Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Çevre için büyük tehdit: Mikroplastik kâbusunun yıkıcı etkileri giderek büyüyor!
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Günümüzde plastik üretimi 381 milyon tona ulaştı. Plastik çok uzun yıllar doğada yok olmadığından şu an dünya üzerinde 7.8 milyar ton plastiğin birikmesine yol açmış durumda. Uzmanlar, kişi başına 1 tondan fazla plastiğin su, hava, toprak gibi çeşitli ortamlarda bulunduğunu ifade ediyor.

        Mikroplastiklerin yıkıcı sonuçları bulunduğu çalışmalarla gösterilirken, uzmanlar bir yılda üretilen toplam plastik miktarı düşünüldüğünde doğanın bu atıklardan kısa vadede kurtulmasının mümkün olmadığını belirtiyor.

        Prof. Dr. Güleda Engin
        Prof. Dr. Güleda Engin

        Çevreye, göllere, denizlere atılan plastikler; balıklarla, deniz ürünleriyle insanoğlunun tabağına geri geldi. Bu süreç nasıl gelişti? Canlıların mikroplastiğe maruz kalması nasıl bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor ve çözmek için neler yapılmalı? Yıldız Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Güleda Engin ve Doç. Dr. Hanife Sarı Erkan, bu soruların yanıtlarını Habertürk'e anlattı.

        Artık canlılar dahi mikroplastiğe maruz kalıyor. Bizi nasıl bir sorun bekliyor?

        Dünyada plastik üretimi 1950’li yıllardan sonra hızla artmıştır. Plastik üretimi 1950’de dünya genelinde yılda 2 milyon ton iken bu rakam günümüzde 381 milyon tona ulaşmıştır. Plastiğin ortamda bozunmadan uzun yıllar kaldığı düşünülecek olursa kümülatif olarak dünya üzerinde 7,8 milyar ton plastiğin biriktiğini söyleyebiliriz. Bu da kişi başına 1 tondan fazla plastiğin su, hava, toprak gibi çeşitli ortamlarda bulunduğunu göstermektedir.

        Büyük plastik polimerler bozunmadıklarından canlıların bünyelerine girdiğinde metabolize olmadan dışkı yoluyla atıldığı düşünülmektedir. Ancak, çevreye ulaşan plastikler zamanla biyotik ve abiyotik ayrışma ve çeşitli şartlar sebebiyle parçalanarak mikroplastik olarak adlandırılan 5 mm’den daha küçük mikroplastik parçacıklara dönüşmektedir.

        Doğada bulunan mikroplastikler birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincil mikroplastikler, yüz temizleyicilerinde, duş jellerinde kullanılan mikro boncuklar gibi bilhassa üretilen plastiklerdir. İkincil mikroplastikler ise erozyon, aşınma, korozyon, foto-oksidasyon ve biyolojik parçalanma süreçleri yoluyla plastik polimerlerin parçalanması sonucu ortaya çıkmaktadır.

        Hem miktarın fazlalığı hem de boyutunun küçük olması sebebiyle mikroplastikler özellikle nihai alıcı ortam olan yüzeysel sularına ulaşmaktadır. Buradaki canlılar boyutlarının çok küçük olması sebebiyle mikroplastikleri besin zannederek bünyelerine alabilmektedir. Maalesef mikroplastiklerin besin zinciriyle insana kadar taşındığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.

        Doç. Dr. Hanife Sarı Erkan
        Doç. Dr. Hanife Sarı Erkan

        MİKROPLASTİKLER MÜSİLAJI TETİKLEYEN FAKTÖRLERDEN BİRİ

        İnsan kanında, akciğerinde, yeni doğmuş bebeklerin dışkısında mikroplastiklere rastlanıyor. Sizlerin bu konudaki tespitiniz nedir?

        Bizim doğrudan böyle bir çalışmamız yok. Ancak TÜBİTAK tarafından desteklenen İstanbul’u çevreleyen denizlerden aldığımız numunelerde yer yer kilometrekare başına 3,5 milyon mikroplastik düştüğünü tespit ettik. Bazı istasyonlarda bu değer 275 binlere kadar düşüyor. Mikroplastik kirliliğinin bu derece yüksek değerlerde tespit edilmiş olması ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Ayrıca mikroplastiklerin, 2021’in Mart ayında görülmeye başlayan ve yaz aylarında da devam eden müsilajı tetikleyen faktörlerden biri olduğunu da söyleyebiliriz.

        MARMARA DENİZİ YOĞUN KİRLİLİĞE MARUZ KALIYOR

        Türkiye'de su kirliliği, hava kirliliği ve atıklar açısından bakıldığında geçmiş yıllara oranla bir artış var mı? Bu sorunları en çok hangi illerimizde yaşıyoruz?

