"Messi gibi senarist lazım"
Suskunlar'ın Gurur'lu Gazanfer'i Berk Hakman: Deliler gibi oyunculuk yapma hırsım yok... Oya Doğan'ın ropörtajı...
Uzun zamandır takipteyim Berk Hakman'ı... Çünkü hangi projede izlesem bana "Yine yapmış yapacağını" dedirten bir oyunculuk performansı sergiliyor. Sanki o bir karaktere büründüğünde Berk'ten eser kalmıyor. Kimi oynuyorsa o olduğuna iliklerine kadar inanıyor, o bu kadar gönlünü koyunca bize de inanmaktan başka seçenek bırakmıyor. Onu daha çok katmanlı rollerde izliyoruz. ‘Suskunlar'da önce Gurur olarak karşımıza çıktı. Sonra Gurur'dan Gazanfer çıkardı. Nevi şahsına münhasır diye tanımlanan kişilerden... Kimseye "Eyvallah"ı yok, bir şey kafasına yatmıyorsa tası tarağı toplayıp "Hoşçakal" demesini de biliyor. Röportaj yapmayı sevmiyor. Ama size güvenirse de içini açıyor. Bizim ki tedirginliklerle başlayan ama samimiyete dönen bir söyleşi oldu. Onun derdi oyunculuktu, biz de oyunculuğu masaya yatırdık.
Hayatla bir derdin var, bunu sana bakan herkes görebilir. Bildik, klişe biri de değilsin, değişik diye tanımlanan kişilerdensin. Neden zor yolu seçtin?
Bence normal olan benim duruşum ama insanların alıştığı şeyi yapmadığın zaman sana ‘değişik' diyorlar. Ben genel geçer kuralların hepsini çiğnedim. Bunu yaparken de kimsenin özel hayatına müdahale etmemeye çalıştım ve mantık kuralları çerçevesinde yaptım. Çünkü ruh sağlığımı korumaya çalıştım. Diğerleri de benimle birlikte ruh sağlıklarını korumaya çalışsalardı, tuhaflıklar hiç olmazdı. Ama insanlar egoları ya da maddi dünyaya ait olgular yüzünden değişemedikleri için belli bir davranış kalıbının aynısını sunuyorlar. Benim öyle bir korkum yok. Korkularım olmadığı için kendim olmaya çalışıyorum.
Bunu biraz açalım... Sonuçta sen de pek çok kişi gibi bir oyuncusun. Neden korkuların yok?
Ekonomik olarak rahatım. Kendimi kanıtlama derdim yok. Bundan şahane bir oyuncuyum dediğim anlaşılmasın. Fakat deliler gibi oyunculuk yapma hırsım da yok. Bir gün işi bıraksam bile turizm diplomam var. Bir yerde animasyon şefi olurum ya da müzik yapabilirim. Dolayısıyla korkular içinde yaşamıyorum.
Bağımlı değilsin yani...
Evet, oyunculuk bağımlısı değilim. Yoksa hayata dair bir sürü korkum var. Ama bir şeye bağımlı olmak iyi bir şey değil.
Hep merak etmişimdir. Yakışıklısın, oyunculuğun çok iyi ve bir sürü başrol teklifi alıyorsun. Neden inatla yan karakter oynamayı seçiyorsun?
‘Okul' filmini yaptıktan sonra beni bir sürü yapım şirketi aradı ve hep aynı şeyi teklif ettiler: "Bir kıza âşık olan bir adam var." Benim orada derdim yok, ben başka dünyalardayım. Onun için hiçbirini kabul etmedim. Senelerdir teklif geliyor. Adam gibi yazsalar oynardım. Ama adam gibi yazılanlar genelde yan karakterler oluyor. Tabii ki, ‘Suskunlar'daki Gurur'a yan karakter diyemeyiz. Çünkü o ana karakterlerden biri. Kısacası benim derdim başrol ya da yan karakter değil. Bir de başrolün sayfa sayısı fazla ve haftanın her günü çalışıyor. Yan roller her zaman daha az çalışır. (Gülüyor)
MESSİ GİBİ SENARİST LAZIM
Kötü adamlar son dönemlerde sevimli olmaya başladı ve biz onların sahnelerini beklemeye başladık. Gurur'da onlardan biri...
