onların da bu kervana katılması kaçınılmaz bir durumdur. Yönetimlerdeki eksikliğin aksine oradaki halkın da İslam birliğine özlemi vardır. Amerika'nın tutumunu görüyorsunuz. Almanya Ermeni tasarısını kabul etti. Brüksel'de PKK bayrağı asıldı. Avrupa'daki medyanın tutumu ortada. Yüzümüzü İslam alemine dönmezsek şu andaki sahte dostlarımızla bir yere varmamız mümkün değil.