        Aslında ülkemizdeki çevreyle alakalı hususlar özellikle mevzuatlarımız ve denetlemeler açısından değerlendirildiğinde elbette geçmişle kıyaslanınca çok daha iyi bir durumda. Su kirliliği, hava kirliliği alınan tedbirlerle, caydırıcı cezalarla her geçen gün daha iyi seviyelere getiriliyor. Ancak plastik hayatımızın her alanında yer alıyor. Özellikle kolay parçalanabilen tek kullanımlık plastiklerin deniz kütlelerine ve diğer su ortamlarına ulaşması çok kolay bir şekilde gerçekleşmektedir. Özellikle Marmara Denizi etrafındaki yoğun kentleşme, endüstriyel faaliyetler, deniz taşımacılığı ve turizm faaliyetleri sebebiyle yoğun kirliliğe maruz kalmaktadır.

        PLASTİK SU ŞİŞELERİNİ AÇARKEN BİLE VÜCUDA MİKROPLASTİK GİRİYOR

        Kirliliğe karşı kimlere ne gibi görevler düşüyor?

        Kirliliğin önüne geçmek için halkı bilinçlendirme faaliyetlerinin kamu spotları, billboard afişleriyle yaygınlaştırılması gerekmektedir. Özellikle çocuklarımızın bu konudaki farkındalığını artırmak çok önemlidir.

        - Mikroplastik kirliliğinin önüne geçmek için pek çok ülkede uygulaması başlatılan tek kullanımlık çatal, bıçak gibi plastik ürünlerin yasaklanması gerekmektedir.

        - Sıfır Atık seferberliği kapsamında marketlerde satılan plastik poşetler ücretlendirilmiştir. Ancak ilk zamanlarda gösterilen hassasiyet yavaş yavaş azalmaktadır. Mikroplastik kirliliğinin yıkıcı etkileri halka anlatılmalı, çarpıcı örneklerle doğamızı ve yaşayan canlıları nasıl etkilediği ortaya konmalıdır.

        - Mümkün mertebe mutfakta plastik ürünler yerine cam, porselen ve çelik ürünleri tercih etmeliyiz. Aldığımız plastik ürünleri ise uzun süreli kullanmaya gayret etmeliyiz.

        - Evde oluşan atıklardan plastik, cam, kağıt gibi geri dönüşme potansiyeli olan atıkları mutlaka ayrı toplamalıyız.

        Mikroplastik kirliliği, hali hazırda çok ciddi bir problem. Artık akciğerlerde, plasentada tespit edildiğini biliyoruz. Yani besin zinciriyle insana kadar taşınıyor. Ayrıca pandemide kullandığımız maskelerden tutun da, plastik su şişelerini açarken kapak ve bağlantı plastiğinin kopması sırasında ortaya çıkan mikroplastikleri doğrudan da vücudumuza almış oluyoruz. Dünyada yılda üretilen toplam plastik miktarı düşünüldüğünde doğanın bu atıklardan kısa vadede kurtulması mümkün görünmemektedir. Ancak suya ve denizlere ulaşan mikroplastik miktarını ne kadar azaltırsak gelecek nesilleri o kadar korumuş oluruz.

        Prof. Dr. Ayla Arslan
        Prof. Dr. Ayla Arslan

        DENİZ ÇÖPLERİNİN YÜZDE 80'İNİ PLASTİKLER OLUŞTURUYOR

        Plastiklerin günümüzde hafif, esnek, kolay işlenebilen ve ekonomik olarak ucuz bir madde olduğundan dolayı çok yaygın kullanıldığını dile getiren Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Arslan, "En yaygın kullanılan plastikler;

        - Polietilentereftalat (PET),

        - Polyamid (naylon),

        - Polyester, polietilen (PE),

        - Polipropilen (PP),

        - Polistiren (PS),

        - Polivinil klorür (PVC).

        16 Ocak 2018 tarihinde AB Plastik Stratejisi kapsamındaki verilerde, AB’de her yıl yaklaşık 58 milyon ton plastik üretildiği, bunun yüzde 40’nın ambalajlarda, yüzde 22’sinin tüketim ürünlerinde, yüzde 20’sinin bina ve inşaatlarda, yüzde 9’unun araba ve kamyonlarda, yüzde 6’sının elektrikli ve elektronik aletlerde, yüzde 3’ünün ise tarımda kullanıldığı belirtilmektedir. Yapılan hesaplamalara göre yıllık plastik üretiminin yüzde 10’u denizlerde sonlanarak, deniz çöplerinin yüzde 80’ini, plaj çöplerinin ise yüzde 50-80’ini oluşturmaktadır" dedi.