Sevimli değil, ilgi çekici diyelim. Ama burada yazar çok önemli. Ben bunu orta ve gol olarak tanımlıyorum. Messi iyi ortalarsa, golcü David Villa kadar aşırı yetenekliyse gol olur. Ama önce Messi gibi ortalayacak iyi bir senarist lazım.
Peki, ‘Suskunlar'ın sezon finalinde yollar ayrılmıştı. Ancak tanıtımlarda "Bitti sananlar çok yanılıyor her şey yeni başlıyor" deniliyor. Bu sezon ne izleyeceğiz?
Yine bol çatışma, ters köşeye yatırmalar olacak. Geçen sene olduğu gibi iki tarafın çatışması sürecek. Sürprizlerde olacak ama onları açıklayamam.
Sen sinemada da çok özel filmlerde rol aldın. Sence neden bizim uluslararası arenada tanınan bir oyuncumuz yok?
Bir oyuncu için dünyada tanınabilmenin yolu yurtdışında iyi olan bir yönetmenle üst üste 4-5 film yapmaktır. Çünkü yönetmen oyuncuyu o klasmana sokar. Türkiye'de de Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu, Semih Kaplanoğlu'nun filmlerinde oynaman lazım. Ama onlar, oyuncunun karakter değişmesine bağlı olarak film çeken yönetmenler değil. Bizim yönetmenlerimizin anlayamadığım bir natüralizm anlayışı var.
Doğru, bu dönemin moda tabiri doğal oyunculuk...
Onu da yanlış anlıyoruz. Bizim yönetmenlerimiz doğal olmayı oyunculuk zannediyorlar ve bence oyunculardan korkuyorlar. Bir karakter olabilirsin ve onun içinde sadeleşebilirsin. Biz de önce içselleştirip, sonra fizikselleştiren o kadar az oyuncu var ki, o nedenle yönetmen yakınını oynatıyor. Çünkü senden daha doğal görünüyor. Hâlbuki bir oyuncunun ilk öğrenmesi gereken şey sakin ve sade durmak. Yönetmenler motor diyeceğim ve abartacak diye korkuyor. Doğal okumak nasıl oyunculuk oldu? Kaç yüz senelik bir sanat oyunculuk.
'Tiyatro yapmadığım için üzülmüyorum'
Tiyatro yapmamaya devam edecek misin?
Şu anda zamanım yok. Aslında tiyatroyu seviyorum ve yapmak istiyorum. Ancak dışarıdaki algım, "Bu çocuk tiyatroyu sevmiyor." Bu röportajı okuyan dönem arkadaşlarım benim ne kadar Arthur Miller, Shakespeare manyağı olduğumu bilirler. Uzun zamandır Çehov, Arthur Miller'ı oynayan birine rastlamadım. Basit tiyatro algısı yok bu ülkede... her zaman tiyatroyu sevdim. Ama diğer arkadaşlar gibi tiyatroyu çok kutsal bir yere koymuyorum. Bu kadar büyük laflara gerek yok. Tiyatro, sinema ya da dizi ben hepsinde oyunculuk yapmaya çalışıyorum. Türkiye'de tiyatro yapmadığım için büyük bir şey kaçırıyorum gibi hissetmiyorum. Londra'da yaşasaydım, üzülürdüm.
'Seyfi'yi unutmayacağım'
Seyfi Teoman'ın vefat etmeden önce çektiği, pek çok festivalden ödülle dönen ‘Tepenin Ardı' filminde rol alan Berk Hakman, filmin yakında gösterime gireceğini söylüyor: "Tepenin Ardı' benim hayatımda çok özel bir yeri olan bir film oldu. Seyfi'ye binlerce kez teşekkür etmek zorundayım. Beni Bulut Film, Ezgi Baltaş ve harika bir senaryoyla buluşturdu. Onlar gerçekten sinema yaptılar. Bu film için dünyada çok ülke gezdim. Robert de Niro'yla da tanıştım. ‘Seyfi çok acayip biriydi. Onu hiçbir zaman unutmayacağım. Herkes filmin ne zaman vizyona gireceğini soruyor. Sonbaharda girecek, bakalım gidecekler mi?" diyor.