        CANLILAR MİKROPLASTİĞİN YOL AÇTIĞI SAHTE TOKLUKLA ÖLÜME GİDİYOR

        Sucul ortamda mikroplastikleri besin olarak gören canlıların bu maddeleri yemesi sonucu bünyelerinde birikim gerçekleştiğini ve tokluk hissi yarattığından yeterli besini alamadıklarını belirten Prof. Dr. Arslan, "Yeterli besini bünyelerine alamayan canlılar plastik kirliliğinin vermiş olduğu sahte toklukla ölüme kadar giden bir süreci yaşamaktadır" şeklinde konuştu.

        PLASTİK KULLANIMINDAN KAÇINILMALI

        Prof. Dr. Arslan, mikroplastik kirliliğini önlemek için yapılması gerekenleri şöyle ifade etti:

        - Ürün ambalajlarında plastik kullanımından kaçınılmalı.

        - Sentetik tekstil ürünleri daha az tercih edilmeli.

        - Kanalizasyon sistemine ulaşan mikroplastiklerin kullanımı sınırlanmalı.

        - Çamaşır makinelerinde sentetik liflerin tutulmasına yönelik teknolojik iyileştirmeler yapılmalı.

        - Atıksu arıtma tesisleri mikroplastik giderimini de kapsayacak şekilde tasarlanmalı ve işletilmeli.

        - Mevcut arıtma tesislerinin mikroplastik giderim verimleri iyileştirilmeli.

        - İçeriğinde plastik olmayan ürünlerin satışı desteklenmeli.

        Prof. Dr. Hasan Bayram
        Prof. Dr. Hasan Bayram

        MİKROPLASTİK AKCİĞER BÜZÜLMESİNE NEDEN OLUYOR

        İngiltere'deki bilim insanları tarafından yapılan bir çalışmada 13 akciğer dokusu örneğinin 11'inde mikroplastiğe rastlandı. Türk Toraks Derneği 1. Başkan Yardımcısı ve Koç Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Bayram, "Mikroplastikler (3 mikron ve daha küçük boyutta olanlar) bu çalışmada akciğerlerde de gösterilmiş oldu. Çalışmada 39 farklı mikroplastik bulundu. 2021’de yapılan bir başka insan otopsi çalışmasında da, insan akciğerinde 33 farklı büyüklükte (8-16 mikron) mikroplastik bulundu. Bu tür mikroplastiklerin insanda akciğerlerde ne gibi zararlara yol açtığını henüz bilmiyoruz. Ancak yapılan deneysel hayvan çalışmalarında, mikroplastiklerin akciğer hücrelerinde zedelenmeye yol açarak akciğer büzülmesine neden olduğu gösterilmiştir" dedi.

        HÜCRE ÖLÜMÜNÜ ARTIRIYOR

        Sağlam olan ve astım oluşturulan fare çalışmalarında da mikroplastiklerin hücre düzeyinde iltihap ve hasara yol açtığının gösterildiğini aktaran Prof. Dr. Bayram, "İnsan akciğer hücreleriyle yapılan çalışmalarda, mikroplastiklerin hücre ölümünü artırdığı ve hücresel iltihaba yol açtığı ortaya konmuştur. Yine benzer büyüklükte, hatta daha küçük nanopartiküllerin, başta akciğer kanseri ve hava yolu hastalıkları olmak üzere, çeşitli hastalıklarda gördüğümüz hücresel hasar ve iltihaba benzer değişikliklere neden olduğu daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir" dedi.

        Science of the Total Environment dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, erkeklerin akciğerlerinde kadınlara göre daha çok mikroplastik bulundu. Bunun sebebini açıklayan Prof. Dr. Bayram, "Çalışmada, erkek akciğerlerinde kadınlara göre daha fazla mikroplastik bulunması erkeklerin hava yollarının kadınlara göre daha geniş olmasına bağlanmış. Ancak, erkeklerin dış ortamda daha fazla bulunmaları ve çalıştıkları iş kollarında mikroplastiklere daha fazla maruz kalmaları da diğer nedenler arasında sayılabilir" diye konuştu.

        MİKROPLASTİKLER HERKESİN AKCİĞER VE DOKULARINDA OLABİLİR

        Daha önce yapılan bir çalışmada yeni doğmuş bir bebeğin dışkısında dahi mikroplastik olduğunu göstermişti. 'Bugün rastgele seçilen insanlar incelense, onlarda da mikroplastik görülmesi yüksek ihtimal mi' sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Bayram, "Çok doğru! Maalesef plastikler, sıvı-katı gıda ambalajında ve taşınmasında çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Nitekim çalışmalarda rastgele seçilen gönüllüler kullanılmıştır, bu da mikroplastiklerin hemen herkesin akciğer ve dokularında mikroplastik olabileceğini düşündürmektedir" şeklinde konuştu.

        BEBEKLER VE ÇOCUKLAR DAHA ÇOK MARUZ KALIYOR OLABİLİR

        Plastikten kaçışın mümkün olmadığı günümüzde oyuncak, biberon, plastik çatal, kaşık ve tabak, bebeğin oturtulduğu plastik sandalye, yakaya bağlanan plastik bebek önlüğü gibi ürünler nedeniyle bebekler ve çocuklar her gün bu partiküllere maruz kalıyor.

        Prof. Dr. Bayram, "Özellikle oyun çocuklarının sentetik halı ve döşeme malzemesi üzerinde oynamaları, plastik oyuncaklarla ağız ve cilt yoluyla teması ve onlara fiziksel zarar vermemesi için yoğun olarak kullanılan plastik malzeme nedeniyle mikroplastiklere daha fazla maruz kalabilirler"

        HAVA KİRLİLİĞİ ALZHEIMER VE PARKINSON GÖRÜLME RİSKİNİ ARTIRIYOR

        Vücudumuzun ve hücrelerimizin alışık olmadığı mikroplastikler dahil, çoğu sentetik olan her türlü partikülün sağlığımıza bir şekilde zarar verdiğini aktaran Prof. Dr. Bayram, sözlerine şöyle devam etti: "İlk başlarda sigara dumanı veya tütsüler hastalıkları tedavi için kullanılırdı, şimdi zararlarını hepimiz biliyoruz. 1950 ve 60’larda hava kirliliğine bağlı kitlesel ölümler görüldü. Günümüzde çalışmalar, hava kirliliğinin çok küçük düzeylerinin bile insanda KOAH, astım ve akciğer kanseri gibi hastalıkların riskini artırdığını, son zamanlarda yapılan çalışmalar da, hava kirliliğinin Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların oluşma riskini artırabileceğini göstermektedir. Nanoteknolojinin temelini oluşturan nanopartiküllerin (0.1 mikrondan küçük partiküller) vücutta kan dolaşımına karışarak beyin dahil bütün organlara geçebileceğini ve hücreleri olumsuz etkileyeceği gösterilmiştir. Mikroplastiklerin yapısı, söz konusu insan yapımı nanopartiküllere bazı yönleriyle benzerlik göstermektedir. Beyne ulaştıklarında söz konusu hastalıklara yol açma potansiyelleri olabilir."

        MİKROPLASTİK İNSAN DAHİL TÜM CANLILARI OLUMSUZ ETKİLİYOR

        Plastiklerin, çevreye ve denizlerde yaşayan canlılar dahil olmak üzere, bütün ekolojik sistem üzerinde olumsuz etkisi olduğuna dair çalışmalar son yıllarda giderek artıyor.

        Prof. Dr. Bayram, "Kimi ülkelerde plastiklerin gerek taşımada ve gerekse ambalajlamada kullanımı sınırlandırılmıştır. Ancak halen, başta gıda sektöründe olmak üzere, çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ambalaj malzemesi bir yandan doğrudan içindeki sıvı veya katı gıdaya geçerek insana ulaşırken, bir yandan da çevreye dağıldığında rüzgar, güneş ve havanın etkisiyle mikro parçalara ayrılarak havaya, toprağa ve suya karışmakta, insan dahil bütün canlıları olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, plastik malzeme kullanımı olabildiğince sınırlandırılmalı, uygunluğuna göre tekstil, kağıt, cam ve metal malzeme kullanımına ağırlık verilmelidir" dedi.

        ÜLKEMİZE ÇEŞİTLİ ÜLKELERDEN YOĞUN PLASTİK GİRİŞİ SÖZ KONUSU

        Plastik atık maddelerinin uygun şekilde bertaraf edilmemesinin bir başka sorun olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bayram, "Uygun şekilde toplanmadığı zaman çevreye dağılmakta, doğrudan çevreyi ve canlıları tehdit etmektedir. Plastiklerin bertaraf edilmesi bir maliyet gerektirdiği ve bu işlem de çevre üzerinde risk oluşturduğu için, kimi ülkeler plastik atıklarını başka ülkelere göndermektedir. Maalesef ülkemize de çeşitli ülkelerden yasal ve yasadışı yollardan yoğun plastik girişi söz konusudur. Son zamanlarda basında da yer aldığı üzere, Adana gibi illerimizde başka ülkelerden ithal edilen ve açıkta bırakılarak çevreye yayılan plastik atıklar söz konusudur. Bu konuda da önlem alınmalıdır. Tüketici olarak olabildiğince plastik ambalaj ve taşıma malzemesi (poşet) kullanmamalı, plastik dışı doğal ambalaj malzemesinde sunulan sıvı ve katı gıdaları tercih etmeliyiz" şeklinde konuştu.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